DAEŞ bir Batı mamülüdür...

04:0016/11/2015, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Markar Esayan

“Ne var ki, alt tarafı 130 kişi ölmüş” denebilir ama biz asla öyle demiyoruz.Çünkü bir kişinin terör yüzünden ölmesi bile kabul edilebilecek bir şey değildir.Fark gözetmeden kınıyor, lanetliyor, kurbanlarla dayanışma halinde oluyoruz.Terörün dini, dili, milleti olmadığı gibi, ölümlerin de dini, dili, milleti olmamalı.Ama maalesef var. Suriye, Irak, Mısır, Afganistan, Arakan ve benzer mazlum coğrafyalarda akan oluk oluk kan “sebil” karşılanıyor, ancak talihsiz bir Kürt çocuğunun cansız bedeni sahile

“Ne var ki, alt tarafı 130 kişi ölmüş” denebilir ama biz asla öyle demiyoruz.

Çünkü bir kişinin terör yüzünden ölmesi bile kabul edilebilecek bir şey değildir.

Fark gözetmeden kınıyor, lanetliyor, kurbanlarla dayanışma halinde oluyoruz.

Terörün dini, dili, milleti olmadığı gibi, ölümlerin de dini, dili, milleti olmamalı.

Ama maalesef var. Suriye, Irak, Mısır, Afganistan, Arakan ve benzer mazlum coğrafyalarda akan oluk oluk kan “sebil” karşılanıyor, ancak talihsiz bir Kürt çocuğunun cansız bedeni sahile “estetik” biçimde vurduğunda Batı dünyası şöyle bir kımıldanıyor.

Tabii burada Batı'da yaşayan sıradan insanlarla devlet yönetimlerini birbirinden ayırmak lazım.

Yoksa sorunu teşhis etmek yerine, karanlık başka dehlizlerde oyalanabiliriz. Gazze katliamlarına karşı Londra, Tel Aviv ve Güney Afrika'da yüzbinlerce kişilik gösterileri hatırlamak lazım.

Ancak Batılı veya güçlü Doğulu devletlerin, Suriye'de Aylan bebek gibi on binlercesi ölürken kıllarını kıpırdatmamış olması, uygarlık tarihine yüzyılların ayıbı olarak geçecek, hatta yüzkarası olarak.

Hani bir gün insan uygarlığı sona erse ve akıllı uzaylılar dünyaya inip araştırma yapsa, Batı dünyası için “Bunca ilerleme ve ilkelliği nasıl bağdaştırmışlar” diye hayretler içinde kalabilirler.

İşte o noktada, tek başına iki milyon üçyüz bin talihsiz Suriyeli ve Iraklı'yı, dini, mezhebi, ırkına bakmadan misafir eden, milyarlarca doları gözünü kırpmadan harcayan, sorunun çözümü için tek başına dünyaya ses yükselten Türkiye'yi farklı bir yere koyacaklardır şüphesiz.

20. ve 21. yüzyılın insan onurunu yücelten en büyük Ensar hareketinin öznesi olan bir milletin parçası olmaktan gurur duyuyorum.

İnsanın doğuştan getirip, üzerinde hiçbir emeği olmayan özellikleri ile gurur duyması ergenliktir. İnsan ancak olumlu işleri ile gurur duyabilir.

Türkiye, tüm zorluklarına rağmen bu işi başardı ve dünyaya başka türlü de olabileceğini gösterdi.

Bugün G20'de, prestijli biçimde, başımız dik halde, övgüler alarak ev sahipliği yapıyoruz. Paris saldırıları da zirvenin ve Viyana görüşmelerinin hemen öncesine geldi.

Suriye ve benzer ülkelerde kalıcı bir çözüm gelecekse, bu çözüm dünya liderlerinin Türkiye'nin tezlerine yaklaşmasıyla olacak.

Çünkü Türkiye bu konularda insanı, ahlakı ve vicdanı önceledi. Kendi menfaatini soğuk ve köhne bir reel politikle kamufle etmeye kalkmadı. Ezberleri bozdu, bu nedenle cezalandırılmak istendi. Bedel ödedi, dik durdu diklenmedi, yapıcı olmaya devam etti.

Keşke olmasaydı, ancak Paris katliamları DAEŞ'in bir kolonyal semptom olarak tüm dünyayı ateşe atan bir tehdit olduğunu daha net biçimde ortaya koydu. Yüzbinlerce mültecinin Avrupa kapılarına dayanmış ve dayanacak olması da Batılı ülkeleri gerçekle umarız yüzleştirdi.

Hava bombardımanlarıyla yasak savmak, tavşana kaç tazıya tut demek, bu yüzyılda artık çalışmayan çok köhne bir kolonyal işgüzarlığın tezahürüydü.

Bu ceset makyajla canlanmaz, çürümüş ve fena halde kokmaktadır.

Arap baharları bunun bir göstergesiydi. Mısır'a müdahale edilmeseydi, daha yumuşak bir geçişin ümidi ortaya çıkmış olacak, DAEŞ gibi örgütler böyle alan bulamayacak, Türkiye modeli de tüm mazlum ülkelere daha güçlü yansıyacaktı.

Ama böyle yapmak yerine, Sykes-Picot düzenini tahkim etmek istediler. “Kötü örnek” gördükleri Türkiye'de ise bir darbenin destekçisi oldular.

Ama ceset kokuyor, çürüyen bedeninden de mikroplar saçıyor.

DAEŞ bir İslam değil, Batı ürünüdür.

Batı bunu anladığında çözüm de gelecektir, yeni dünya düzeni de.
#DAEŞ
#G20
#Gazze