Direniş adına çocukların gittiği okulları bombalıyor, ambulansa yetişmek üzere olan çocuk ve yaşlı sivillere nişan alıp öldürüyor, hendek ve barikatlar için kendisine canlı kalkan olmayan sivilleri tehdit veya imha ediyor teröristler. Özyönetim adına sivillerin yaşadığı evlere roket atıyor, ambulansları, itfaiyeyi tarıyorlar. Doktor, öğretmen, hasta, yaralı, çocuk, kadın ihtiyar demeden gözünün yaşına bakmadan öldürüyorlar.
Siyasetin Kürt hareketini temsil eden sorumluları ise kaypak bir sessizlik içinde, yalan haberlerden, çarpıtılmış yorumlardan medet ummaya çalışıyorlar. Şimdi artık ilk kez bizzat PKK'nın içinde yıllarını geçirmiş Kürtler kamera karşısına geçmekten ve yeter artık, bu başka bir dava, böyle direniş olmaz diyerek bu yeni kuşak terörizme karşı çıkmaktan çekinmiyorlar.
Kimilerine göre devlet eskisi gibi ceberut, kendi halkını bombalıyor, kimilerine göre ise teröristler ilk kez bu kadar küresel çapta direniş içindeler. İnsanın çıldıracağı geliyor, neye değer ki bunca dökülen kan? Her şey bu kadar gözümüzün önünde olup biterken, bu kadar aleni bir ayrışma karşısında geveleyenlerin siyaseti neye çözüm olabilir ki insanlık adına?
***
Kimilerine göre çoktan çıktı dünya savaşı. Kimilerine göre ise sadece Türkiye'nin üst akıl adındaki paranoyası zuhur etti. Hiçbir şey olmadı kıvamında, barış sandığımız savaşlar içinde, en çok da birbirimizle çatışıp duruyoruz. Hem var hem yok; evet bugünün savaşı böyle.
Küresel kapitalizmin bekası yüzünden ülkelerin birbirine olan bağımlılığı daha açık ve net bir biçimde savaş tanımı yapmamıza engel oluyor. Fakat bu arada Ortadoğu'da uzun zamandır kan gövdeyi götürüyor, sınırlar ihlal ediliyor, iç savaşlar çıkıyor, göçler, sürgünler, savaş mağduru siviller her gün ekranlarda zuhur ediyor. Bunca zulüm, kıyım ve yıkım ülkelerin borsalarında normal gidişatı bozamıyor.
Bizde ise gencecik teröristler, adeta iştah ile saldırıyor, yakıp yıkıyorlar, hedef alıyorlar, şiddetten bir maneviyat hazzı alarak imha edip duruyorlar bizzat kendi yaşam alanlarını. Kendi masumiyetlerini.
Güneydoğu'da olan biteni her seferinde teröristlerin mağduriyeti üzerinden pazarlıyor elan kimi gazeteciler, yazarlar, siyasetçiler, kanaat önderleri. Hem içeriye hem dışarıya. Artık bu kadar da olamaz diyorsunuz. Ama olmaya devam ediyor pişkince. Ve bu ölçekte ilk kez oluyor böylesi.
Türk Kürt savaşını bir türlü çıkartamayan iç ve dış güçler, ülkenin batı kesiminden ses gelmesi doğrultusunda ne kadar kışkırtıcı davranırlarsa davransınlar, yalan haberlere inanmayanların sayısı her geçen gün artıyor. Fakat ne oluyor? Saflar bir türlü netleşemiyor. Ne bizim savaşımızda, ne de küresel savaşta.
***
Konjonktürel geçici ittifaklar üzerinden son derece kaypak bir zeminde sürüyor en şiddetli çatışmalar. Çünkü her aktör birden fazla ittifak içinde. Bir mevzuda aynı tarafta yer alan iki güç, bir diğerinde düşman olabiliyor.
Amerika ile Rusya böyle bakıldığında hem biraz dost, hem biraz düşman. İran ile İsrail'i de katın, durum benzer. Türkiye'yi kan gölüne çevirme ihalesini alan terör odaklarının her biri başka menfaat peşinde. Bazı yerde birbirleriyle savaşmaları ise durumu değiştirmiyor. Kurdukları ittifaklar da kimi zaman çatışıyor, kimi zaman çakışıyor.
Teröristinizin kim olduğundan dahi emin olamıyorsunuz. Ne de terör yöntemleri üzerine net bir analiz veya öngörüde bulunabiliyorsunuz. Devletler ordularından daha fazla teröristleri üzerinden savaşıyor.
***
Türkiye de elbette benzer rol dağılımları içinde kendi hamlelerini yapmaya çalışıyor. Fakat kimse bir adım sonrasını göremiyor. Bu küresel kaosun bir özelliği de bu. Belirsizlik. Ne süreç belirlenebiliyor ne de taraflar. Topyekun bir kuşatma altındayız, sanki kendi menfaatlerimizin kuyusunda susuz kalmışız hep birlikte. Fakat ittifaklar devam ediyor, bir damla menfaat suyu uyarınca.
Hal böyleyken, düşmanınla dost, dostunla düşman olman her an mümkün iken, elbette kimseye güvenmek diye bir niyet kalmıyor. Ne ferdi olarak, ne kurumsal olarak güven müessesesi yaşatılabiliyor. Güvenin bittiği her yerde bir silahlı nöbetçi bekliyor. Gece gündüz, seni senden şüphelendiriyor, seni sana kışkırtıyor, seni sende öldürüyor.
Bu savaş ne Kürtlerin, ne Türklerin, ne de Batılılarla Ortadoğuluların savaşı. Bu savaş, basbayağı yaşatmak isteyenlerle yaşamasız bırakmak isteyenlerin savaşı. Masumları imha edeyim derken kendi kendilerini arkadan vurmakta olduğunu fark edemeyenlerle, insan olma mücadelesi verenlerin savaşı.