Duyuyor musunuz?

04:0030/07/2016, Cumartesi
G: 13/09/2019, Cuma
İbrahim Tenekeci

Vaktiyle uyarmıştık: Her olumsuz olayın ardından gözler aynı adrese çevriliyorsa, oradakilerin önce durması, sonra da geri çekilmesi şarttır. Madem masum olduğunuzu iddia ediyorsunuz, bunu bu şekilde yapmanız gerekir.



Fakat öyle olmadı. Hem suçsuz olduklarını söylediler, hem de her geçen gün daha ileri gittiler. Denklik, hatta üstünlük yarışına girdiler.

Hainlerin üstün olduğu nerede görülmüş?


Bunu yalnızca 'kibir' bahsiyle açıklayamayız. Yanına haset, husumet ve hırs kelimelerini de ekleyelim. Kinleri adeta dinleri haline gelmiş. Gözleri ve gönülleri dönmüş.



Eski kaynaklarda geçer: 'Ordunun birinci vazifesi padişahı korumaktır.' Bu nasihat belki şimdi yadırganabilir. Peki, bunlar ne yapmış? Memleketin en mümtaz birliklerini, Cumhurbaşkanı'na suikast düzenlemek için eğitmişler, seçmişler. Yazık.



Hâlâ masumiyet söyleminde bulunuyorlar. Komplodan, tiyatrodan bahsediyorlar. Tamam, size inanıyoruz.

O halde neden yurtdışına kaçıyorsunuz? Biz niye kaçmıyoruz?


Akıncılar Üssü'ne gecenin bir yarısı 'arsa bakmaya giden' sözde ilahiyatçınızı ne yapacağız? O hengamede süratle serbest bırakılmasını ve devamında kayıplara karışmasını nasıl izah edeceğiz? Buna benzer yüzlerce, binlerce soru. Her biri kurulan düzeni / tezgâhı ele veren.



Artık aşikâr. Hizmet ilkesiyle yola çıkan malum topluluk, milletimizin ve memleketimizin iyiliğini istemeyenlerin maşası, kuklası olmuş durumdadır.

Evet, kuklayı görüyor, kuklacıyı da gösteriyoruz.


Ne acı: Takıyye yapmaktan kendilerini hatırlamaya zamanları olmamış. Özlerini, asıllarını unutmuşlar.



***


Bir darbeci soysuzların suratlarına bakıyorum, bir şehit olanların simalarına. Aradaki farkı görmemek, anlamamak imkânsız. Nursuzlar ve nurlular.


Şehitlerin birçoğu başlarından vurulmuş. Uçakların ve zırhlı araçların imhası için kullanılan mühimmatla insanları katlettiler. Zerre vicdanı olan bunu yapmaz.



İşgal teşebbüsü başarılı olsaydı, kim bilir ne kıyımlar yaşanacaktı? Tahmin bile edemiyoruz.


Kurtuluş operasyonu başlar başlamaz, 'kurunun yanında yaş da yanmasın' korosu kuruldu. Gerekirse yansın. Yeter ki yurdumuz bu ihanet şebekesinden temizlensin.



“Masum erler, onlar daha çocuk, emirleri yerine getirmişler” gibi itirazlar için de bir paragraf açmak gerekiyor. On sekiz yaşındaki bir insan cinayet işlediği zaman kaç yıl ceza alıyor? Erlerin en küçüğü yirmi yaşında. Diyelim ki böyle bir mecburiyetin içinde kaldılar. Ellerinde bayraktan başka bir şey olmayan insanları göğüslerinden, yüzlerinden vurmak ne demek? Bu nasıl bir ruh halidir?



Ordudan uzaklaştırılan subay sayısına baktıkça, hep aynı sözü mırıldanıyorum: Ülkemizi Allah koruyormuş.


***


Günlerdir bu milletin nasıl bir vatan ehli olduğunu konuşuyor ve yazıyoruz.



Milyonlarca insan, hep bir ağızdan, “burası bizim işyerimiz değil, baba ocağımızdır” diye haykırmıştır. İşyeri olarak görenler ortada. Buradan ayrılıp başka bir yere / ülkeye başlıyorlar.



Bu zamana gelene kadar ortak sitemlerden biri de şuydu: En hayati konularda dahi millî birlik sağlanamıyor.



“Darbe girişimi başarısız olduktan sonra hidayete erenler” bir kenarda tutulursa, bu birliktelik sağlanmış görünüyor.

(Aydın Ünal'a teşekkürler.)



Cumhuriyet tarihi, büyük ölçüde olaysız günlerden oluşur. Olaydan kastımız, sarsıcı imtihanlar, yıkıcı tehlikeler ve tahammül sınınırı aşan gelişmelerdir. Böyle durumlarda insanlar birbirine yakınlaşır, millî kaynaşma yaşanır. Ayrılıklar, aykırılıklar çoğunlukla sona erer. İnsanlar ve gruplar arasındaki sorunlar ertelenir.



Üniformalı teröristlerin ülkemizi işgal girişimi, tarihimizin büyük olaylarından biridir. Aziz milletimiz, tehlikeyi hemen görmüş ve şanlı bir direniş sergilemiştir. Birlik ve beraberlik en kısa sürede, hem de ölümüne sağlanmıştır. 15 Temmuz gecesinin anlamlarından biri de budur.



***


Yazımızı bitirmek üzereyken, sokaktan bir grup sabînin sesi yükseldi. “Bu vatan bizimdir, bizim kalacak” diye bağırıyorlar.



Duyuyor musunuz?


#Takıyye
#Akıncılar Üssü
#Cumhuriyet