Washington’dan görünen / kurgulanan Erdoğan

04:005/04/2016, Salı
G: 13/09/2019, Cuma
Leyla İpekçi

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Obama ile baş başa bir saat görüşmesinden sonra, Obama'nın “Basına yönelik sergilemekte oldukları yaklaşımın
Türkiye
'yi çok rahatsız edici bir yola sokabileceğini düşünüyorum” diyeli ve “Onlara önerilerde bulunmayı sürdüreceğiz” sözlerini sarf edeli epey olmuştu. ABD'de benzer davalarda çok daha ağır cezalar verildiğini düşünüyordum.


Amerikan başkanına küfreden veya hakaret edenler için vicdanen veya siyaseten bir yaptırım ne kadar oluyor, oluyor mu bilmiyordum ama Başkanı tehdit edenler beş yıla dek hapisle cezalandırılabiliyor. Ya da ağır para cezasıyla.



Neden ısrarla bu dönemde bizdeki muhalif bütün davaları tek bir nakaratla değerlendirmeyi seçiyordu peki bu özgürlükler ülkesi, neden peşin hüküm ve önyargı oluşturmak yerine 'case'leri ciddiyetle ve bütünlüklü bir bakışla ele almıyordu? Nitekim biz gazetecilerle yaptığı toplantıda Erdoğan da söze Batı'daki ifade özgürlüğü cezalarını hatırlatarak başladı. “Eğer Obama görüşmemizde bu mevzuyu açsaydı, ona da bahsedecektim” dedi. Gelgelelim bu sözleri sanki Erdoğan Obama'ya kafa tutuyor da “arkamdan konuşuyor” diyerek şikayet etmiş edasıyla değerlendirildi içeride ve dışarıda.



***


Aşağıdaki örnekleri de bir arada okumak epey etkiledi beni: Bir Amerikalı gazeteci, savunma istihbarat şirketi Stratfor'dan çalınan bilgilere ulaşım sağlayan bağlantıyı internette paylaşmaktan beş yıla mahkum olmuş. 2014'de 38 büyük gazetecilik örgütü Obama'ya açık bir mektup yazarak Obama yönetiminin gazetecilik faaliyetleri konusunda daha şeffaf davranması ve haberlere kısıtlayıcı uygulamaların bir an önce sonlandırılması yönünde bir talepte bulunmuş.



Aynı yıl Washington Post gazetesinin eski Genel Yayın Yönetmeni; Obama yönetiminin Nixon'dan bu yana basına uygulanan baskı noktasındaki en saldırgan başkan olduğunu ifade etmiş. New York Times Gazetesi'nin baş hukuk müşaviri ve anayasa hukukçusu ise yine basın özgürlüğü konusunda Obama yönetiminin Nixon yönetiminden çok daha kötü olduğunu açıklamış. Obama yönetimindeki yetkililerin Nixon ya da Bush yönetimlerinde hayal bile edemeyecekleri kadar sert bir güç kullandığının altını çizmiş.



Obama yönetimi altında “bilgi sızdırmak” için açılan davaların sayısı ise yediye ulaşmış. Mesela Bush yönetiminin CIA'yi nasıl yasadışı kullandığını anlatan 'State of War' kitabını yazan New York Times muhabiri kendisine bilgi sızdıran haber kaynağını açıklamayı reddettiği için hapis cezası almış. Kuzey Kore hakkında gizli bir raporu kullanarak makale yazan Fox News muhabiri Rosen için arama emri çıkarılmış.



New York Times muhabiri Judith Miller, kaynağını açıklamaya yanaşmadığı için 18 ay hapis cezasına çarptırılmış, ancak 12 hafta hapis yattıktan sonra muhbirinin isminin açıklanmasına izin vermesinden sonra serbest kalmış. Daha geçtiğimiz günlerde bir kişi sosyal medyadaki paylaşımları nedeniyle hapis 3 yıl cezasına çarptırılmıştı. “Obama'yı öldürmek bizim anayasal görevimizdir” diye yazdığı için!



***


İmdi bütün bunlar özgürlükler ülkesinde ifade ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmediği ve suç sayıldığı halde: Sözgelimi casusluk iddiasıyla ve ülkenin güvenliğine tehdit olarak görülen bir davanın gerekçelerinden, mahiyetinden hiç bahsetme gereği duyulmuyor? Davanın sonunda gazeteciler suçsuz bulunabilir. Ama davanın mahiyetinin tüm yönleriyle neler olduğunu yazmak değil midir adalet duygusu olan sağduyulu bir gazetecinin görevi? Kendisi hatta objektif olmak durumunda da değildir, elbette davayı yanlış da bulabilir. Muhalefet etseniz bile, aynı sözleri sloganları nakarat halinde tekrarlayıp durmaktan ileri gitmeyen bir muhalefet ne kadar gerçekçi olabilir ki?



Ya şu manşetlerin atılmaya devam ettiği bir ülkede diktatörlükten dem vuranların yargılanması çok mu abes geliyor; bu hakaretleri hangi vicdani kriterle eleştiri sınırı içinde kabul edebilirsiniz ki:



“Katil Erdoğan! Sıhhiye meydanında buluşan onbinler “Katil Erdoğan, katliamın karargahı Beştepe” dedi... “Katil ve hırsız Erdoğan: Biz senin nefret ettiğin 35 milyonuz”... “Aranıyor! Seçmeni ve yandaş medyası onu çok özlüyor. Bir an önce ortaya çıkmasını istiyor”... “Çocuklarımızın katili Erdoğan'dır!”...



Erdoğan'ın Obama veya diğer pek çok AB'li liderden çok daha ağır tehdit ve hakaretlere maruz kaldığı ortada. Ama biliyoruz ki mesela onu asmakla tehdit eden bir gazeteci tutuklanıp tahliye ediliyor. Açık tehdit savuran, durmadan apaçık iftiralar atan gazeteciler hakkında ceza verilmiyor. Sosyal medyada her gün Erdoğan'ın darbeyle indirilmesini savunan, devrilmesinin ne kadar mubah olduğundan bahseden binlerce şey yazılıyor. Lahey'de yargılanması için dua edenlerin alaycı dilinden geçilmiyor özgürlükçü muhalif basın!



Nasıl inanalım o zaman böyle kör gözüm parmağına bir muhalefetin sağlıklı bilgi verdiğine? Eğer hem buradaki hem ABD'deki Erdoğan karşıtı basın bu davaları her yönüyle ele almıyorsa ve okuru haberdar etmiyorsa; olayın gerçekliğine vakıf olmuş gibi kendilerini göstermeleri etik bir davranış olabilir mi? Üstelik bunu siyasete alet ederek demokrasi konusunda önerilerde bulunmak riskli bir yaklaşım değil mi? (Devam edeceğim inşallah.)


#Erdoğan
#Obama yönetimi
#Washington Post