Savaşın içindeyiz, hâlâ ne kanıtı?

04:0020/08/2016, Cumartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Leyla İpekçi

Hepimizi derinden sarsan ve barış müzakerelerini hançerleyen Uludere / Roboski katliamındaki hileli istihbarattan sorumlu hudut tabur komutanı gözaltında, ama tabii Pkk ateşkes bir yana son hızıyla saldırmaya devam ediyor! Feto'cü asker “Jetler havalandığında Pkk'ya haber uçuruyordum” diyor itiraflarında. Pkk'nın lider kadrosunun Kuzey Irak'ta toplantı yaptığı yeri, saati ve kimlerin katıldığı bildirilmesine rağmen bölgede görevli üst düzey komutanların hiçbiri gerekçe göstermeden operasyon yapmadığı da itiraf edildi.



Bölgede görev yapan paralel yapıya ait askerlerin mesela, geçen yıl temmuz ayından itibaren artan terör eylemlerine 'göz yumduğuna' dair rapor Bakanlar Kurulunda dile getirildi. Nusaybin'deki operasyonlarda diğer yerlere göre daha fazla şehit verilmesinin sebebi de, “O bölgedeki görevli komutanlar bombalı tuzakların yerleri bilinmesine rağmen, bile bile askeri-polisi operasyona gönderdi; askeri polisi girilmemesi gereken yerlere adeta zorla göndermişler” şeklinde rapora geçmiş.



Her kesimden vatandaş bir ağızdan soruyor şimdi: Kürtler darbeye karşı sokakta demokrasi nöbeti tuttuğu için mi her gün katlediliyor; polisler darbeye karşı oldukları için mi durmadan karakollar patlatılıyor! Kim için döküyorsunuz bu kanı?



***



Yolda, otobüste, çay bahçesinde, deniz kıyısında, Anadolu'nun hemen her yerinde halkın ortak söylemi şu yönde: “Biri barış dedi kimlik mağduriyetini pazarladı, otuz yıldır terörist yetiştiriyor, halkını vurup katlediyor. Diğeri diyalog dedi, din mağduriyetini palazlardı. Meğer kırk yıldır o da hile ve şantajla örgütlenmiş, halkına terör estiriyor, kurşun sıkıyor.”



Kanlı eylemlerini arttırmış bir yığın örgütü kendi emelleri için kullanan küresel aktörlere dair birkaç gündür şu soru da sıkça soruluyor: “Acaba Işid bir anda nasıl oldu da işgal ettiği yerlerden çekilip Ypg'ye yer açıyor? Türkiye'ye saldırmasının önü mü açılıyor? Hani Işid ile Ypg birbiriyle savaşıyordu?!”



Amerika işbirliğinde ısrar ededursun, diğer bütün bu örgütlerin kendinden menkul odaklar olduğunu kimse savunamaz –hele Ortadoğu savaş ve iç çatışmalarla, suikast ve provokasyonlarla dizayn edilmekteyken- herhalde kimse çıkıp darbe ve işgalin küresel bağı olmadığını iddia edemez diyesiyiz, ama öyle olmuyor! Suriye'de, Irak'da ve başka yerlerde savaş son hızıyla savaşlar sürsün diye bombalar patlarken bizi de bu ateşte eritmek için bütün terör örgütleri birlikte Türkiye'yi hedeflemişken, 'ciddi' analizcilerden başlık: Türkiye'de Batı karşıtlığı yükseliyor! Ya da şöyle: Amerika ile darbeciler arasında bir bağ olamaz!...



***



15 Temmuz kanlı işgal girişiminden beri Karadeniz, İç Anadolu derken Pkk terörü ülkede bütün vahşiliğiyle yaygınlaşırken içerde ve dışarıda “Kürtler dışlanıyor” söylemiyle bir yandan mağduriyet hamasetine devam ediliyor. Bir yandan da terörü savaşı nefreti aleni biçimde savunan aydınlar insan hakları, bağımsız düşünce gibi medeni söylemlere sığınarak alay ediyorlar vicdanımızla.



Bu da yetmiyormuş gibi memlekette 15 Temmuz'dan beri yükselen Batı karşıtlığı da bir tür koz olarak sunuluyor. İsveç'in, Avusturya'nın devlet politikası olarak kin ve düşmanlık üreten korkunç iftira kampanyaları hiç yokmuş gibi, Batı tüm organlarıyla kasıtlı yalan haberlere, gerçek dışı manşet ve analizlerle kendi kamuoyunu zehirlemekte değilmiş gibi. Bizdeki Batı karşıtlığı üzerinden, sorumlular ciddiyete davet ediliyor ve darbe / işgal girişiminin küresel bir ağının olmadığının ispatı için temelsiz çıkarsamalara sığınılıyor.



İnsan gerçekten şüpheye düşüyor. Üst akıl sözünün tamamen uydurma olduğunu ciddiyetle kanıtlamak: Batı aklını dilde yücelten bu söyleme teslim olmuşluğumuza ve dolayısıyla özgüven eksikliğimize bile bağlanabiliyor. Özgüvenimiz yeterli olsa demek ki Amerika'nın ve / veya küresel güçlerin buradaki darbecilerle dolaylı dolaysız herhangi bir bağı olmadığını anlayıvereceğiz!



***



Bir özeleştiri de onlardan duymanın tam vakti:



Bugünlerde Ergenekon mağduru askerlerin Cumhurbaşkanına yönelik “altında sen kalacaksın” yollu serzenişlerine tanık olurken hep şunu bekliyorum: Bu askerler kendi davalarında ne kadar haklı olursa olsun: Ülkemizin on yıllarını rehin alan askeri vesayet ve darbe geleneğini meşru bir zihniyet olarak algıladıkları için yüzlerce binlerce askerin ordudan atılmasında, irticacı denilerek yüzbinlerce asker ve sivilin hayatının karartılmasında sorumluluğu olanlar adına özeleştiri vaktidir.



Ergenekon gibi davalardan haksız yere mahkum olduktan sonra yine bizzat Erdoğan'ın basiretli tutumu sayesinde yeniden yargılanıp serbest kalabilmiş değiller miydi? Orduyu ve devlet bürokrasisini paralel yapıya kaptırmalarının toplumda meşru bir yayılma olarak görülmesinin asıl sebebi ordu geleneğinin on yıllara dayanan bu haksız dışlamaları, bu darbecilikleri, siyasete bu doğrudan müdahaleleri vs değil miydi? Paralel yapı askerin on yıllardır hükümetlere kesintisiz müdahale etmesine, Amerikan ekipleriyle darbe kotarmasına karşı çıktığı için palazlanacak zemin bulmadı mı orduda ve devletin diğer kademelerinde?



Bugüne dek devlet içinden tek özeleştiri vermiş kişi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a “paralel çeteyle işbirliği yaptı, onlara yer açtı” deyip durmakla kendi sorumluluklarından kurtulmuş oluyorlar mı? Yıllarca parti kapatmalarda, faili meçhullerde, güneydoğudaki istismarlarında, Jitem'in kanundışı infazlarında olduğu kadar Akp dönemindeki pek çok vesayet örneğinde sorumlu mercilerde olanlar kimlerdi! Birliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde bir özeleştiri de ordu adına şimdi fetö kurbanı olan askerlerden duymanın vaktidir.


#Paralel çete
#Ergenekon
#Roboski katliamı