Son zamanlarda öyle parlak zekalar görüyor, öyle zeka fışkırmalarına şahit oluyorum ki hani olursa o kadar olsun. Bu zeka bir yandan Güneydoğu Anadolu isimli coğrafi bölgemizde bir takım uzaylıların sivilleri, askerleri ve polisleri öldürdüğünü iddia ediyor, bir yandan da bu uzaylıların tamamını Recep Tayyip Erdoğan'ın örgütlediğini söylüyorlar.
PKK'nın yaptığı her türlü alçaklık eylemini, meseleyi PKK'dan arındırarak vermeye meyyal bu parlak zekaya göre aslında her şeyin sorumlusu AK Parti ve Tayyip Erdoğan. Suruç'tan beri her türlü şiddet ortamını onlar hazırlıyor. Elbette amaç bu sefer 400 milletvekilini alarak kurdukları dikta rejimini daha da pekiştirmek. Tabii bu parlak zekaya 'tam demokratik seçimlerle dikta rejimi nasıl güçlenir?' diye de soramıyorsunuz; '7 Haziran'da tek başına iktidar olamayan dikta rejimi mi olur?' diye de. Böyle soruların cevaplarıyla ilgilenmeyi reddedip işlerine bakıyorlar. O soruları soramayınca, şu soruyu da soramıyoruz: 'Madem her şeyi örgütleyen ve bu şiddet ortamından nemalanacak olan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti'dir; PKK niçin derhal silah bırakıp bu kanlı, bu şiddet dolu oyunu bozmuyor? Niçin mayın patlatmaya, insan öldürmeye, canlı bomba kullanmaya devam ediyor? Niçin özerklik falan filan gibi işlere kalkışıyor? Niçin Recep Tayyip Erdoğan'ın ve AK Parti'nin kurduğu bu oyunu küçücük bir hamle ile bozuvermiyor PKK?'
Tabii, bir de son zamanlarda olup bitenleri 'büyük okumalar' ile okumaya kalkıştığınızda karşılaştığınız bir cümle var: 'Bırak bu komplo teorilerini!'
Hay hay. Zaten komplo teorisi denilen meseleyi sevmem. Ancak, komplo teorisini sevmiyorum diye Türkiye'ye yönelmiş bazı komploların olduğunu da görmezden gelecek değilim. Yani bu parlak zekaların 'bunu boş ver' dediği bazı hususların aslında meselenin kalbi olduğunu görmezden gelecek değilim.
En basitinden Almanya'nın ve Alman basınının niçin PKK'ya ve HDP'ye sonsuz bir hoşgörü ile yaklaştığını merak eden adamım ben. Bunu merak ettiğim gibi, PKK'nın yollara döşediği mayınların pek çoğunun niçin Alman yapımı olduğunu da merak ederim.
En basitinden HDP'li bir takım sosyal medya hesaplarının niçin paralel bir takım sosyal medya hesaplarıyla aynı panelden yönetildiğini merak eden adamım ben. Şam'da, Gazze'de, Halep'te çekilmiş bir takım fotoğrafların niçin Türkiye'ye mal edilerek dünya medyasına servis edilmeye çalışıldığını da merak ederim.
En basitinden terörün niçin İsrail basınında dile getirilen 'Musul ve Kerkük'ü Türkiye'ye vererek Ortadoğu sorununu çözmek istiyorlar' tezinden hemen sonra başladığını merak eden adamım ben. 'Halep, bir plebisitle Türkiye'ye bağlanabilir' cümlesinin niçin dile getirildiğini ve bu cümlenin hemen ardından niçin terörün başladığını da merak ederim.
En basitinden Gezi ile Mısır'a, 17-25 Aralık darbe girişimiyle Yunanistan'a benzetilmeye çalışılan Türkiye'nin, bütün bunlar olmayınca niçin Suriye modeline benzer bir yere iteklenmeye çalışıldığını merak eden adamım ben. Oligarşik sermayenin, paralellerin, PKK'nın, eski rejim artıklarının niçin topyekun bir işbirliği içerisinde olduğunu da merak ederim.
Bütün bunları merak etmek komplo teorisi üretmek ise sanırım halihazırda Türkiye'nin en önemli komplo teoricilerinden biriyim. Fakat üzgünüm. Merak ettiğim şeylerin komplo teorileri ile değil de Türkiye'ye karşı kurulan komplonun bizatihi kendisi ile ilgisi olduğunu düşünüyorum.
Bakın şunu anlarım. PKK, topyekun bir devrimci halk hareketi başlatabilir. Sonuçları PKK ve Türkiye açısından oldukça ağır olacak bu hareketin bedeli taraflarca ödenebilir. Sonuçta 'yazık oldu' derim, ancak bu bile PKK'nın bir alçaklık ihalesine girip başta haklarını savunduğunu iddia ettiği halkı olmak üzere herkesi mağdur etmesinden iyidir.
Düşmanın düşman olduğu, dostun dost olduğu bir savaş; düşmanın kahpe, dostun hain olduğu bir savaştan evladır çünkü...
Ne diyordu Murakami: 'Şimdi bak hacım. Seni komplo teorisi yapmakla suçlayanlar iş 400 vekil meselesine gelince komplonun feriştahını yapma hakkını da ellerinde bulunduranlar aynı zamanda. Devreler orda yanıyor.'