Hakkında üst üste yakalama kararları çıkan Fethullahçı Terör Örgütü lideri Fethullah Gülen için sonun başlangıcına gelindi. Gülen'in, ABD'den iadesi için adli süreç resmen başladı. Adalet Bakanı Kenan İpek, Gülen için iade amaçlı yakalama kararlarının bakanlığa ulaştığını ve iade için dosya hazırlıklarına başlandığını açıkladı. Adalet Bakanı İpek…
Haber bu şekilde akıp giderken, kafam öyle bir takıldı ki, ortada büyük bir yanlışlık olduğunu düşündüm.
Orada Kenan İpek yazıyor, ben Akın İpek olarak okudum, öyle anladım.
İster algı yanılması deyin, ister dalgınlık.
Nasıl olur diyorum, İpek yurt dışında değil miydi?
Ne zaman bakan oldu da Gülen'in yakalanması için başlayan süreç hakkında açıklama yapıyor?
Sayın bakanımız kusura bakmasın, “İpek” denildiğinde aklıma önce Akın İpek geliyor; ipek kumaştan bile önce.
Dalgınlıkla ne hatalar yapılıyor şu hayatta.
Bu kadarı mazur görülsün.
*
Büyük bir resmî kurumdan aldığı reklâm bedelini tahsil etmek için gönderdiği faturaya, vergi numarasının son kısmında bulunan iki sıfır yerine tek sıfır yazmış, bir yayıncı.
Aradan zaman geçip de hesaba para yatmadığı anlaşılınca, sebebini araştırmış ve öğrenmiş.
Hatanın düzeltilmesi için görüşmelere başlamış.
Telefon görüşmeleri, yazışmalar vs.
İş uzamış.
Haftalar geçiyor, bir türlü ödeme yapılmıyor.
Hata ortaya çıktığına göre düzeltilmesi çabucak olur sanılabilir; resmî kurumlarda işler öyle yürümüyor.
İlgili servisin bir yazı yazması ve durumu bildirmesi gerek.
Muhasebe servisi düzeltmeyi yapacak.
Onaylanacak ve daha sonra ödeme gerçekleşecek.
Muhasebe servisi bir kat altta.
Normal şartlarda yazının ulaşması on dakika bile sürmez.
Lâkin durum yazı ile bildiriliyor, zarfa konulup postaya veriliyor.
Bildiğimiz posta. Düz posta.
Kâğıdı uçak yapsa pencereden atsa, aşağıya üç saniyede iner hâlbuki.
Bir dalgınlığın yol açtığı silsileyi görüyor musunuz?
*
Devlet kurumlarındaki işleyiş, çoğu zaman çözüme yönelik değildir.
Daha ziyade usule uygun yapma endişesi ağır basar.
İşlerin ağırlığı, aksaklığı hep bu yüzden.
Yoksa memurların işi yavaşlatmak, geciktirmek, ağırdan almak gibi bir niyeti yok.
Nadiren öyle olur.
Bir devlet içindeki işleyiş böyle hantallık arz ederken, birçok devletin bir konuda birleşmesi, ortak karar alması, ardından o kararları uygulaması bir düşünün ne kadar zordur.
*
G20 zirvesinde mülteci krizinin konuşulduğu yemekte garsonların senkronize servis yapması büyük ilgi görmüş.
Masadaki her konuğun önüne garsonlar aynı anda servis yapmışlar.
Fotoğraf güzeldi hakikaten.
Aile fotoğrafını da bütün liderler kolaylıkla imzaladı.
Fakat sıra karar almak olunca, o kadar rahat olamıyorlar.
Her birinin terör anlayışı başka, terörist anlayışı başka…
Birinin terörist gördüğünü diğeri kahraman görebiliyor.
Özeti, bana dokunmayan yılan bin yaşasın.
*
Türkiye'nin, Paris'teki saldırganlardan birini Fransa'ya iki defa sorduğu ortaya çıktı.
IŞİD bağlantısı olup olmadığıyla ilgili soruya Fransız makamları Fransız kalmışlar, bilgi vermemişler.
Ancak Paris saldırısından sonra uyanmışlar lütfedip cevap vermişler.
Geçmiş olsun.
*
Avrupa'nın her ülkesinde ve ABD'de cirit atan adamlarımız var.
Burada ciddi suçlara karışmışlar, aranırken bir yolunu bulup kaçmışlar.
İadesini istediğimiz kişiler hakkında o ülkelerin bize bir nanik yapmadıkları kaldı.
Bu durumda Gülen'in iadesiyle ilgili işlemlerden nasıl bir sonuç bekleyebiliriz?
ABD'nin iade edeceğine inanıyorsanız, cep telefonuna EDER yazın, boşluk bırakın…
Gelirse, o boşlukta kendine bir yer bulsun.