Gönlümüzdeki Batı vesayetinin çöküşü

04:0026/10/2016, Çarşamba
G: 16/09/2019, Pazartesi
Leyla İpekçi

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Misak-ı Milli'den bahsetmesine saçmalık diyenler çok kanlı bir savaş içinde olduğumuzu bile fark edemiyorlar. Bugünün savaşı böyle işte. İnsan hakları, barış bildirgesi gibi hep güçlü olanın tahakkümüne katkı sağlayan söylemlerle nasıl esir alınmışsa zihinler! Bir türlü algılayamıyor zalimlerin tepemizde sallanan keskin kılıcını.



Barış için hendek kazanların direniş yaptığını söyleyenler ise nedense çoğunlukla öldürülen asker veya polis memurunun “katlini meşru” buluyorlar. Tarihteki derin devlet zulmünün intikamını bugünün masum sivillerinden alınmasına bir ses çıkarmıyorlar!



PKK ve uzantılarının en kanlı katliamlarında zihinleri işgal eden bir 'haklılık' gerekçesi, bir 'direniş' bahanesi bulmaları bu yüzden. Gencecik nesillerin gönlüne kazınmış bir vesayet bu. Zulmü direniş olarak gösteren çarpık bilinç.



Yıllardır bu böyle. Hatta daha da ileri gidiliyor, ideolojik terör diye bir tasnif yapılarak bir kutsal halk savaşı veriliyormuşçasına gençlerin militan olarak yetişmesine yol açıyorlar.



Ellerinde Kalaşnikoflarla Türkiye'nin halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanını vurmaya azmettiriliyor kız çocukları. Bunu burada olduğu kadar Batı'nın medyasında da ilan ediyor, yayın yapıyorlar, resmi terör kurumları açıyorlar hiç yüksünmeden.



***


Gençlerden böyle militan / terörist devşirme modeli işte bu romantik motivasyonunu / esinini Batı'nın geçmişte kendi içindeki mazlumların direniş mücadelesinden aldı çoğunlukla. Fakat şablon olarak sadece özene bezene hazırlanmış militan görüntüleri örtüşüyor birbiriyle.



Evet, direniş adı altında en büyük katliamları yapan terörist ve militanların zulmederek zafer kazanacaklarına olan inancı maalesef vicdanımızdaki direniş edebini de yıktı kökünden. Fakat bu böyle diye biz de her başımıza gelen musibette kendi kusurlarımızı / düştüğümüz tuzakları, kolayca kışkırtılmaya hazır halimizi görmeyip Batı'yı tüm zaaflarımızın günah keçisi ilan ediyoruz.



***



Kelleciliğe, kökenciliğe, toptancılığa da, devletlerle halkları aynı birimle ölçmeyi de razı olmadım hiç. Belki bunda Batı'nın zihniyetini gönlünde ve hayatında tatbik eden bir çevrede yetişmemin rolü büyüktür. Hayatında bir Batılı arkadaşı olmayanların bütün Batılıları düşman görmesi, ya da mesela bir Protestan'la sohbet etmemiş olanların bütün misyonerlerin kafasını kesmeyi düşünmesi elbet zulümdür.



Fakat bir de hayatın içinde 'olmakta olan'lar var. PKK / PYD'nin sivillerin kanı üzerinden terör devleti kurmaya çalışmalarından bahsediyoruz. Kürt aktivistler “vaaay siz Türkler devlet kurmayı sadece kendinize layık bulacaksınız, biz Kürtler hiç kuramayacağız” diyerek alınganlık yapıyorlar. İyi de kimse Kürtlerden bahsetmedi, sadece terörist olanlarından bahsediyor ve buna karşı çıkıyoruz. Her ırkın zalimi vardır. Zalimin kökenine bakılmaz. Sineye mi çekelim bunca katliamı?



***



İşte bu her şeyi kimlikle, ideolojiyle veya cinsiyetle filan ele alma hastalığı maalesef Batı'nın “tanım tasnif tanzim” geleneğinden bulaştı bizim gibi kökenlerin, kimliklerin, tarzların ayrılamaz biçimde iç içe olduğu bir memlekete.



Batı'nın gönlümüzdeki vesayeti; kökünü o kadar derinlere atmış ki, kuşaklar boyu sürmüş bir hastalık bu. Şimdiki gibi topu birden terörle, işgal ve darbe girişimiyle, birbirinden çelişkili diplomatik girişimlerle, aşağılamalar ve haksız çarpıtmalarla üzerimize geliyorken! Evet neredeyse hepsi birden böylesine haksızlık yaparken ve toplu olarak zulmederlerken bunu inkar mı edelim?



15 Temmuz direnişini bile diktatörün faşizmi olarak görenlere karşı asıl direniş, haklı bir savaşın tarafı olmak değil mi? Batı'ya toptan karşı çıkmamak adına: Barış, insan hakları gibi söylemlerin terörü meşru kıldığı bir dünyada Batı'dan gelen zulme ortak mı olalım?



Sırf “kuramsal olarak toptancılığa karşıyız diye Batı güdümlü teröristlerin topunun birden üzerimize geldiğini, haysiyetimizi zorladıklarını görmezden mi gelelim? Korkunç bir bölgesel, mezhepsel, etnik savaşlar dizisinin moderatörlüğünü yapanlara sırf “Batı paranoyasına kapılmayalım, biz kelleci toptancı değiliz” diyerek göz mü yumalım?



***



Şimdi zulme, işgale, ehlileştirmeye, sömürmeye, tahakküme karşı çıkıyorsak, bunun kategorik olarak adı Batı karşıtlığı değildir, zalime karşı çıkmaktır. Evet, zulüm nereden geliyorsa, adını koymaktan imtina etmeyeceğiz. Bugün büyük bir savaşın ortasındayken, kendi net duruşumuzu ortaya koymamızı dahi Misak-ı Milli safsatası olarak niteleyenlerden oluruz yoksa.



Batı'nın tartışılmaz değerlerinin vesayetine yenik düşmüş aklını kutsamıyoruz onların. Kendi çıkarlarımız için başkalarını öldürmeyi hak görenlerden değiliz. Aksine. Öldürülmeyi hak görenlerdeniz bugünkü gibi hakkıyla varolma mücadelemizde.



Gönüller seferberliği ilan edilirken: Vatanı, hayatı, geleceği, özgürlüğü için cepheye gidenler karşısında ülkesini, duruşunu, Misak-ı Milli'sini eleştirmekten başını kaldıramayanlar varsın seyirci kalsın. Neye niyet etmişsek, şahitliğimiz onadır.




#Misak-ı Milli
#15 Temmuz
#Batı vesayeti