AK Parti seçim beyannamesini açıkladı. Tabii olağan olarak beyannamenin ekonomik taahhütleri ön plana çıktı. Türkiye gibi ikibinli yıllara kadar yurttaşları devlet tarafından ihmal edilmiş, ekonomisi zayıf ve kötü yönetilmiş bir ülkede bu çok normal. Ancak, durum böyle olmasaydı dahi, sonuç fazlaca değişmez, ekonomik vaatler en çekici başlıklar olurdu. Çünkü dünyanın her ülkesinde, gelir dağılımı sorunlu ve en müreffeh ülkelerde dahi çok geniş kitleler sıkıntı içinde yaşamaktalar.
ABD Başkanı Obama, sağlık güvencesi şemsiyesini dar gelirliler yönünden genişletmek üzere başlattığı “Obamacare” projesinde deyim yerindeyse yere çakıldı. Planlanan çerçevenin çok gerisinde kaldı. Hatta alay konusu oldu.
Bugün Avrupa'nın sosyal devlet olmakla övünen pek çok ülkesinde, 1960'ların rüyası bitmiş durumda. Emekli maaşları kirayı dahi karşılamıyor. Türkiye'ye gelen yaşlı Avrupalılar, sadece deniz, kum ve güneş nedeniyle değil, kur farkından yararlanarak emekli maaşlarıyla geçinebilmek için ülkemizi tercih ediyorlar.
AK Parti hiç bir şey yapmamış olsaydı dahi, gerçekleştirdiği sağlık reformu ile tarihe geçecek bir iş yapmış olurdu. 1 Kasım Seçim Beyannamesi'nde ise, kadınlar, anneler ve gençler yönünden sağlık şemsiyesi daha da genişletiliyor. Gençlerin 18 yaşında aile korumasından çıktıktan sonra iki yıl ücretsiz sigorta güvencesine sahip olabilmesi, bu arada ilk işine giren gencin maaşının devlet tarafından ödenecek olması, çift yönlü bir korumayı sağlarken, istihdam konusunda da katkı sağlayacak.
Anne olan kadınlarımız konusunda sanırım Türkiye tarihinde görülmeyen reformlar bu dönemde yapıldı ve ücretli izin konusunda bu beyannamede de yeni reformlar var. Böylelikle kadınların anne olurken, çocuk ile kariyer arasında ahlaki olmayan bir tercihe zorlanması konusunda bir mesafe daha alındı.
Emeklilere yapılan bir maaşlık zam, yüzde 10'luk kesintinin giderilmesi, polis maaşlarında yapılan düzenleme, asgari ücrete yapılan yüzde 30'luk düzeltme ve taşeron işçiler konusunda yapılacak düzenleme de dar gelirli kesimlere ciddi bir ferahlama getirecek.
Kesin bir dille konuşuyoruz çünkü, AK Parti zaten 13 yıllık reformlarıyla uyumlu, süreklilik arzeden, rasyonel bir beyanname açıklamış durumda. Tek başına iktidar olmaya aday tek parti olarak da, muhalefet partilerinin vaatlerinden farklı olarak, aslında vaat vermiyor, taahhüt ediyor. Sanırım, art niyetli olmayan hiçkimse, bu taahhütlerin yerine gelmeyeceğini düşünmüyordur.
Bu nedenle de, AK Parti'nin seçim beyannamesi, hem seçmen, hem de parti nezdinde çok önemli. Seçmen güvenilir bir muhatabın neyi taahhüt edeceğini merakla beklerken, parti de, bu beyannamenin seçmen oyları üzerinde yüzde 30-35'lik bir etkisi olduğunu biliyor. Bu oranlar muhalefet partileri yönünden yüzde 10 (CHP), yüzde 5 (MHP) ve yüzde 0 (HDP) şeklinde.
İktidara gelme ümidi sıfır olan HDP'nin askerliği kaldıracağına dair vaadinin bir karşılığı yok. Oylarını arttırdığı halde seçim sonuçları açıklandığı anda apar topar koalisyon kapılarını kapatan MHP'nin ise her yıl 700 kişiye istihdam gibi komik vaatleri üzerinde tartışmaya bile gerek yok. MHP sorumluluk alma duygusundan o kadar uzaklaşmış ki, her yıl en az bir milyon kişiye istihdam yaratmak zorunda olan bir ülkede 700 kişiye iş garantisi vereceğiz diyor. Herhalde partililere dönük bir vaat olmalı bu.
AK Parti'den sonra en çok ciddiye alınması gereken vaatler CHP'ninki olmalıydı. Öyle ya, bir ülkede potansiyel iktidar anamuhalefet partisidir. Dolayısıyla, ciddi bir anamuhalefet partisi, seçim beyannamesini en az iktidar partisi kadar rasyonel ve inandırıcı kılmak zorunda.
Ancak CHP'nin beyannamesini okuduğunuzda, kendinizi şekerle kandırılmak istenen saf bir çocuk gibi hissediyorsunuz.
Oysa vatandaş saygı görmek ve beyannamelerde sürdürülebilir, rasyonel bir kalkınma stratejisi görmek istiyor. Vatandaş talep edecek ve iktidara aday olan partiler de bu talepleri uygulanabilir bir stratejik çerçeve içinde vatandaşa sunacaklar.
İşte AK Parti vatandaşlardan gelen talepler üzerinde milim milim çalışarak, bu taleplerin ülke gerçekleri, sahip olunan ve yaratılacak kaynaklarla denge içinde bir beyanname hazırladı ve açıkladı.
İktidara gelmek için her şeyi vaat edip ondan sonra ülkeyi krizlere sokmanın vatandaşta karşılığı yok. Vatandaş böyle bir
“iyileşme”nin aldatıcı olduğunu, bedeli de yine kendisinin ödeyeceğini biliyor.
Zaten CHP'ye kimse seçim beyannamesine bakarak oy vermeyecek, ideolojik kamplaşmanın içinde yer alan kişilerden oy toplayacak bu parti.
Ama hayat ideolojik kutuplaşmalardan ibaret değil. Sokaklardaki geniş kitleler hayat kalitelerini artıracak, önlerini açacak bir partiyi arıyor olacaklar. O yüzden AK Parti'nin beyannamesinin oyları etkileme gücü yüzde 35.
Çünkü bu ülkede normal bir ülkedekine benzer siyaseti sadece AK Parti yapıyor. Bugünü ve geleceği taşıma, hayatın tüm yönlerini kapsama olgunluk ve becerisine sahip tek parti AK Parti.
CHP, HDP, MHP medyası ve algı oluştucular, bunu bildikleri için kutuplaşma ve kamplaşmaya yükleniyorlar. Çünkü kofluklarını veya HDP'nin şiddetle kurduğu ilişki gibi affedilmez hataları ancak gerginlik, öfke, nefret ve olağanüstülükler kamufle edebilir.
Çünkü amaçları 2 Kasım'da Türkiye'nin daha iyi bir güne uyanmasından ziyade, ne yapıp edip bir rövanş sürecini, bir Mc Carthy'ci dönemi açabilmek. Ülke yanmış, ekonomi batmış, terör azmış umurlarında bile değil.
Vatandaşlar bu durumu farketmiş durumda.