22 Mayıs 2013'den bu yana neredeyse 40. aya gidiyoruz. 40 aydır, neredeyse gün aşırı, zaman zaman her gün uluslararası ekonomi çevreleri ve doğal olarak yurtiçi piyasalar ABD Merkez Bankası'nın (FED) ne yapacağını konuşuyor.
Bilanço büyüklüğünü 0,9 trilyon dolardan 4,5 trilyon dolara taşımış ve 3,6 trilyon dolar karşılıksız parasal genişleme yapmış olan FED, diğer önde gelen merkez bankalarının yaptığı parasal genişleme dikkate alındığında, dünya piyasalarına saçılmış olan neredeyse 7 trilyon dolarlık parasal kolaylığın sebep olabileceği, tetikleyebileceği yeni küresel finans krizlerinden korkmakta.
Bu nedenle, 40 aydır, para politikasında 'normalleşme' dönemine geçmekten söz ediyor.
İşin ilginç yanı, 2014 yılının sonbahar başı, dünya ekonomisi FED'in, para politikasını ‹normalleştirme› adına, para politikası faiz oranını küçük bir kademe yükseltmesine psikolojik olarak daha hazırdı.
Ancak, ABD ekonomisinin toparlanma süreciyle ilgili tereddütleri olan FED, geçen yıl atabileceği adımı atmadı ve üstüne, bir yıl sonra, Çin'den kaynaklanan ekonomik endişeler ile
, bölgesel ve küresel siyasi endişelerden kaynaklanan daha ciddi riskler birikmiş olması nedeniyle, şimdi FED'in beklenen faiz artışı için adım atmasını engellemeye yönelik psikolojik baskı çok daha fazla. Ancak, yaşı 50 ve üzeri olan ve uzun bir deneyim dönemini geride bırakmış olan profesyoneller, üzerindeki bu baskı nedeniyle FED'in faiz artırım kararını ertelemeyi sürdürmesinin, dünya ekonomisi için daha olumsuz etkileri olacağı görüşündeler.
Bu nedenle, FED'in kaçınılmaz adımı için, son iki gündür yeni teklifler de dökülmeye başladı.
Öneriler ağırlıklı olarak, şu anda yüzde sıfır ile 0,25 arası olarak tanımlanmış ve FED tarafından kabaca yüzde 0,10 civarında uygulanan politika faizinin, 0,20'ye, 0,225›e veya 0,25 yükseltilmesini istiyorlar.
Yani, piyasa profesyonelleri FED'in belirlemiş olduğu tanım aralığı içinde kalan bir faiz artışı önerisini öne çıkarmaktalar.
Piyasa profesyonelleri son 2 aydır, FED'in faiz artırıp, arttırmaması hususunda, 'ağırlıklı olarak' arttırmaması ve acele etmemesi yönünde görüş bildirmiş iken, son iki gündür, başka bir psikoloji piyasaya yayılmış durumda. Şimdi, aynı piyasa profesyonelleri, son 48 saattir, FED'in faiz arttırmamasının çok daha ciddi bir belirsizliğe ve kargaşaya sebep olacağını belirtiyorlar.
1986 yılı aralık ayından bu yana, yani 29 yıldır, FED 0,125 puanlık, eğer piyasa diliyle yazarsak, 12,5 baz puanlık bir faiz artışı yapmamış. Demek ki, hep çeyrek artış veya azalışlarla, yani 0,25 puanlık yukarı veya aşağı hareketlerle adım atmış son 29 yıldır. 12,5 baz puanlık bir artış, 10 baz puan düzeyindeki politika faizini 22,5 baz puana getirecek ki, bu da 0,25 baz puanlık tepe noktanın hemen altı.
Uzmanlar böylece, FED'in düşük bir artırım da olsa, karizmayı çizdirmemek adına, beklenen faiz artışını gerçekleştirmiş olacağını, diğer yandan da piyasayı endişeye sevk edecek bir adım atmaması nedeniyle, beklendiği kadar bir piyasa çalkantısına sebep olmayacağını düşünmekteler.
Peki, FED'in para politikasını 'normalleştirme' adına atacağı böyle bir adım, doların değerini nasıl etkileyecek? Uzmanlar, 32 yıl aradan sonra, yani 1983'den bu yana ilk kez, ABD Doları'nın dünyanın önde gelen para birimlerinin tümü karşısında bir tırmanış sürecine girdiğini belirtiyorlar. Eylül 1985'de, önde gelen ekonomilerin paraları ABD Doları'ndan ciddi 'dayak' yediklerinde, New York'taki meşhur The Plaza otelinde, ülkelerin ekonomi ve hazine bakanları bir araya gelmiş ve 'Plaza Anlaşması' ile ABD, Japonya, Almanya, Fransa ve İngiltere'yi doları zayıflatmada işbirliği yapmaya ikna etmişti. Bugün Tokai Tokyo Financial Holdings'in küresel danışma kurulu başkanı olan 81 yaşındaki Makoto Utsumi, Plaza Anlaşması'nın yapıldığı sırada Japonya'nın Vaşington elçiliğinde vekillik yapıyormuş. Onun yorumuna göre, “
FED, faizleri artırma pozisyonunda hayli ihtiyatlı ve doların tek yönlü olarak güçlenmesinin ABD ihracatına etkisi hesaba katılmalı.
Plaza Anlaşması'nda varılan politika işbirliği ihtiyacı ile ilgili ortak görüş ise kaybolmuş”.
Dolar, FED'in Ticaret-Ağırlıklı Geniş Dolar Endeksi'ne göre, rekor yüksek seviyesinin yüzde 8 uzağında ve para politikasındaki sıkılaştırma, ABD Doları'ndaki ralliyi daha da güçlendirebilir. Yani, yüzde 0,25'i aşmayacak faiz artışı önerisini her yerden geliyor.
Emtia fiyatları düşüşünü sürdürüyor
Bu arada, dünyadan enerji türevi ve hammadde ithalatı yapan Türkiye açısından, küresel emtia fiyatlarındaki gerileme de sürüyor. Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı OPEC, üyesi olan ülkelerin ürettikleri petrole yönelik küresel talep için 2016 yılı tahminlerini yükseltti. OPEC, Eylül ayı raporunda 2016 yılında kendi petrolüne talebin günde 190 bin varil artarak 30,3 milyon varile çıkacağını öngörmüş.
Rapora göre 2016 yılında küresel talep ise OPEC'in daha önce tahmin ettiğinden günlük 50 bin varil daha az artacak, 94,08 milyon varil olacak.
OPEC, ayrıca petrol stoklarını temmuz ayı için 2 milyar 925 milyon varil olarak açıkladı. Bu rakam son 5 yılın ortalamasından 202 milyon varil daha fazla.
Bu noktada, petrol fiyatları için, 2016 yılına dönük 40-20 dolar aralığı bile konuşuluyor.