Düşmandır, vazifesini yapacak; bu hayret niye?

04:001/07/2016, Cuma
G: 13/09/2019, Cuma
Mehmet Şeker

Ankara'da Gar, Güven Parkı, Bakanlıklar; İstanbul'da Sultanahmet, Vezneciler saldırıları, arada Bursa Ulu Cami saldırısını da unutmayalım…



Güneydoğu'da yaşananlar zaten ortada.



Yerle bir olmuş ilçeler, kazılmış sokaklar, yıkılmış binalar, her gün üç beş şehit…



Yakın zaman içinde yalnızca ülkenin batısında peş peşe gelen bu terör saldırıları, bize açık bir mesaj veriyor.



“Tuttuğunuz yol yanlış. Bize uymuyor, bütün planlarımıza aykırı. Türkiye için biçtiğimiz formun dışında hareket ediyorsunuz. Aklınızı başınıza devşirin. Yola gelin.”


*


Biz ne diyoruz?



“Ne yaparsanız yapın, bizi yıldıramazsınız. Terörle Türkiye'ye boyun eğdiremezsiniz. Yolumuz doğrudur, sizin kalıplarınıza uymayız, bize uygun gördüğünüz rolü oynamayız.”


Kimin daha kararlı olduğunu zaman gösterecek.



*


Onlar haklı çıkarsa, konu kapanır.



Günün birinde pes edersek, terörden korkar ve yolumuzdan cayarsak, terör merör kalmaz.


Büyümekten vazgeçeriz.



Yatırımları durdururuz.



Yeni hava limanıymış, Kanal İstanbul'muş, köprüymüş, yolmuş, tünelmiş, enerji projesiymiş, hepsini rafa kaldırır, rafın olduğu odanın kapısını da dokuz kilitle sağlamca kapatırız, sen sağ ben selâmet…



Artık, o nasıl bir selâmetse…



Refahtan vazgeçmiş, faziletten uzaklaşmış, büyük patronların talimatına teslim olmuş bir Türkiye…



*


Tabii bunun için bugünkü yönetim anlayışından ve bu kadrodan

'kurtulmamız'

gerekir.



Seçimle veya seçimsiz fark etmez, bir şekilde mevcut yönetimin uzaklaştırılmasıyla mümkün olabilir o tablonun gerçekleşmesi.



İktidar

Kemallere

ve

Selocanlara

bırakılır.



Öyle bir durumda teröre hacet kalmaz.



Kestirme yoldan, eski döneme döneriz.



*


Tekrar 70 sente muhtaç duruma gelmek, yüksek enflasyon, sıfır yatırım, durdurulmuş projeler, millî silah hamleleri ortadan kaldırılmış, IMF ile masaya oturmalar…



Belki yine yokluklar, mahrumiyetler, sürgünler…



Çöp dağları ve patlayan çöplükler…



Otobüs kuyruğundan emekli maaş kuyruğuna…



Hastaneler rezalet, yollar felaket…



Yukarıdan abuk telkinler…



“Sakın çocuk yapmayın, biz bu kadar nüfusa zor bakıyoruz. Yeni yetişenlere okul bile inşa edemiyoruz, görmüyor musunuz? Küçülmemiz lâzım.”


*


O arada haritalar da çoktan değişmiş olur.



Onuncu Yıl Marşı yine en popüler marşımız haline gelir.



Dokuzuncu senfoniyi dinler, kendimizden geçeriz.



“İşte çağdaş Türkiye”

naraları atar ve

“Yok mu bunun onuncusu?”

diye sorarız.



“Genç nesillerin de bu dönemleri görmesi, bu tecrübeyi yaşaması lâzımdı”

der en iyimserimiz.



Kötümserleri ise zaten ne yapsak memnun edemeyiz, onları geçelim.



*


Son dönemde yoğunlaşan terör saldırılarına bakıp, mesajı anlamayanlar, safiyâne soruyor:

“Yahu ne istiyorlar bizden?”


Savaş halindeyiz kardeşim, anlamıyor musun?



Artık 21. Yüzyıl'dayız, savaşın şekli çoktan değişti.



Malazgirt'teki gibi iki ordu bir ovada karşı karşıya gelmiyor pek.



En iyi strateji, en iyi taktik bu artık.



Koca koca orduları çarpıştırmak gerekmiyor.



Keklik bile düz ovada avlanmıyor ne zamandır, görmüyor musun?



*


Moğol

saldırıları sırasında veya

Çanakkale

'de sorduk mu

“Bize niye saldırıyor bunlar?”

diye?



Bosna

'da ve

Kosova

'da sorduk mu?



Soykırım ölçeğinde toplu katliamlar yaşanırken

“Niye”

sorusunun anlamı var mıydı?



Düşmandır, vazifesini yapacak.


Herkes kendi işine bakar. Kural bu. Tavuk yumurtlayacak, at koşacak, inek süt verecek, köpek havlayacak.



Biz de kendi payımıza düşeni yerine getireceğiz.



Ya herro, ya merro…


#Terör saldırıları
#Kosova
#Moğol