15 Temmuz’dan beri şahit olduklarımız, kayda geçirdiklerimiz (3)

04:0026/07/2016, Salı
G: 13/09/2019, Cuma
Leyla İpekçi

Bir gece önce tankların vatandaşı katlettiği sokaklarda pijamasıyla, terliğiyle darbeci kovmaya çıkmış kalabalıkların arasında adeta çağıldayarak akıyor hayat. Kanlı gecenin hemen ertesinde düğünlerin yapıldığı bir şehirdeyiz, gümbür gümbür yürekler. Düğün davetlileri arasında darbeci kovalamışların, yaralananların bile olduğu bu inanılmaz hayatı kime hakkıyla anlatabilirsiniz?



“Bu ne umursamazlık, şehitlerin kanı kurumadan eğlence mi olur” diyeceklerdir. Ya da terör saldırılarının hedefi olan Avrupa şehirlerinde olduğu gibi günlerce yas, ıssızlık, korku, dehşet devam etmiyor diye eleştireceklerdir. Havaalanındaki Işid terör saldırısından hemen sonra limanı açmayı başardık diye dahi eleştirildi ya neredeyse bütün Türkiye!



Marmaris'de kanlı çatışmaların yaşandığı Cumhurbaşkanı'nın kaldığı otelin hemen yanında tatilde olan turistler ertesi gün alelacele ülkelerine dönmüş. Ama kalanlar da var: Ruslar, Ukraynalılar ve Türkler!



İster sokaklarda ister meydanlarda, insanlık için direnenlerin bazen pazar yerlerine dağılıyor cesetleri, bazen tankların altında kalıyor. İstediğiniz sosyolojik terimi kullanın. Teröre, iç çatışmaya, şiddete ısrarla aşina bırakılanların ölüme karşı tedbir almakla kurdukları ilişki: Zuhurata tabi olmaya dayanıyor.



***


Demokrasi nöbeti tutulan meydanlarda, halen bedava olan vapurda, motor otobüs gibi toplu taşımalarda, çay bahçelerinde, Çengelköy başta olmak üzere Boğaz sahilinde akıyor hayatımız. Meydanlardan geliyor, şehit cenazelerinden çıkıyor, gazileri ziyaret ediyor, elinde telefon, olayları anbean takip eden, bir yandan da Boğaz'ın sularında serinleyen delikanlıları selamlıyoruz.



Yine 15 Temmuz'un ertesi akşamı tehlike çanları çalarken, neyin ne olduğu daha hiç ortaya çıkmamışken, gökyüzünde bir hareketlenme var mı diye durmadan başını havaya kaldıran, bir yandan da balık tutan, ailesiyle mangal yapmaya gelmiş vatandaşların, “şimdi haber gelse yine koşarım tanklara” deyişindeki sahiciliği... Kime nasıl anlatabilirsiniz?



***


Hele sol grupların tekelindeki Taksim'in darbe kalkışmasından sonra kendiliğinden tüm vatandaşların demokrasi nöbeti tuttuğu meydan olmasını! Ve bizzat OHAL eliyle bunca zaman sonra bir CHP mitingi için açılmış olmasındaki ironiyi! Hangi ciddi kriz raporunda hakkıyla ifade edebilirsiniz?



Allah'ın cümbüşü işte. Direniş sahiciyken kimsenin tekelinde kalamıyor hiçbir meydan. Birileri gözünü kırpmadan vatanı için canını kurban ediyor. Birileri oturduğu yerden, sosyal medyada cirit atıp tiyatro oynandı sanıyor. Hiçbir şey olmamış gibi düğün yapanlarla bozuluyor terörist işgalcilerin dehşet saçan oyunları biraz da. Asla yan yana gelemem dediklerinizle birlikte haşroluyorsunuz bu kıyamet meydanına!



***


Direnenleri “diktatörün şeriatçı askerleri” filan diyerek algı yönetimi yapanlar asıl kendilerine algı operasyonu yapıyor yine. İçimizdeki dışımızdaki entelektüeller de “iki tuhaf dinci grup birbiriyle çatışıyor, bu bir iç savaştır” diyerek Türkiye'yi iyice yıpratmak niyetiyle onlara gaz veriyor. Böylelikle Türkiye'nin ruhuna hiç değmemeye devam ediyorlar. Onca Ortadoğu dosyası, onca terör raporu, onca iç savaş çıkarma senaryosu bundan sonra da çöpe gidecek anlaşılan!



***


Direnenler arasında yine kadınlar ilk safta. Biri hiçbir erkeğin teşebbüs etmediği bir kararlılıkla köprüdeki tankların önüne kendini atıp askerlere meydan okuyor. Tek başına. Tartaklanıyor, ölümle tehdit ediliyor, ateş açılıyor ama yılmıyor. Diğeri kocasına “beni tutma” diyerek kamyonu çalıştırıyor, diğer hanım komşuyla birlikte mahallenin erkeklerini araca doldurup doğruca tanklara! Bir diğeri elinde bayraklarla “üç çocuk annesiyim, artık yeter” diyor. “İrticacı”ya da pek benzemiyor, kısa kollu bluzu ve pantolonuyla!



Evet “yeter” dedi yüz yıldır üzerinden onca darbe geçmiş, onca lideri asılmış, indirilmiş, ordudan devletten iftira ile atılmış, işinden, okulundan, geleceğinden sökülmüş, evinden tarlasından atılmış yine de eline silah almamış, dağa çıkmamış milyonlarca vatandaş. Şimdi dinci irticacı filan olmakla itham ediliyorlar oysa en başta onlar karşı çıktı darbeye. İrticacı denilenler sahip çıktı demokrasiye!



***


Tabii kimilerimiz şimdi bu sıradan çoğunluğun direnişini kimlikler, mezhepler üzerinden okuyor, büyük analizlerle. Kimimiz faşizm, milliyetçilik, dincilik hortluyor vesaire diyor. Buradaki ortak sivil dayanışmanın hiçbir slogana veya ideolojiye dönüşmemiş ruhunu ve can feda direnişin esasını kavrayamıyorlar.



Onları haklı çıkarmak ve demokrasi nöbetini tam bir iç savaşa çevirmek isteyenler dış bağlantılarıyla Mısır'da olduğu gibi yine boş durmuyor muhakkak. Her an suikast ve provokasyonlar beklenirken, bu ortamı sağlamak için durmadan yalan ihbar ve hileli yöntemlerle suyu bulandırmak isteyen paralelci ve Batı medyasının inanılmaz çarpıtmalarını da kaydediyoruz. Gerçeği ne kadar bulandırırlarsa bulandırsınlar. Canımızla kanımızla yaşadık, yaşıyoruz gerçeği:



Erdoğan'ın altını çizdiği “yerli ve milli” duruşun ne küresel dünya vatandaşlığına bir karşıtlık, ne de faşizan kalkışmalara bir slogan olmadığını: Yaşadığı yeri can feda sevmek olduğunu anlatacak sosyolojik terim yoktu. Hayatın dip akıntılarında içinden biliyordu bilen. Türkiye'nin ruhu bu! Artık inkar edilemez yaşanmışlıklar var.


#15 Temmuz
#İç savaş
#Direniş