Cins atlar, cins adamlar… Cins dergi

04:002/10/2015, Cuma
G: 13/09/2019, Cuma
Mehmet Şeker

Bismillahirrahmanirrahim… Önce kadroya baktım, selâmladım. Sonra içindeki görsellere. Fotoğraflar, çizimler, başlıklar…Baştan sonra takdir!Birkaç yazıya göz gezdirdim. Kalanını daha sonra okuyacağım.Bir heyecan kapladı. Bulut içine girmiş gibi oldum.Cins dergi. Çoğu tanıdığım isimlerden oluşan bu kadro, başka türlü bir dergi çıkaramazdı zaten.Helal olsun. Hayırlı olsun. Bahtı açık olsun. Çok okunsun.Çok sevileceği, beğenileceği belli…Cins atlar gelmişti ilkin ismini duyduğumda.Şimdi görüyorum ki

Bismillahirrahmanirrahim… Önce kadroya baktım, selâmladım. Sonra içindeki görsellere. Fotoğraflar, çizimler, başlıklar…

Baştan sonra takdir!

Birkaç yazıya göz gezdirdim. Kalanını daha sonra okuyacağım.

Bir heyecan kapladı. Bulut içine girmiş gibi oldum.

Cins dergi. Çoğu tanıdığım isimlerden oluşan bu kadro, başka türlü bir dergi çıkaramazdı zaten.

Helal olsun. Hayırlı olsun. Bahtı açık olsun. Çok okunsun.

Çok sevileceği, beğenileceği belli…

Cins atlar gelmişti ilkin ismini duyduğumda.

Şimdi görüyorum ki yanlış bir çağrışım değilmiş.

Dergicilik ile biraz da olsa ucundan kıyısından da olsa tanışmış, temas etmiş biri, yeni bir dergi gördüğünde nabzı yükselir.

Daha “Yeni bir dergi” fikir olarak ortaya atıldığı andan itibaren, adeta dünyada ciddi bir değişiklik olmuştur.

Kimileri bunu dergicilik virüsü olarak tanımlar ve “Bir defa vücuda girdi mi ömür boyu devam eder, insan kolay kolay kurtulamaz”

der.

Virüs yerine aşk da denebilir belki. (Virüsü kötü anlamda algılayanlar için nezaketen tercih edilebilir.)

Lakin o özgün tanım yanlış görülmemeli.

Öyle bir virüs ki hem bulaşıcıdır, hem iflah olmaz, hem hasta kişiler kurtulmak istemez.

Tedavi usulü, tek: Aralıksız dergi çıkarmak. Bıkmadan, usanmadan.

Yazmak, yazdırmak, çizmek, çizdirmek, yayınlamak…

Bazen yenilgi olur. Hastalık galip gelir. İki seksen uzatır hastayı. Bir daha ayağa kalkmak zorlaşır.

Büyük mahcubiyet yaşatır.

Öyle ki ortalıkta görünmek istemez insan. Kimsenin yüzüne bakmak istemez. Büyük vebal altında kaldığını hisseder.

Okur milleti için o kadar önemli olmayabilir. Dergilerden bir dergi çıkmıştır. Bir süre sonra çıkamaz hale gelmiştir. Çoğunluk için sıradan bir olay. Kütüphanelerimiz, birkaç sayı çıktıktan sonra batmış dergilerle doludur.

Gel de bunu hastaya anlat. Onun dünyası çökmüş, ele güne… neyse, uzatmayalım. Anlayan anlar.

Biz dergi diyoruz ama eskiler 'Mecmua' diyordu. Cemil Meriç nefis bir mukayese yapar bu konuda. Kelimelerin kökünden hareket ederek anlatır.

Üstat aynı zamanda dergileri “Hür tefekkürün kalesi” olarak niteler. Her derginin ayrı bir kale olduğunu düşünürsek, ne kadar çok kale olursa, o kadar iyi.

Yine lafı dolaştırdık. Yahu siz zaten bunları çok iyi biliyorsunuz.

Cins'teki yazıların harika olduğunu söylesem, dergiyi görenler hak verir; çoğu da “Az bile söylemiş” der.

Hepsi güzel de ben en çok “Dünyanın en yaşlı teröristi Kraliçe II. Elizabeth” başlığını ve altındaki fotoğrafı sevdim. Yazı da nefis.

Okura seslenen iç kapak yazısında bakın ne diyor Cins:

“Huzurunuzu kaçırmaya, yere batası kafa konforunuzu bozmaya geldik.

Ve sevgili okur, sen. Senin için çıktı bu dergi. 'Bizimkiler böyle şeyler yapamıyor yaaa' diye mızmızlanmaman için çıktı.

Haydi bakalım, hayırlısı…”

Şifre gibi, parola gibi “Sayı: 1” heyecanını paylaştığım değerli arkadaşlarım, yolunuz hayırlı olsun, mübarek olsun.
#Cins atlar
#cins adamlar
#Cins dergi