23 yıl önce ne büyük heyecan duymuştuk. O zaman hepimiz gençtik. Şimdi birbirimizin, aklaşmış saçlarına ve sakallarına bakıp, geçen zamanın izlerini konuşuyoruz (ben daha şanslıyım sanırım, saçlarım beyazlamadı henüz!).
Muhabir olarak işe girmek istediğimde, dönemin yayın yönetmeni Nabi Avcı, bana bir ay süre vermiş, kendimi ispatlamamı istemişti. Deli gibi çalıştığımı, geceleri uyuyamadığımı, her haber için ayrı heyecan duyduğumu hatırlıyorum. Sonunda kendimi ispatladığımı ve işe başlayacağımı söylemişti de, dünyalar benim olmuştu.
Dünyanın en iyi aydınlarından alıntılar yapılırdı düşünce sayfasında. Türkiye'nin en nitelikli entelektüellerinden yazı alınırdı. Yeni Şafak'ta makale yayınlamak kolay değildi.
Yazı işleri odasının kapısında beklerdik. Haberimizi kullanacaklar mıydı, kullanırlarsa birinci sayfaya girecek mi ona bakardık. Manşet olma ihtimali kalbimizin hızını arttırırdı. Bir muhabirin haberi manşet oldu mu, o gün herkes onu kutlardı. Haber yapmak da, haberci olmak da kıymetliydi anlayacağınız.
Köşe yazarı olmak, bizim asla ulaşamayacağımız bir mertebeydi. Hayrettin Karaman, Ahmet Taşgetiren, İsmet Özel, İsmail Kara, Mustafa Özel gibi köşe yazarlarını gördük mü, heyecanlanırdık. Hele hele, biz muhabirlerin ismi bir köşede geçti mi, o köşeyi keser, yemeye kalkardık! O kadar değerliydi yani.
Gazetede ajans haberinin fazlalığı bizim için ayıp karşılanırdı. İllaki özel haber olacak, illaki araştırma olacak, illa ki bize mahsus olacak haber. Hele hele, Ajans haberine “takla attırıp”, muhabirin haberiymiş gibi vermek çok ayıptı. Yakalanan muhabir fena fırça yerdi.
Gazetenin sahibi Mahmut Kış, hiç kar etmeden, uzun yıllar gazeteyi finanse etti. Çok hakikatli ve işimize karışmayan, saygın bir aileydi. Sonra Albayrak ailesi gazeteyi, gazetenin misyon bayrağını devraldı. Onlar da aynı fedakarlık ve hassasiyetle gazeteyi bugüne kadar taşıdılar.
Şimdi hepimiz, 23. yıl yemeğinde bir araya geldik ve birbirimize bakarken o günleri özlemle anıyoruz.
Tüm sıkıntılarımıza rağmen, 28 Şubat'ın sert darbelerine rağmen, bitmeyen mücadele azmi, güven veren samimiyet ve hiç düşmeyen kaliteyi ne kadar özlediğimizi anlatıyoruz birbirimize.
O günün gazeteciliğinden geriye ne kaldı? Çok az şey. Çok az kıymet, çok az değer. Mesleğimiz hiç bu kadar seviye kaybetmemişti.
Ve haberin değeri hiç bu kadar yerlerde sürünmemişti.
Artık gazeteci ya da köşe yazarı olmak isteyenler yayın yönetmenlerinin imtihanından geçmiyor, Siyasilerin torpilini arıyorlar.
Ne büyük dram. Ne büyük erozyon. Ne büyük kayıp bizim için.
Zira “kartel medyası” dediğimiz insanları bu yüzden eleştiriyorduk.
Peki şimdi?
Kartel medyasının artıkları, lejyonerler, lejyon hastalığına yakalananlar, aslını kaybedenler ve kifayetsiz muhterisler elinde bu camianın birikimi perişan ediliyor. Sadece seviyeyi aşağı çekmekle kalmıyorlar, aynı zamanda kendinden başka herkesi, muhafazakar medya da dahil, suçluyor, iftira atıyor, mahkum ediyor ve bir nefret halesi oluşturuyorlar. 23. yılını kutladığımız gün, bu müfteri ekip yine Yeni Şafak Gazetesi'ne saldırıp, iftira atmakla meşguldü.
Ne hazindir ki, bu kifayetsiz muhterisler ve lejyonerler bunları yaparken, siyasilerin arkasına saklanıyorlar, iktidarın gölgesinde kaybolmaya çalışıyorlar.
Sonuçta 23 yılı geride bıraktık bu meslekte. Yaşlanmak, yıllarla değil de, bu moral bozucu şeyleri gördükçe daha da hissediliyor sanki.
Ancak kendi adıma şunu söyleyeyim: Kalemim ve sözümle ekmeğimi kazanıyorum. Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyeceğim. Sonuna kadar adalet, ahlak, özgürlük, dürüstlük, millet, ülke ve insanlık için kullanacağım bunları.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.