İnadına adalet!

04:0013/10/2015, Salı
G: 13/09/2019, Cuma
Leyla İpekçi

Yıllarca Kürtlerin mazlumluğunu savunmuş, parlamentoda temsili için partilerine oy vermiş, 90'lı yıllardaki devletin ceberrutluğunu açılım çözüm süreçleri boyunca farklı mecralarda inadına gündeme getirmiş benim gibi pek çok kişi bugün büyük bir hayalkırıklığı yaşıyor.Ailelerinin yanında, sivil hayatta vs pusu kurularak haince katledilen gencecik asker ve polislerin ve dahi çocuk ve sivillerin yakınlarının metanetiyle alay edercesine: PKK'lı teröristlerin cenazesine katılmayan HDP'li milletvekilleri

Yıllarca Kürtlerin mazlumluğunu savunmuş, parlamentoda temsili için partilerine oy vermiş, 90'lı yıllardaki devletin ceberrutluğunu açılım çözüm süreçleri boyunca farklı mecralarda inadına gündeme getirmiş benim gibi pek çok kişi bugün büyük bir hayalkırıklığı yaşıyor.

Ailelerinin yanında, sivil hayatta vs pusu kurularak haince katledilen gencecik asker ve polislerin ve dahi çocuk ve sivillerin yakınlarının metanetiyle alay edercesine: PKK'lı teröristlerin cenazesine katılmayan HDP'li milletvekilleri hakkında soruşturma açılacağını dahi söyleyebiliyor bu ülkede Kürt hareketinin siyasi lideri. Seçim öncesinde... “İnadına barış” diyerek hem de.

On üç on beş yaşlarındaki gencecik çocukları dağa çıkararak silahla talim ettirenlerin saldırganlık ve şiddet ile olan yakın ilişkilerini hiç sorgulamıyor ama “inadına barış” naraları atabiliyorlar mazlum halklar adına. Şehitlerin Kürt veya Türk olsun “Saray için savaşıyorlar” diyerek katledildiklerine inanmamızı beklerken bir yandan da 'biz' dedikleri mazlum halklar için oy isteyebiliyorlar. Bu tehlikeli söylemin ne büyük bir duygusal kopuşu getirdiğini bilerek veya bilmeden!

Özellikle iktidar partisi canlı bomba ekiplerini yetiştirip kendi devletinin kalbinde kendi kendini patlatmış gibi 'katil sizsiniz' diyenlerin inadına barış eylemleri sürüyor iken şimdi: İnadına adalet demek. Ne kadar anlamsız ve genel kalıyor, bunca kutuplaşmış yüreğin ortasında. Zihni, yüreği, aklı Erdoğan nefretiyle rehin alınmışlar diyarında düşünceye, anlama niyetine, yaklaşma çabasına kimseyi davet edemiyorsunuz kolayca.

Türkiye'nin kutuplaşması için özellikle son üç yıldır içte ve dışta gayret sarf eden aktörlerin büyük başarısı şu oldu: Kutuplaşma trendi hakkaniyet kaygısını ortadan kaldırdı. Bu da düşünceyi zelzeleye uğrattı. Herhangi bir yorum, gözlem, anlama çabası, bilgi, soruşturma, sorgulama, analiz vs içermeyen eylemler serdederek saat başı kutuplaşıyoruz birbirimizle.

İşte taze bir örnek. Halkın nabzını tutmakla görevli bir kamuoyu araştırmacısı Türkiye'de yüzde beş kadar bir kesimin Işid'in eylemlerine sempati duyduğundan hareketle (ki bunun doğru olma ihtimali yüksek) bunu nüfusa uyarlarsak üç küsur milyona denk geldiğini söylüyor canlı yayında. Pek iyi. Ve fakat ne kast ettiğini epey kaygı bürümüş yüzüne bakınca anlıyorsunuz: Üç milyon küsur potansiyel katil veya canlı bomba olduğunu düşünüyor ve bunu ima ediyor imiş.

PKK adlı terör örgütünün siyasi kanadı olan Hdp'ye sempati duyan birkaç milyon kişinin her birinin potansiyel terörist olduğunu ima etmekten hiçbir farkı olmayan bu yaklaşım karşısında bu partiyi destekleyenler kıyameti koparırdı kuşkusuz. Sosyalist, seküler bir teröristin İslamcı bir terörist kadar tehlikeli olmadığının ön kabulüyle zihinaltını zapt edemeyen bu dile karşı 'inadına adalet' demek gerekiyor.

Türkiye'nin kalbi Ankara'daki barış mitingi öncesi düzenlenen cumhuriyet tarihinin en kanlı saldırısında bir kez daha bunu çok açık biçimde gördük. Toplumsal yarılma aslında bizi kendi vicdanımızda yaralıyor, bizi kendimizden uzağa savuruyor, kendi kanımızda boğuyor ilk olarak.

'Ortam olgunlaştırma' çabalarını boşa çıkarmak için

Suruç katliamı öncesinde aldıkları halk savaşı kararlarına filan hiç değinmeden, bu son kirli savaşın PKK'nın saldırıları ile başladığını reddeden... Bu savaşın diktatör dedikleri ama halkın yüzde 52'si tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanının hırsı yüzünden çıktığına bizleri ikna etmeye çalışan... Kim olursa olsun. Gerek siyasi sorumlular, gerek seçmenler: Seçim öncesi Diyarbakır mitinginde olduğu gibi, Suruç'da da, Ankara garında da barış yanlılarını hedef almış bir devlet saldırısı olarak okuyorlar bu kanlı saldırıları.

İşte o zaman bu ülkede yarım asırdır soluk alıp veren benim gibiler bir kere daha durun, yapmayın demek zorundayız. 70'lerde de gördük, her gün sokaklarda şiddet ve anarşi ortasında solcular için yegane katil faşist dedikleri sağcılardı. Sağcılar içinse solcular. Bizzat darbe sorumlusu Evren, sonradan itiraf etmişti: Darbeyi yapabilmemiz için ortamın olgunlaşması gerekiyordu, bunu bekledik.

Çorum'da sözgelimi Alevi Sünni çatışması patlak veriyordu, elbet kaos gereken dönemlerde her seferinde Alevilerin mazlumiyetiyle sonuçlanacak pek çok operasyondan biriydi bu da. Sünni çoğunluğun gaza gelmesi için, tıpkı bugün hükümet aleyhindeki pek çok yalan haberi servis edip bir kez olsun özür dilemeyenler gibi o vakit de çarpıtma haber, söylenti, iftira gibi nifak ve nefret tohumu saçanlar iş başındaydı ortamı olgunlaştırmak için.

Faili meçhul cinayetlerde yitirdiğimiz gazeteciler de katlediliyordu vs. Ortam her koldan, her fay hattından olgunlaştırılıyordu. Herkes kendi ötekisi'ni katil ilan ediyordu. Bu senaryo defalarca yazıldı, yaşanıldı bu ülkede. Son Ergenekon döneminde dahi benzer bir tuzağa düşüldü: Sahiden de çok ağır, çok koyu bir vesayet sistemi içinde zulüm görmekten mustariptik on yıllardır. Bu yüzden “asker ne yapsa kötüdür” diye inanmak suretiyle, masumları da yargıya yollayarak kendi adamlarının önünü açmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürdüğümüzü çok geç fark ettik.

Ne olur bir kez olsun katledilenlerin çoğu sol kökenli diye “hep barış mitingi düzenleyen solcular katlediliyor” senaryosunun bizzat uygulayıcıları olup gaza gelmesin daha fazla kimse. Bu kadar kolay çanak tutmamak gerek kutuplaşmaya hizmet edenlere.

Elbette hükümet ve devletin de bu senaryoyu bu kez başarısızlığa uğratmak için pek çok konuda özeleştiri yapması gerek. Kobani gerekçesiyle memleketi savaş alanına çevirip 6-8 Ekimde onlarca kişiyi haksız yere katledenler hakkında mutlaka ciddi bir soruşturma yürütmeliydi. Geçtiğimiz günlerde bir cesedi hunharca sürükleyen polisler görevden çok daha çabuk alınmalıydı. Canlı bombaların sınırda art arda yakalandığı şu günlerde Ankara garında da çok sıkı önlemler alınması gerekiyordu.

Velhasıl: Seçim öncesinde gerek vatandaşlar gerek siyasiler olarak 'birliğin siyaseti'ni keşfederek, bizi buluşturan kalp dilini yeniden konuşmaya gayret etmemiz Türkiye'de yaşayan herkesin hayrına olacaktır.
#pkk
#hdp
#Alevi Sünni çatışması
#6-8 Ekim
#Kobani