Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın Meclis Darbe Komisyonu'na gönderdiği 8 sayfalık ifadenin dün detayları ortaya çıktı.
Kendisinin kullandığı şu bir cümle, bana göre bütün söylediklerinden daha önemli:
Hulusi Paşa'nın 15 Temmuz akşamı derdest edilmesi ile sabahın ilk ışıklarında serbest kalıp helikopterle Çankaya Köşkü'ne gitmesi arasında geçen zaman zarfı ile ilgili Ankara'da bitmek tükenmek bilmeyen spekülasyonlar yapıldı.
Bu spekülasyonların odak noktasında, yukarıdaki cümlenin soru kipi ile kurulmuş hali vardı.
"Acaba bir pazarlık yapıldı mı?" sorusu.
Niyeti gerçekleri aramak olanların işini kolaylaştırıp, art niyetli olanları
pozisyonuna düşürmenin en iyi yolu şeffaflıktır.
Genelkurmay Başkanı'nın o geceye dair örtülü açık suçlamalara net yanıtlar vermiş olması bu yönüyle aydınlatıcı oldu.
İkinci bir konumuz daha var.
Geçen hafta, 15 Temmuz günü MİT'e giderek ihbarda bulunan binbaşı O.K.'nın savcılık ifadesinin Yeni Şafak'ta manşet olması büyük ses getirdi.
Kamuoyu, bu ifade üzerinden kalkışma gününün en önemli parçalarından biri ile ilgili daha detaylı bilgi sahibi olmuş oldu.
İyi de oldu.
Yalnız, kafası, “Gerçek ne acaba?" sorusu üzerine yoğunlaşmaktan çok hedef kişileri yıpratmak biçiminde çalışan kimi çevreler, bu haberi kendi ajandalarına uygun düşecek şekilde gündemlerine aldılar.
Mesela, çoktan kıyıya vurdukları halde, kendilerini hala okyanusun derinliklerindeki balina gibi zanneden Hürriyet Gazetesi'nin iki köşe yazarı…
Binbaşı O.K.'nın ifadesini çarpıta çarpıta,
noktasına getirdiler.
Oysa Genelkurmay Başkanı'nın ifadesinde geçen şu cümle bilinen gerçeği ikrar etmiş oluyor.
Bilenen gerçekler dediğimiz şeyler şunlar:
Binbaşı O.K.'nın ihbarı üzerine MİT Müsteşarı Hakan Fidan ihbarı ciddiye alıp Genelkurmay Karargahı'nı alarm durumuna geçiriyor.
Hulusi Akar da aynı şekilde, havada ve karada gerekli önlemlerin alınması için emirler veriyor.
Bu hareketliliğin iyi tarafı, darbecilerin paniğe kapılıp kalkışma saatini erkene alması oluyor.
Burada sorulması gereken asıl soru şu olmalı:
Binlerce kişinin gizlice iletişim kurarak günlerce, haftalarca darbe planlaması yapması, onlar bu planları hayata geçirmeden önce neden/nasıl tespit edilemedi?
Birkaç gün önce yüksek yargı organlarından birinin önde gelenleriyle temas kurma imkanım oldu.
Konumuz FETÖ'nün yargı ayağındaki son gelişmeler idi.
Dikkat çekici bazı bilgiler aldım.
Mesela, 15 Temmuz sonrası 141 Yargıtay üyesi ile ilgili FETÖ'den işlem yapılmış.
Bunların bir kısmı firari, çoğunluğu ise tutuklu yargılanıyor.
İşin dikkat çekici bir yönü daha var.
141 Yargıtay üyesinin 89'u örgütün haberleşme sistemi olan Bylock kullanıcısı çıkmış.
Bir bilgi daha…
Yine FETÖ örgütü ile iltisakı nedeniyle 4200 hakim ve savcı ile ilgili işlem yapılmış.
Bu hakim ve savcıların 1800'ünün Bylock haberleşme sistemini kullandıkları tespit edilmiş.
Muhataplarımıza şunu da sorduk:
Şu iki cevabı aldık.
2014 HSYK seçimleri demişken…
FETÖ'nün Bylock programını keşfedip üyeleri arasında kullanmaya başladığı tarih de bu seçimlerin hemen öncesine denk geliyor.
Anlaşılıyor ki, örgüt üyeleri, ilkin HSYK seçimlerinde birbirleriyle gizlice haberleşip ortak bir tutum belirlemek için bu yazılımı kullanmışlar.
dedi, konuştuğum yüksek yargı temsilcisi.
Temas kurduğumuz çevrelerde şöyle bir kaygı da var.
Deniyor ki;
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.