Yâ Rab… Sana binlerce kez şükürler olsun. Yâ Rab, lûtfun karşısında mahcubiyet duyuyoruz. Şahsıma şu güzelliği, şu iftihar tablosunu yaşattığın için, Sana sonsuz hamd ediyorum. Kelamullahla, Habibi Edibin Muhammed Mustafa (s.a.v.)'nın aşkıyla büyüyen şu nesli Sen muhafaza buyur Ya Rab.
Şehit kanlarıyla sulanan şu vatanı, Sen koru yâ Rab… Milletimizin birliğine, beraberliğine, kardeşliğine kast edenlere fırsat verme yâ Rab.
Şüphesiz kudret ve kuvvet sahibi olan Sensin. Sen bir şey dilediğinde sadece 'ol' dersin ve olur. Sen bir kulun için, bir iyilik murat ettiğinde, hiçbir güç ona mani olamaz. Senden başka zafer sahibi yoktur. Lâ gâlibe illâllah.
Sen bağışlayansın ve esirgeyensin. Sen duaları kabul edensin. Bizi kapından mahrum ve mahzun çevirme yâ Rab. Ayaklarımızı dinin üzerinde sabit tut yâ Rab. Bizi yolundan, sırat-ı müstakimden ayırma yâ Rab.
Bu geceden itibaren kalkacağımız sahurlarımızın, yarından itibaren tutacağımız oruçlarımızın, eda edeceğimiz namazların, okuyacağımız Kur'an-ı Kerimlerin hürmetine, bizi, ülkemizi, milletimizi, tüm Müslümanları ve insanlığı her türlü zulümden, her türlü zilletten Sen muhafaza eyle yâ Rab.
Âmin, âmin, âmin.
*
Bu güzel duayı kim, nerede, ne zaman etmiştir, içinde var.
Satır aralarında değil, cümlelerden belli.
Zamanından ve kimliğinden daha belli olan yanı ise, samimiyeti.
Böylesine içten, gönülden dua eden bir başkanımız olduğu için, ne kadar şükretmeliyiz?
Bir zamanlar devletin tepesinde yer alanların ağzından bir 'inşallah' kelimesi duymak bile zordu.
Dinle alakalı bir ifade kullanmazlardı.
Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletinin başında bulunan kişiler olarak, içinde “din, iman" geçen cümlelerden uzak durmayı tercih ederlerdi.
Çok istedikleri bir durumla karşılaştıklarında bile sadece ummayı tercih eder, “umarım şöyle olur, umarım böyle olur" deyip geçerlerdi.
İnşallah ne demek?
İnşa kısmı tamam, fakat sonrası sakıncalı.
Dindar mindar sananlar çıkar, nemelazım.
Öyle sakıncalı kelimeleri kullanmak hiç yakışmaz.
Um gitsin.
*
Kışlada yemek duası ederken, “Allahımıza hamd olsun" dediği için ceza alanlar gördük, ötesi var mı?
Askerlik yapıp da böyle bir hadise ile karşılaşmayan tek kişi bulamazsınız.
Kendilerini, tornadan çıkmış gibi davranmak zorunda hisseden komutanlar, iki durumda hatırlardı 'Allah' lafzını.
Bir cephede…
Bir de hayret ettikleri bir durumla karşılaştıkları zaman.
Neylersin, beklenmedik bir vaziyet karşısında “Tanrı Tanrı" demek yakışmaz.
Cephede düşmana hücum ederken de…
*
Şimdi durum değişti.
Kimse yadırgamıyor artık.
İran'a döneriz, Araplara benzeriz endişesi de kalmadı.
Hem zaten İran'la aramızda bir savaş olsa, karşı tarafı tutacaklarını açıkça ilan edenler, o kafadakilerin devamı.
Yine de böyle konuşulmasından rahatsız olanlar var.
Dar mahfillerde şikâyetçi olduklarını belli ediyorlar.
O kadarı ziyan etmez.
*
Baştaki duaya 'âmin' demeyecek birileri var mıdır siyaset âleminde?
Kesin konuşmak zor.
Çıkar mı çıkar.
Bizi, ülkemizi, milletimizi, tüm Müslümanları ve insanlığı her türlü zulümden, her türlü zilletten koruması için kime yalvarabilir onlar?
Şehit kanlarıyla sulanan şu vatanı, kimin muhafaza etmesini isterler?
Onlara göre, kuvvet ve kudret sahibi olan kimdir?
Var mı bu soruların cevabı?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.