Orta Doğu politikaları üzerine çalışan diplomatların ağzından düşmeyen Arapça bir söz vardır. Türkçesi: “Biz Araplar İttifak Yapmama Konusunda İttifak Yaptık” şeklindedir. Hatta bu o kadar kabullenilmiştir ki her toplantıdan sonra marifetmiş gibi bu söylenir ve kahkahalar atılır.
Bu aslında gülünecek değil belki de nedenleri uzun uzun araştırılacak bir konudur. Hususi olarak Araplar, umumi olarak da Müslümanlar kendilerini birleştirecek yüksek esaslardan uzaklaşıp düşük, süfli meselelerde tıkanıp kaldıklarından gerek dini ve gerekse siyasi konularda bir türlü ortak hareket edemez hale geldiler. Mezhepçilik, ırkçılık, taifecilik gibi hastalıklı yaklaşımlarla hareket eden politikacılar ile yine benzer seviyelerde seyreden bazı din adamları halkları birbirlerine düşman hale getirdiler.
Tabii ki ulus devletlerin uluslararası ilişkileri karşılıklı menfaatlerin tarafları tatmin edici bir ortak noktada kesişmeleri ile mümkündür. Fakat bu sağlanamaz bir nokta değildir. Sadece, vatanperver olduğu kadar akl-ı selim de sahibi ve boyutlu bakabilme yeteneğine sahip olan, soğukkanlı siyasilere ve diplomatlara ihtiyaç vardır. Modern zamanların şirket yöneticiliği gibi.
Aklı başında, hamasi bakmayan yöneticiler tabii ki öncelikli olarak kendi şirketlerinin kâr marjinasyonu üzerine yoğunlaşacaklardır. Bunu yaparken rakip firmaların piyasadaki pozisyonlarını da bilip ona göre stratejiler geliştirirler ama piyasadaki diğer aktörlerle beraber var olduklarını da hep bilirler. Sonuçta ortaya tatlı bir rekabetin doğurduğu üretim süreçleri çıkar.
Fakat siyasetin aktörleri son yıllarda tam tersi bir grafik izledi. Tüm dünyada, küçük hesaplar peşinde olan kurnaz tüccar misali malını satmak için insanları kandıran, kolayca yalan söyleyen, güçlünün karşısında yalakalık yapmaktan başka bir sermayesi olmayan, menfaati için kırk takla atan siyasetçi ve bürokrat tipi öne çıktı. Bilgiden, tecrübeden ve derin vizyondan uzak bu kimselerden de hamasi nutuklarla halkları ve de üst âmirlerini kandırmaktan başka bir icraat beklenemez.
Pek çok konu var, ortak hareket etmeyi icap ettiren. Hatta öyle ki ancak birkaç büyük şirketin bir konsorsiyum oluşturarak üstlenebileceği türden büyük, çok büyük projeler var. İşbirliği ve güç birliği olmadan altından kalkılamayacak mega projeler. Bunlardan bir tanesi ve hem de en önemlisi Filistin ve Kudüs konusudur.
Bir toplantıda bir siyasimizden “Kudüs Türktür Türk Kalacak” sloganını duyarken buna mukabil el-Fetih grubundan bir Filistinli’nin “Bu konu biz Arapların konusudur ve Arap olmayanların, mesela Türklerin ve İranlıların bu konuya müdahale etmesini istemiyoruz, size ne?” demesini unutamam. Yukarıda örneğini verdiğim akl-ı selim sahibi şirket yöneticileri değil bunlar. Stadyum amigoları olabilirler belki.. Bu da rakip firmanın işine yarıyor. Piyasada istediği gibi at oynatıyor. Rakip firmanın on yıllık, yirmi yıllık, elli yıllık planları var ve sistemli çalışıyor. Çalışmalarından bir tanesi de değişik yollarla bu seviyedeki siyasetçileri teşvik etmek ve rakipleri kendi aralarında bir birlerine düşürmek.
Bu firmanın hakim olduğu hiçbir sahada, hiçbir sektörde bir başkasının var olma şansı yok. Çünkü ontolojik olarak seni içermiyor. Seni yok ederek var olmaya dayalı bir anlayışa sahip. Tekelci, kartel oluşturuyor. Oysaki bizim firmamız piyasaya hakim iken biz onlara da var olma hakkı tanıdık. Çünkü bizim dinimiz tekelciliği haram kılmıştı.
Pek çok konuda anlaşamıyoruz, bari gelin bir konumuz olsun anlaşacağımız. Kudüs bizi birleştirsin. Tıpkı Salahaddin’in Türk'ü, Arap’ı, Kürd'ü, Fars'ı bu uğurda birleştirdiği gibi. Kudüs haçlılardan geri alındığında onun adına Aksâ’da hutbe irad eden Kadı İbn Zeki: “Bir daha asla seni vermeyeceğiz” dedi. O kadıyı mahcub etmeyelim. Onun mirasını sürdürelim. Meraklısı için bir not olsun bu kadı, bu şeyhülislam, bu hukukçu, bu büyük âlim, aynı zamanda Büyük Şeyh Muhyiddin İbn Arabi’nin en baş müridlerinden idi. Hatta hazreti şeyh vefat ettiğinde Şam’da başka yere değil Kasyun eteklerindeki bulunan bu zatın evinin bahçesine defnedildi.
Yani, Bâtın ehli Zâhir ehli birleşirse Kudüs kurtulur. Tıpkı Hz. Peygamber’e yaptırılan o muhteşem yolculuktaki sırlar gibi. Önce Mekke’den Kudüs’e yatay olarak (âfâk) sonra Kudüs’ten Sidre’ye dikey olarak (enfüsi) yaptırılan iki merhaleli yolculuk gibi. Hakikati önce yatay arayacaksın. Sonra o Kudüs noktasını buldun mu yolculuğun dikey hale gelecek. İşte ananedeki İslami ilimler metodolojisi…. İşte İznik Medreseleri’ndeki müfredat programı. Gerisi köy tüccarı…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.