Kutlu doğumdan kurumsal doğumlara

04:0019/04/2016, Salı
G: 13/09/2019, Cuma
Leyla İpekçi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam Zirvesi'nden çıkan birlik mesajından sonra Diyanet İşleri Başkanlığı'nca düzenlenen “Hz. Peygamber, Tevhid ve Vahdet” temalı Kutlu Doğum programında da mezhepçilik eleştirisi üzerinden birlik mesajlar vermeye devam etti. Diyanet İşleri Başkanlığı bu hafta vesilesiyle, aynı adlı bir seçki yayınladı.



Tevhid ve vahdet şuurunun hangi vesileyle olursa olsun söze dökülmesi, resmi ağızlarda giderek yaygınlaşması elbette çok önemli. Devletin vahdet ve tevhid temaları üzerinden bugünün küresel aktörlerine İslam'ın kan ter ve gözyaşıyla anıldığı bir dönemde iç yüzüne dair mesajlar vermesi bir o kadar kıymetli. Zira insanın hakikatidir tevhid. Kitaptaki metinlerden birinden, Mustafa Tatcı hocanın sözleriyle söylersek; “Tevhid insanın aslıdır. İnsan tevhidin nurundan yaratılmıştır.”



İnsan olma yolculuğunda, kendi hakikatimizin nuruyla buluşmayı kitap bilgisiyle yetinmekle gerçekleştirebilseydik; her âlim sayısı kadar arif, veli, kamil insan yetişmiş olurdu. Her fırsatta söylediğimi bir de bu bağlamda tekrar edeyim: Kitap okuyamayan insan okusun. Ola ki insan-ı hakiki'dir. Diriltir. Celali ve cemali bir'leyene dek bize yaşatır, ispat ettirir tevhid hakikatini.



***


Cumhurbaşkanı; İslam dünyasının mezhepçilik, ırkçılık ve terör olmak üzere üç büyük tehlikeyle karşı karşıya olduğunu vurgulayarak, “Biz İslam'ın o bütünleştirici çatısı altında toplanacağız. Sünnisiyle, Şiasıyla, şusuyla-busuyla, vesaire. Asla bunlar bir ayrım sebebi olmayacak. İşte onun için gelin birlik olalım demenin anlamı bu” diye konuştu. Aslında bu sözlerin bizzat resmi hamlelerle hayata geçmeye başladığı birçok alan var. En güncel olanlarından bir örnek vereyim.



Geçtiğimiz günlerde Washington'da Türk ve Amerikan diyanetinin ortak çalışmalarıyla Erdoğan tarafından açılan camide Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in kalbe değen hutbesini dinliyordum. Türkçe ve İngilizce olarak verdiği Cuma hutbesini. Camiyle birlikte külliye olarak tasarımlanmış bir nevi kültür merkezinde her türlü sanatın icra edildiği 'nefes' alanlarını yeni gezmiş, hayatımıza üflenen ruhun kaynağındaki mutlak güzele dair tefekkürle dolmuştuk.



Gönülleri buluşturan bu geniş komplekste birden fark edecektim: Amerika'nın başkentinde bu külliyeye iştirak ederek kendilerine ait bir yaşam alanı oluşturmuş Amerikan vatandaşlarının yüzde seksene yakını farklı milletlerden Müslümanlar idi. Yani birbirinden her fırsatta ayrışan değil, birleşen bir cemaatti. Nefsin en tehlikeli tuzağı olan menfaat ittifaklarının feda edildiği yerde başlıyordu gönül cemaatinin dirilişi.



Avrupa'daki yalnızca Türklere ait cemaatleri düşündüm sonra. Minik bir Avrupa şehrinde bile hemen her farklı cemaate ait bir camii vardır. İrili ufaklı topluluklar olarak biri diğerinin mabedine gitmez, birbirlerinin gönüllerini açmanın anlamını çoğaltmazlar çoğunlukla. Böylesine bölünmüş, ayrışmış, irili ufaklı menfaat çatışmalarının girdabında sürüklenirken... Küresel aktörlerin çatıştırma tezlerine son derece kullanışlı aygıtlar olup çıkıyoruz kolayca.



Oysa Amerika'daki bu külliye, değil sadece Türkleri, tüm Müslümanları, kendi meşrep ve mezheplerini öne sürmeden birleştirmeyi amaçlamıştı. Bunu da şu resmi açılışa dek geçen aylar boyunca hayata geçirivermişti işte. 'Herkese hitap edebilme' şuuru, sadece kendi değerlerini yurtdışında tanıtma derdinde olmak değil, tüm insanlık için evrensel değerlerin tahakkukuna dair aksiyon halinde olmaktır.



***


Tevhid dini olan İslam ve peygamberlerin makamını kendinde cem eden Hz. Peygamber'in yolundaki Muhammedi'ler Endülüs'ten Yesi'ye marifet ve hikmet düşüncesini yerleştirmişse; hedef insanın ve varlığın hakikatine ontolojik olarak vakıf olabilmektir. İslam'ı fıkıh noktasından algılamak elzemdir ve fakat bu ilk adımdır. “Şeriat tarikat yoldur varana / marifet hakikat andan içeri.” (Yunus)



Devlet yöneticilerinin her vesileyle “İslam bu değil” diyerek adını zikrettikleri bütün o terör örgütlerine karşı ferdi olarak direniş için tevhidin sözden ibaret olmadığını hatırlayarak aşk ve irfan gerçeğini hayata ve vücuda geçirmemiz gerekiyor. Caminin yanında irfan konuşulan, diriltici nefesle sohbet edilen evler gerekiyor bu külliyede olduğu gibi.



Yesevi'nin, Yunus'un, Hacı Bayram'ın ve sayısı bini geçen bu zatların nutk-u şeriflerinde anlatılanların vakti geçmiş bir gerçeklik olmadığına, 'hemen şimdi'nin ebedi sırrını paylaştıklarına yeniden vakıf olabilmek gerekiyor. Bu 'canlı sözler'i ekonomiden siyasete, tıptan insan ilişkilerine, sanata, hayatın her alanına modern üsluplarla tatbik edebilmek için topyekun bir 'niyet seferberliği' başlatmamız gerek.



Sonra da hayatın çeşitli köşelerinde tevhid ehlinin var olduğunu fark edecek bir basiretle bu kurumsal boyutu oluştururken emaneti ehil ellere teslim etmek... Ve sonraki kuşakları tevhid ve vahdet şuuruyla yetiştirmeye ant içmek gerekiyor. Aşk ve irfan sadece sivil hayatı, ferdi boyutu değil: Resmi hayatı, devlet yöneticilerini ve bürokrasiyi de kuşatabilmeli.




#Kutlu doğum
#Tevhid
#mezhepçilik
#ırkçılık