Cemaatlere özgü toplu irşad yoktur

04:0016/08/2016, Salı
G: 13/09/2019, Cuma
Leyla İpekçi

15 Temmuz'dan sonra meydanları 'milli irade kampı'na dönüştüren demokrasi nöbetçilerinin en isabetli sloganlarından biri buydu bence: “Ev kiralık ama memleket bizim.” Birileri bu memlekete hile, işgal ve zalimlikle sahip çıkmaya kalktığında buna canı pahasına izin vermeyenler şunu kanıtladı: Vatanın sahibi gönüllerde sultandır.



Memleket tahakkümle sahip çıkılacak bir arazi parçası değil ancak gönülle ait olunacak bir emanettir. Emlak ofisi açmakla, kendi mensuplarına daire, ev, yurt kiralamakla, tehdit ve şantaja dayalı ticaret yaptırmakla vatanı zapt etmiş olmuyorsun. İşgal, sömürü, iftira ve saldırganlıkla ele geçirilecek toprak parçasına vatan denmiyor çünkü.



Vatan hırs ve hınç ile cemaatine ayırmaya kalktığın yer değil, aşk ile insanlığa talip olduğun yerdir. Mülkü kendine ayırdığın değil, kendindekini iradenle verdiğin yerdir. Geçen yazımda bahsetmiştim. İradenin faili mürid. İrade edene deniyor mürid. İşte 15 Temmuz gecesi mürşidi de kendi oldu halkın. İrşad eden de kendi oldu yani.



Mürşid reşid olmayı da içeriyor, kendi kendine yeterli olma, kayyum olma anlamında. Erdoğan'ın “dışarı çıkın” komutunun her yürekte kendi sesiyle birleşmesi buna bir örnektir. Mürid ile mürşidin tam bir tevhid tecellisi olarak yek vücud olduğunu gördük.



***



Erdoğan'ın “dışarı çıkın” sözünün bir emirden öte bir niyaz, bir dua olarak nasıl yankılandığını, dua eden ile icabet edenin nasıl 'tek ses' olduğunu Batılılar gibi sen de fark edemedin. Ölme pahasına tankların önüne gidenlerin faşist bir diktatöre biat eden koyun sürüsü yığınlar olduğunu iddia ettiğin için işitemedin sevenlerin mayasındaki gerçeği.



Çünkü sınavda hile yapmış, okulundan atmış, bezdirmiş, iftira ile hakkına girmişsin onun. Sevememişsin 'senden olmayan'ı. Hakir görüp zulmetmişsin. Sevmek kalp işidir, gerçek olmaktır. Sen ise sevimli ve haktan görünüp hep sahte, hep kurgu, hep hilebaz olmuşsun. Bu sebeple de yabancı kalmışsın yaşadığın yere. Kalbin onunla atmamış.



Yenikapı buluşmasında para ile meydanları dolduran bir halk kurguladın. İnsana, vatana, emanete, aşka, irfana böylesine yabancı kaldığın içindir ki bu işgal girişiminin başarıya ulaşacağını sanmıştın. Darbe ve işgale hakkın olduğuna inanmışsın, kendini kusursuz ve imtiyazlı bulmaya şartlanmışsın. Gerçeğe bu kadar gafil / yabancı kalmanızdan ibret almak gerekiyor.



***



Himmet niyetine kazandığımdan veriyorum diye kendini rahatlatıyordun ama devleti menfaatin için binbir yalan dolanla ele geçirme amacı taşırken verdiğin neydi ki? Adaleti, yasama ve yürütmeyi temsil eden organların yönetimini kendi kadrolarına ayırmaya odaklanmışsın. Hakkı yansıtan ve insanlık için çalışan hizmetkarlar olmayı değil meğer kendi cemaatinin hükmettiği batıl bir adalet anlayışını hakim kılmak içinmiş. Asli hedefin bu olmuş. O kadar ki haksız yere vatandaşına ateş açmayı dahi mubah buldun kilitlendiğiniz hedef uğruna.



İtiraflar ve ifadeler ortaya çıktıkça acımız katlanıyor. Bu kadarını anlayamadığımız, konduramadığımız, sizin samimiyetinize güvendiğimiz için kendimizi sorgulamalıyız. Kurumlarımızın işleyişini liyakat ve adalet esasına bağlamakta yetersiz kaldığımız için de... Nihayetinde içimizde ne alıyorsa başımıza da o geliyor.



***



Hepimiz nefsimizin geldiği seviyede yaşarız. Kimin yaşadığı yer canını feda ettiği vatan oluyor. Kimi ise art niyetlilere peşkeş çektiği, sırlarını menfaat uğruna sattığı işgal edilecek bir arazi parçasında yaşar. Bu aleni gerçeği 15 Temmuz gecesinde gördük. Sevenin yerli, sevemeyenin yabancı kaldığına şahitlik ettik.



Kalbini samimiyetle açamıyorsan resmi kadroları belki ele geçiriyorsun ama gönül genişletemiyorsun. Kendimize malettiğimiz en dürüst, en yüksek meziyetlerin bile bize ait olmadığını idrak etmekle başlıyor tevhid. Sıfatların olduğu kadar, fiillerin de Hakka ait olduğunu fark etmekle.



Sen ise “onlar hiçbir zaman bizim gibi bilge, mahir, çalışkan olmadı ki” diyerek aşağıladığın kesimlere bakışında ikilikte kaldın. Sahip olayım derken ait olamadın. Sevemediğin için özdeşleşemedin. Bir'leyemedin. Darbe dönemlerinde, ortam olgunlaştırma operasyonlarında haksız yere infaz ettin onları.



Emanetini insanlık için değil, kendi zümren için taşıdın. Kod adı, şifresi yoktur hakikat sırrını taşıyanın. Susar. Davet etmez. Kendinden ayrı gördüğün kim ve ne varsa kendi nefsinin geldiği mertebedeki suret olduğunu / senden bir parça taşıdığını fark etmedin. Nefret ederken fark edemezsin ki zaten. Nefret ötekilik üretir. Nefret ile motive oldun, ayrışmış, bölünmüş kaldın. Kalpteki sır ise ancak aşk varsa tutuluyor.



***



Emaneti sızdırmadan taşıyanın sırrıdır o. Velayet sırrı. Silsile gerektirir. Nefs-i emareden Kuran'da zikredilen nefs merhalelerinde kemâle geldiğinin ispatını gerektirir. 'Peygamberle konuşma' örneğiyle tevhidi / bir'liği zedelediğini fark etmiyorsan Zat sırrının sahibi olma ihtimalin var mıdır?



Resmi kurumların kadrolarında din ve ilme dair yetkili olmakla veya çok okumakla evliya olunmadığı gerçeği bir yana bize gereken: Kuran'ı hatmetmekle yetinen değil, canlı Kuran olan, onunla ikiz olan insana ulaşmaktır. Bizzat olmaktır.



Nihayetinde hakikatin talipleri kurumsal bir önderliğe değil ferdi bir irşada talip olur. İrşad mahalli ise akleden kalptir. Uzak ile yakını birleştirdiğimiz ev. Emlak ofislerinden kiralanamaz. Çünkü cemaatlere özgü toplu irşad yoktur.



Mesih, mehdi gibi kavramları kullanarak Zat sırrına vakıf olduğunu sananlar sevgiden nefret çıkarmaya yol açtıkları sürece ayrıştırıcı olmaya devam eder. Tevhid, aşk ve irfandan nasipsiz, dolayısıyla vatan gerçeğine de yabancı kalmaya mahkumdurlar.


#Cemaatler
#Milli irade
#Darbe girişimi