Hükümetle, ama özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan'la arası iyi olmayan, hatta ondan kurtulmak için düne kadar elinden çok çekmiş olan Kürtlerin sözde temsilcisi bir partinin gönüllü seçim kampanyasını üstlenen gazetenin yazarı saldırıya uğruyor.
Menfur bir saldırı bu. Planlı. Pespayece.
Saldırganlar, ne hikmetse hemen yakalanıyorlar. Eski özel harekatçı polislerden oluşan bir grup. Bunlardan birinin, “emekli bir polisin 100 bin TL karşılığında kendilerini azmettirdiğini ve işin içinde Emniyet'in, MİT'in ve Reis'in olduğunu söylediği” basına sızıyor.
Demirtaş kendisine saz çaldıran Ahmet Hakan'a geçmiş olsun ziyaretinde basına özgürlük nutukları çekiyor. Yasin Börü'nün ölüm yıldönümünde. Çağrısıyla 53 Kürt vatandaşın öldürülüğü 6-8 Ekim'in yıldönümünde...
28 Şubat'ta olsaydı, bu provokasyonun tutmaması mümkün değildi. 1960'larda ise bankoydu. Menderes darbeye kurban gitmeden önce, aynı gazeteler solcu öğrencilerin Demokrat Parti iktidarı tarafından öldürülüp, kıyma makinesinden geçirilip, sonra da yapılan yolların altına betonlandığını yazıyorlardı.
Şaka değil. Oldu bunlar.
28 Şubat'ta, Kudüs Gecesi düzenleyen belediye başkanına gözdağı vermek ama aslında ortamı darbelendirmek için Sincan'da tanklar yürütülmüştü.
Ama gazetenin biri tankları kaçırdığı için fotoğraf alamamış, tanklar rica üzerine tekrar ilçenin içinden geçirilmişti.
Böyle pespayelikler, ortalık boş olduğu için iş görüyor, kamuoyu kandırılıyor, ülke darbeye hazır hale getiriliyordu.
Saldırganlardan birisi, 100 bin TL karşılığında MİT ve Reis'in kendisini azmettirdiğini söylemesi, sizce de fazlaca kötü bir prodüksiyon değil mi?
Reis lakabının kimi işaret ettiğini, MİT'e neden saldırıldığını, paralelin bu iki isimden hiç hazzetmediğini, seçimlere de çok az kaldığını bilirken hem de...
Hasan Cemaller, Murat Belgeler ve türlü paşa torunu jiletçi aydınların bu kadar arsızca bu olaya yüklenmesi sizce de çok acemice değil mi?
Hasan Cemal soruyor, “Ahmet Hakan'a saldırı yeni bir Ergenekon, Susurluk ve derin devletin işareti olabilir miymiş.”
Güneydoğu'da Hacı Lokman Birlik'in sürüklenen cesedinin görüntüleri de anında New York Times'dan Robert Mackey gibi yazarların dikkatini çekiveriyor.
Bu tesbitler veya gerçekler, Ahmet Hakan'a yapılan saldırının veya bir cesedin yollarda sürüklenmesinin özürü olamaz.
Her ikisi de iğrenç, kabul edilemez olaylardır. Kınıyoruz.
Devletin ve bizlerin görevi bu işin peşini bırakmamak ve sorumluları bulmak, cezalandırmaktır.
Ama bu iki hadisenin, bir provokasyon, bunu haberleştiren, yayan kesimlerin, önyargılı, madalyonun tek tarafına odaklanan tercihlerinin de kasıtlı olduğunu görmemek ahmaklık olur.
AK Parti hareketi şiddetin hiçbir zaman içinde olmamıştır.
Seçim öncesi yapılan bu provokasyonlar, hem Türk hem de Kürt mahallesinden kaçan oyları önlemek, sokakta olağanüstülük yaratma amaçlıdır.
Bununla birlikte, ağır kayıp veren PKK ile mücadele de etkisizleştirilmek isteniyor. Ülkedeki darbecilerin silahlı gücü cuntalar değil, artık PKK çünkü.
Bu tür provokasyonlarda asimetri kuralı geçerlidir.
Algı oluşturmak için, hedef politik gücün ve sosyolojinin karşı tarafında konumlanan kesimlere yönelirsiniz. Öyle ki, mesuliyet hedef kesimin üzerine kalsın.
Seçimlere kadar, sonuçları etkilemek ve sokağı hareketlendirmek için, bu türden provokasyonlara dikkat etmek gerekir. Güvenlik ve istihbarat kurumlarımız teyakkuzda olmalı.
Tabii, devletin içinde çöreklenmiş paralel örgüt kriptolarına çoktan hücum emri gitmiştir, buna yabancı devletlerin ajanları ve medyadaki gönüllü/profesyonel uzantıları da eklenecektir.
Diyarbakır'da bombalar patladıktan sonra, HDP'nin oyu yüzde üçe yakın arttı.
Suruç saldırısından sonra PKK çatışmaları başlattı.
İnsan yaşamını hiçe sayan bir operasyona maruz kalıyoruz Gezi'den beri. Ülkede ameliyat yapmak, halkı galeyana getirip el çabukluğu marifet ile millet iradesini gasp etmek adına.
AK Parti'nin oyları yükseliyor. Beyanname çok olumlu karşılandı. 7 Haziran öncesi aynı kirli yöntemlerle yaratılan iklim çöktü, büyü dağıldı.
AK Parti'nin tek başına iktidar olmasını engellemek için her yolu deneyecekler. Asıl amaç ise yerli, milli, güçlü Türkiye'nin doğuşunu engellemektir.
Ama vatandaşımız bilinçli ve tecrübeli. Devletimiz toparlandı.
Darbeciler, bozguncular, paralel yapılar ve PKK, en büyük darbeyi sandıkta alacaklar.
Bu hesabı ancak halk görür. Halkın da tokadı ağır olur.