Bir mum yak, kendine yan!

04:0026/03/2016, Cumartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Leyla İpekçi

Bakın bu çocuk militanların yüzüne. Ellerine bakın. O minik omuzlarına koyduğunuz ağır yüklerden utanın. Nefreti yüklüyorsunuz onlara durmadan. Kini, öfkeyi, hıncı. İnkarı, İtirazı...



Direniş diye diye onları yalana, ihanete, yalnızlığa... Mağduriyet diye diye onları canavarlaşmaya itiyorsunuz. Her duyduğuna yalan, her öğrendiğine yanlış dediğinde tatmin oluyorsunuz. Onları dost ilinden uzaklaştırdınız. Kendi kalplerindeki nura yabancı bıraktınız, umutlarını hadım ettiniz.



Sonra da cesetleri üzerinden mağduriyet naraları atıyorsunuz içeride dışarıda. Onlar sizin kendinize tuttuğunuz ayna. Vehimlerinizin sureti. Art niyetlerinizin, kasıtlı çarpıtmalarınızın... Ve dahi haklı olduğunuzu iddia ederken hakkına girdiğiniz kim varsa hepsinin sureti onlar.



Gönüllerinde ağır silahlar, ellerinde ölüm fermanları. Köklerinden koparılmış, yarım vedalarıyla, hayallerinden kovulmuş bir yuva özlemi bıraktınız onlara. Bu bıraktığınız emanet; daha çok kin, daha çok nefret büyüttü yarınlarda. Mayın, molotof kokteyli, bomba düzenekleri...



Biziz o. Canlı bombalar. Nefs-i emaremizin hem gerçeği. Hem kurgusu.



Bu her yanda patlayan bombaların anası babası biz değilsek kim sahi? Kim doğurdu terörü, bunca harlanan ateşten? Terör bizden doğar, bizden yeşerip yetişir, bizden ölür öldürür, hala anlamadık mı?



Bir süpernova gibi içinden patlayana dek... Aşk gelinceye dek... Bizden yakar, yakar... Sonunda bizi yakar.



Sadece bombalar değil, her şey canlı. Biziz o. Dökülen her kan, bizim canımızda pompalanıyor. Atar damarlardan, toplar damarlardan...



Azaldığında ateş; onu körükleyen aşk olacak. Canını verip cananına kavuşanların aşkı. Hırsla, hınçla başkasını yakanlar ise kendini yakıp duruyor, anlasınlar artık. Başka kan yok. Hepsi biziz.



Nerede aşk ile yükselen alevlerin yakıtı?



“O vardı ve O'nunla birlikte başka bir şey yok idi.” Elan böyledir. Hepsi sensin. Hepsi benim. Biziz. Kendi.



Acı göller büyütüyoruz içimizde. Dağdan, sokaktan, örgüt evinden birkaç yıl içinde cesetleri gelen çocukların yüzüne; sevmeyi beceremeden imha etmeyi öğretenlerin 'eksik yüzü' yansıyor.



Eksik yüzler... Biziz. Utanmayan, mahcup olmayan, göz göze gelmeyi bilmeyen, odaklanamayan, tanıklık edemeyen...



Ellerimizde doğan bebekler, ellerimizde ölüyor senelerdir. Büyükşehir kaldırımlarına yayılan ağıtlar, kanadı kırık kuş sesleri... Musa'dır diye boyunları kesildi durdu oğlan çocuklarının. Her birinin kanı, ol cana yol buldu, bulmakta. Hiç görebildik mi?



O, kendi kendini sever. Çünkü “O vardı ve O'nunla birlikte başka bir şey yok idi.” Elan böyle değil mi! Nasıl kanıtlayacağız şimdi, güzel dışında bir şey yok ise içimizdeki on sekiz bin alemde?



Güzel'in idrakiyle birlikte (ki bu upuzun bir görme yolculuğu gerektiriyor); çirkinliklerin arızî olduğunu, her şeyin güzel yüzüne bakmanın bir marifet gerektirdiğini... Bunca çirkin görünen yüzün karşısında, bunca kir saçan avuçların içinde? Nasıl kanıtlayabiliriz salt Güzel'i?



Hani güzel, hangi dilber? O doğmaz dolanmaz güneş? Kendindeki cevher?



Güzellik hakları savunucusu olmak isteyen kimse var mı aramızda? Hiçbirimiz Güzel'in yüzünü görmekten, O'nunla göz göze gelmekten mahrum olmamalıydık. Biziz çünkü o. Görecek miyiz kendimizi? Kaldırıp perdeleri? Bunca yol tıkayan engeli?..



Gerçek, biziz. Kendi. Kesin bilgi.



Kanıtla desen, başka kesin bilgi var mıdır sevmek dışında?.. Sevmeden varolmuyor ki insan. Başlamıyor can. Başlangıç ile son buluşmuyor. Hakikatin evine kan pompalanmıyor.



Gerçeğin eksik yüzünde, henüz oluşmuş bile değilken... Nefretin kanıtı olarak döktüğün kanlar dahi bir başka bilgide sana pompalanan sevgiye dönüşüyorsa.. Hangi kesin bilgidir ki diktiğimiz bunca put?



Bir mum yak, kendine yan!



Ne yana düşmekte bilim ışığının gölgesi? Bilmezken böylesine kendimizi?



Kendini bilmek, ilimlerin en büyüğü. Eline silah verip intikam ateşiyle büyüttüğümüz çocukların kalp ilmini telaffuz etmesi imkansız. Dağla, çadırla, silahla, hendekle, uzaktan kumandalı bombayla konuştuğu kadar kendi gönlünden yankılananları işitebilir mi? Daha kaç nesil geçecek böyle? Güzel'i her göremediğimizde, sevmeyi öteliyor, kendimizi bilmekten bir adım daha uzaklaşıyoruz vesselam.


#çocuk militanlar
#terör eylemleri