Türkiye'de bir gerginlik varsa bunun en önemli nedeni doğru dürüst bir muhalefet partisinin henüz ülkemiz siyasi hayatını teşrif etmemesindendir.
Yoksa 13 yıldır, muhafazakar, laik, Sünni, Alevi, Türk, Kürt seçmeden herkesin hayatını pozitif olarak değiştiren reform süreci değil.
Bu reform sürecinin mimarı olan AK Parti ise hiç değil.
Bu nedenle helalleşmek gerekirse, açıkçası muhafazakar kitlenin epey hakkı geçti diğer kesimlere. 2002'den önceki süreçte ise seksen yıllık dönemde geçen hak öyle böyle değil. Hesaba oturursak onun altından kalkılması pek mümkün olmaz.
Üç yıllık darbe sürecinden sonra, yüzde elli oy almayı başarmış bir siyasi partinin genel başkanı, Sayın Ahmet Davutoğlu, çıkıp “Bu seçimin kaybeden vatandaşı yok, bizim rövanş almak gibi bir derdimiz de yok” diyerek ortaya görülmemiş bir ahlaki tavır koyacak.
Sonra siz de çıkıp helalleşmekten bahsedeceksiniz.
AK Parti'nin toplumun hiçbir kesimi ile bir derdi olmamıştır. Bundan sonra da olmayacaktır.
Ortada bir gerginlik var mıdır? Vardır. Bunun sorumlusu eski Türkiye ittifakının şirretliğidir. Sayın Erdoğan'ı, AK Parti'yi ve muhafazakar kitleleri şeytanlaştıran, ülke görülmemiş bir kalkınma, demokratikleşme hamlesini yaşarken, siyasi partileri, medyaları, STK'ları, odaları ve sendikaları ile beyazı siyah gösterme yönündeki kötücül taktikleridir.
Açıkçası, ben kendimi çokça alacaklı hissediyorum. Ama alacağım umurumda değil. Gölge edilmesin, başka ihsan istemez.
Partileri, medyaları ile tabanlarını kandırmaktan, kışkırtmaktan, çıldırtmaktan vazgeçsinler, yeter.
Seçmen 1 Kasım'da gerginlik, şiddet ve kaos üretenlere büyük bir ders verdi. Normalleşme, barış ve refah istediğini net biçimde ortaya koydu.
AK Parti bu talepleri elinden geldiğince karşılamaya çalışacak. Kendi eksiklerini gidermeye, daha iyisini yapmaya gayret edecek.
Peki sadece bu ülkenin normalleşmesi için yeterli mi? Muhalefet, medya ve diğer parçalar, son üç yıllık kötücül performanslarını gözden geçirmeyecek mi?
Muhalefetin paralel çeteden hazır aldığı bütün argümanlar çöktü. Halk bu iddiaları elinin tersi ile itti.
Peki muhalefet bunu doğru okuyacak mı? Normalleşecek mi? Milli ve yerli olacaklar mı?
Yoksa, başka bir antidemokratik fırsatın yolunu gözlerken, eyyam yapmaya devam mı edecekler?
Elini taşın altına koymak sadece Cumhurbaşkanı'nın, AK Parti'nin mi görevidir?
Bu sorunun cevabı çok değil, kısa sürede anlaşılacak.
Halkın bir anayasa talebi var. Bu anayasa talebi sıradan bir metin olmaktan çok, ülkeye dar gelen bu yırtık pırtık gömleği değiştirmeyi ima edecek. Yani tam bir kuvvetler ayrılığını içeren sistem düzeltmesini, yeni anayasaya uygun alt hukuk metinlerini yapmayı bu halka borçluyuz.
CHP içine düştüğü çukurdan kurtulmak için bu anayasa sürecine katılmak, düşman siyasetini bir kenara bırakarak ülkeye hizmet etmeye başlamak durumunda.
CHP geçmişi ile hesaplaşmak, ülkeye borcunu yeni anayasa sürecinde pozitif bir rol oynayarak ödemek zorunda.
Yoksa, tıpkı HDP'nin başına gelen olur ve AK Parti CHP'yi de aradan çıkararak bu işi milletle çözer.
1 Kasım bu noktada tüm partilere son uyarı olmuştur.