“[Başbakan Erdoğan'la görüşme] Toplumsal beklentinin sonucunda gerçekleşti. Görüşme son derece nazik bir ortamda gerçekleşti. Başbakan tüm taleplerimizi büyük bir dikkat ve nezaketle dinledi. Bu görüşmenin kesintiye uğrayan sürecin açılmasına katkı sağlayacağına, halklar için umutvar bir sürecin yaratılmasına ve barışın gelmesine olumlu bir etki yapacağına inanıyorum. Sayın Başbakan hem görüşme süresince hem de sonrasında görüşmeyle ilgili olarak yaptığı değerlendirmede, diyalog sürecini açık tutmak konusundaki samimi tavrını göstermiştir. Bunun için teşekkür ediyorum.” (30. Haziran 2012.)
Bu sözlerin sahibi tahmininiz üzere BDP Milletvekili Leyla Zana. Görüşme Zana'nın “Bu işi Erdoğan, yani en güçlü olan çözer” sözlerinden sonra gelmiş. (14.06.2012.) BDP açıklamayı (AK Parti'den gelen olumlu yansımalar üzerinden) hareketi bölme girişimi olarak şiddetle eleştirmiş. Her zaman olduğu gibi...
14 Temmuz 2011 günü PKK Silvan saldırısını gerçekleştirmiş, 13 askerimiz şehit olmuş ve Oslo Süreci çökmüş. Ertesinde gelen operasyonlarda örgüt binlerce kayıp vermiş ve başarısız olduğunu kabul etmiş.
Görüşme bu ortamda gerçekleşiyor.
Yine Google Baba sağolsun açık istihbarat kaynaklarından da okuduğumuz bilgilerden, 28 Aralık 2012 tarihinde dönemin Başbakanı Erdoğan'ın TRT'de açıklayacağı “Ada ile görüşülüyor” açıklaması ve 3 Ocak 2013'de adaya ilk BDP heyetinin gitmesiyle başlayacak Çözüm Süreci'nin zemininin hazırlandığını anlıyoruz.
Başbakan'ın konutlarına böcek konduğunun MİT tarafından anlaşıldığı, aynı gün Uludere Faciasının yaşandığı, aynı günlerde Genelkurmay Elektronik Sistemleri'nin MİT'e bağlanması direktifinin Başbakanlıkça verildiği, bir ay sonra da 7 Şubat 2012 MİT Darbesinin yaşandığını da...
Eşzamanlı olarak “Diktatör Erdoğan” kampanyası da başlamıştır.
2012 yazında bu hereketlilik yaşanırken, şüphesiz FETÖ'nün devlet içindeki kaynakları kamuoyundan çok daha fazlasını biliyordu. Başbakan dahil herkes dinlendiğine göre bunu kuvvetle iddia edebiliriz.
İşte tam o tarihlerde Şemdinli merkezli bir provokasyon dizisi sahneye konuyor. Yani Çözüm Süreci'nin zemini hazırlanır, Erdoğan ve Zana barış için yeni bir iklim yaratmaya çalışırken...
Hakkârı'nin Şemdinli İlçesi'nde PKK'lılar BDP milletvekillerinin yolunu kesiyor. BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, partili milletvekilleri Ertuğrul Kürkçü, Sebahat Tuncel, Esat Canan, Adil Kurt, Nazmi Gür, Halil Aksoy, Hüsamettin Zenderlioğlu, Van bağımsız milletvekili Aysel Tuğluk'un içinde olduğu konvoy, 1'i kadın 5 PKK'lı ile samimi pozlar veriyorlar.
Gültan Kışanak gazetecinin “Şaşırdınız mı?” sorusuna, “Orada olduklarını biliyorduk” diye cevap veriyor.
Çok değil, 10 gün sonra, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in hazırladığı teröre karşı 11 maddelik bir mutabakat metnine “Toplumsal barışa zarar verir, ülkeyi böler” diye ateş püskürdüğü konuşmasında araya garip bir parça sıkıştırıyor.
“[Şemdinli'de] Karadaki denetim PKK tarafından ele geçirilmiş durumda. Bunu saklamak için manipülatif açıklamalar yapılıyor. Hakkari Valisi 'Operasyon bitti' diyor. Ordu operasyon yapmadı ki bitsin. Durum öyle değil.”
Demirtaş 40 gündür, yani 19 Haziran'dan beri Şemdinli'deki olağanüstülüklerde 400 kilometrekarelik bölgenin çatışmasız şekilde PKK'nın eline geçtiğini ifade ediyor. Nisbet yapar, orduya “PKK'ya niye saldırmıyorsun” der gibi, hem de bir mutabakatın barışa zarar vereceğini iddia ederken.
Askeri, JİTEM pratikleri yüzünden yerin dibine haklı olarak batıran sosyalist/liberal yazarlarımız, artık ne olduysa, “Ordu ne işe yarar, 400 kilometrekarelik vatan toprağı tek mermi atılmadan düşmüş” diye ortalığı ayağa kaldırıp orkestrayı tamamlıyorlar.
Şemdinli'deki “olağanüstülükler” Leyla Zana'nın “Barışı Erdoğan yapar” dedikten hemen sonra başlamış.
BDP'liler, kamuoyunu çıldırtacak şekilde PKK'lılar ile poster vermek için Şemdinli'ye koşmuş.
Durun daha bitmedi!
CHP, sözde Oslo mutabakatının dokuz maddesini kamuoyuna duyurup pimi çeker: “Bu mutabakat KCK tutuklularının salıverilmesini de içeriyor. Mutabakat anayasa ihlalidir. Suç duyurusunda bulunacağız.”
CHP'nin açıklamasında, cemaatin yaptığı kitlesel KCK operasyonlarına neden vurgu yapılmıştır ki? Acaba kaynak cemaat midir? Hani “Devamı elimizde, gelin bu Çözüm işinden vazgeçin” diye hükümeti tehdit edercesine...
Tüm bu zamanlaması manidar hadiseler, anaların ağlamaması için kefenini giyen bir lider ve partisinin Çözüm Süreci'nin zeminini döşerken yaşandı. Google Baba yine sağolsun, dileyen daha iyi bir taramayla çok daha ilginç rastlantılar, demeçler, saldırılar, önergeler vs. bulacaktır kuşkusuz.
Hani Sayın Erdoğan Van mitinginde “Ah benim Kürt kardeşlerim, canım kardeşlerim biz size sevdalıyız. Ama siz bizi anlamakta zorlanıyorsunuz” demişti ya...
Kürt kardeşlerimizin “kabahati” bizlerden fazla değil. Bunca ihanet ve komplo içinde hangimiz olayı tam anlamıyla anlayabildik ki!
Ama kesin olan şey, bu kuralsız sert mücadele millet/barış sevdası olmadan verilmez.
Sadece bu sevda hatırına daha fazla anlamaya çalışmak ve barışı kurmaya çalışanlar ile ona savaş açan vampir sürülerini birbirinden ayırmak zorundayız.
Çünkü bu vampirler her kılığa giriyorlar vesselam.