Yeni dönemde kindar değil, muhalif olun!

04:003/11/2015, Salı
G: 13/09/2019, Cuma
Leyla İpekçi

Karalama kampanyaları, istikrarsızlaşma, çatıştırma, kutuplaştırma, katliam, kan derken... Hepimiz usanmamış mıydık on yıllardır aynı senaryoları okumaktan! Şunu seziyorduk ama: Vicdanları kör eden Erdoğan ve AKP nefretinin böyle devam edemeyeceğini! En azından bu şekliyle.Halk savaşıyla, hendek kazıp canlı kalkan olarak masumları kullanmakla, tehdit ve şantajla, her kanlı eylemi devlete yüklemek için en şerefsiz yalanları yaymakla vs. barışın gelmeyeceğini bilmiyor muyduk... Buna rağmen halkın

Karalama kampanyaları, istikrarsızlaşma, çatıştırma, kutuplaştırma, katliam, kan derken... Hepimiz usanmamış mıydık on yıllardır aynı senaryoları okumaktan! Şunu seziyorduk ama: Vicdanları kör eden Erdoğan ve AKP nefretinin böyle devam edemeyeceğini! En azından bu şekliyle.

Halk savaşıyla, hendek kazıp canlı kalkan olarak masumları kullanmakla, tehdit ve şantajla, her kanlı eylemi devlete yüklemek için en şerefsiz yalanları yaymakla vs. barışın gelmeyeceğini bilmiyor muyduk... Buna rağmen halkın hemen her kesiminin barış istediğini, bu çatışma ve nefret siyasetinden bezdiğini... Görmüyor muyduk, herkes kadar...

Haksızlık ve adaletsizliklerin aslına ulaşmadan onu suçsuzların üzerine her attığınızda muhalif değil iftiracı oluyordunuz. Barış için toplanan gençleri “bizim ölümüz” diye bağrınıza basıp, yorumlarınızdan –ve gönlünüzden- asla ve kata vatanı için can verenleri geçirmediğinizde... Bu memleketin her yanından şehit cenazeleri kalkmış olduğunu, ateşin düştüğü yeri yaktığını, gencecik insanların yarım kalmış hikayelerini umursamadığınızda... Şu yakıcı gerçek maalesef hortlayıp duruyordu: “Hep başkalarının evladının kanı akar. Güneydoğu'da da dahil.”

Sıcak çatışmalarda, sınır karakollarında, mayınlı arazilerde, uykuda, sokakta katledilenlerle değil, solcu olduğu için katledilenlerle özdeşleştiniz sadece. Nitekim şu ana dek Erdoğan nefretiyle körleşenler arasından “AKP ne oldu da beş ay içinde oylarını sekiz puan arttırdı, böyle şey siyasete ve sosyolojiye aykırıdır” diye haykıranlara bakıyorum: Bu kanlı gerçeği hatırlayan pek yok halihazırda!

Bazı teröristlerin şiddetini diğerlerine tercih edip onu direniş adına meşru göstermeye kalkarsanız... Hem de insan hakları ve barış adına bunu yaptığınızı haykırırsanız... Bir an gelir, “ama bu nasıl oldu” diye şaşırırsınız.

AK Parti'ye geri gelen oyların ziyadesiyle Kürt halkından geldiğini görünce şaşırmadık oysa. Mayına, hendeklere, halk savaşına, haince pusulara, canlı bombalara karşı bu kez sandıkta oy kullandı Kürtler. Şiddete ödün vermedikleri gibi, sinip susamadılar artık daha fazla. En güzel cevabı verdiler.

Bunca çatışma ve kutuplaşma ortasında Ak Parti'nin mayasında Türk milliyetçileri ile Kürtler buluştu 2 Kasım itibarıyla. Ne müthiş bir fırsat doğdu bir kez daha! HDP Türkiyelileşme vaadiyle 7 Haziran seçimlerinde parti olarak meclise girdiğinde de sevinmiştik ama onlar sırtlarını silahın gücüne dayadılar.

Şimdi ise kimliği, kökeni, düşüncesi ne olursa olsun sivil bir anayasa ve barış isteyenler için fırsat bir kez daha önümüze gelmişken... Bu gönüller ittifakı için beş dakika olsun bu birleştirici sosyolojinin hakkını verecek bir cümle kurulmasını beklerken... Barış için yüzlerce bildirge imzalayanların “bu ülkede oturamayız, çekip gidelim artık” sözleri uçuşuyor sanal ortamda.

Diyarbakır'dan Fidel Mirhan'ın dediği gibi: “Darbeden, askeri rejimden kaçanı anlıyor ve destekliyorum. Ama sandıktan, demokrasiden kaçmak ne oluyor?” Evet, maalesef kimileri sevemediği yerin yabancısı olmaya mahkum ediyor kendini!

İki gündür “AKP ne oldu da bu kadar kısa zamanda dört buçuk milyon oy arttırdı” diye soranlar, bir kez olsun tersinden sormalı: “Ne oldu da HDP bir milyon küsur oy kaybetti, MHP neden iki milyona yakın oy kaybetti?” Bunu açıklarken HDP'nin “katliamlarımız oldu, mağduruz” söylemine sığındıkları ölçüde akıbetleri CHP gibi olmaya mahkumdur, o başka.

Zira ölenler –sosyalist vs olmaları neyi değiştirir- bu vatanın evlatlarıydı. CHP gibi HDP de asıl algı operasyonunu kendine yapmaya devam ederse, yapıcı bir muhalefet geliştirmesi kolay olmaz.

Memleketin her yerine polis ve askerlerin cenazesi gelirken, o haince katledilen genç insanların “sarayın askeri polisi” denilerek öldürülmesini meşru buldu hep bu barışseverler. Onların kanlı canlı ve masum birer insan evladı olduğunu görmezden gelip durdular beş aydır. Bu şekilde muhalif olunmuyor, zalim olunuyor maalesef. Zulme onay verdikleri, öldürülen kişileri suçlu olarak gördükleri ve katledilmelerini kınamayarak sıradanlaştırdıkları için.

İnadına barış diyenler, barışı kendi tekellerinde görmekten vazgeçmezse, onların tutuğu partiler bir gün iktidara gelene dek akacak kanda sorumlulukları olacaktır. Avusturya'da, Makedonya'da, İsveç'te, Filistin'de, Saraybosna'da, Hollanda'da seçim sonuçlarından sonra sevinçle sokaklara çıkanların tavrını da hakkaniyet ölçüleriyle değerlendirmeleri gerekiyor bir kez olsun.

Bugün dökülen kanları gerçek bağlamından kopararak “diktatörün saray hırsı için kanlı savaşı” olarak yutturmaya çalışanlar halkın yarısını hakir görmeye, biatçı, korkak vs addetmeye devam etseler de gerçek değişmiyor. Onlar diktatör derken vatandaş bir cumhurbaşkanlığı mahalline ilk kez bu yıl girdi. “Sarayın polisi ve askeri bir diktatörün hırsı yüzünden ölüyor” derlerken: Sıradan vatandaşlar sarayın koridorlarında gezindi. Ağırlandı, kuruluş resepsiyonlarına, iftarlara katıldılar, fikirleri soruldu, insan yerine konuldular.

Bundan sonra yeni bir dönem. Nefret ve iftira kampanyalarıyla, küresel terörist şebekeleriyle, iç savaş senaryolarıyla, dışarıdan müdahalelerle yapılamayan muhalefetin daha çok demokrasi, özgürlük, çoğulculuk ve barış için yapılmasından başka çare yok. Gerisi kaba siyaset. Nefretin körelttiği kalplerin hakikatle cilalanması temennisiyle.
#seçimler
#ak parti
#Kürt halkı