Yeni saldırı Güney’den gelecek, Türkiye’yi işgalden kurtaralım..

04:0017/08/2016, Çarşamba
G: 13/09/2019, Cuma
İbrahim Karagül

15 Temmuz bir
iç işgal
girişimiydi, dedik. Ardından iç savaş için
yeni bir dalga
nın servis edileceğini söyledik. Türkiye'nin yeniden
vesayet
altına alınacağını,
diz çöktürüleceğini
,
on beş yıldır
yoğun bir şekilde devam eden bağımsızlaşma,
özgürleşme
harekatının sona erdirileceğini, bu
büyük yolun öncüleri
nin yok edileceğini söyledik.


Hesap buydu.

Proje buydu

. Ve bu proje sadece

Gülen ve terör örgütü

yle sınırlı değildi.

Çokuluslu bir operasyondu

.

Gezi'de Alevi isyanı

çıkarmaya çalışanlar,

17 Aralık'ta mali darbe

ile hükümeti ele geçirmeye ve yok etmeye çalışanlar, 15 Temmuz'u

intihar saldırısı

olarak biçimlendirmişler

, topyekün imha planı

kurmuşlar.



7 Haziran seçimleri ve iç işgal girişimi


Evet, bütün bunlar

içeriden işgale

dönük bir hesaptı, doğru. Ama

eksik söylemişiz

. Çok daha vahimi varmış. Aslında

iç işgal büyük oranda gerçekleşmi

ş. Gerçekleşmiş de bizler, uzunca bir süredir,

ülkeyi bu işgalden kurtarma savaşı

veriyormuşuz. O saldırılar, son noktayı koyma saldırılarıymış



Hatırlayın,

7 Haziran

sonrası terör dalgası yeniden başladı.

PKK ve PYD üzerinden Türkiye'nin bir bölümü işgal altına alınmıştı

.

Seçim sonuçlarıyla ortamın hazır olduğunu düşünenler

, terör üzerinden son darbeyi indiriyordu. O saldırılar da ardından gelen operasyonlar da

terörle değil, işgalle alakalıydı

. Türkiye'nin Güneydoğu bölgesinde

ilçeler

işgal edilmiş,

Türkiye'nin kontrolünden çıkarılmış

ve bizler bu ilçeleri

geri alma mücadelesi

veriyorduk.



PKK-FETÖ ortaklığının izleri Silopi'de, Cizre'de


O zaman da yazdığımı hatırlıyorum:

Bu bir terör operasyonu değil

, işgal girişimine karşı o bölgeleri yeniden ele geçirme operasyonudur.

Beş yüzden fazla şehit

verdik. Yerleşim yerleri harabeye döndü. Türkiye,

ABD ve Avrupa'nın hiç beklemediği ölçüde

sert bir müdahale yaptı ve işgali sona erdirdi.



İç işgal girişimleri PKK ve PYD üzerinden yürütüldü. Ama tıpkı 15 Temmuz gibi

çokuluslu

bir müdahaleydi.

“Türkiye cephesi”ni açmışlardı

. Ülkemiz adım adım işgal ediliyor, çöküşe hazırlanıyordu.



Tabi bu işin

siyasi ayağı

bir başka koldan devam ediyordu.

PKK ve PYD lobisi Ankara'da çok yoğun

çalışıyordu.

Bir tarafta Gülen ve terör örgütü diğer yanda PKK-PYD lobisi

ülkeyi uçuruma sürüklüyor, parçalanmanın eşiğine getiriyordu.



Bugünlerde

FETÖ ile PKK arasında bağ kuranların o günleri didik didik incelemesi lazım

.

İttifakın, ortak cephenin adresi Silopi'de, Cizre'de, Nusaybin'de

çünkü. Bugün bakıyoruz, o dönem işgal girişiminde, terör saldırılarında PKK ve PYD ile FETÖ

aynı güçler tarafından

cepheye sürülmüş.



Güneyden kuşatılıyor, içeriden uyutuluyoruz


Yine o günlerde

Kuzey Suriye Koridoru diye avazımızın çıktığı kadar bağırıyorduk

. O çokuluslu irade, Türkiye'nin güneyinde PKK üzerinden bir kuşak oluşturuyor,

Türkiye'yi Anadolu'da boğmaya

, Sünni Arap dünyası ile bütün bağlarını koparmaya ve

ülkemizi kuşatmaya

çalışıyordu.



İlk başlarda

bu sesi kimse duymuyordu

.

Çünkü yine Ankara'da FETÖ ile PKK lobisi ortak bir şekilde iş başındaydı

. Kamuoyu da, medya da, siyaset de körleştiriliyor, dışarıdaki

tasarımcılarla

ülkemize karşı ortak operasyon çekiliyordu.



Ne oldu? Uyandık..

Cumhurbaşkanı Erdoğan defalarca “bu haritayı çizdirmeyeceğiz” diye açıklamalar yaptı

. Ama onlar ülkeyi uyutmaya devam etti, fırsatlar oluşturdu,

siyasi körlüğe

yatırım yaptı, bir şekilde

iç manipülasyon

larla Türkiye'yi kilitledi. Ama biz, “

Suriye sınırı onlarca yıl Türkiye'ye saldırının ana cephesi olacak”

diye yazılar yazıp durduk.



PKK, PYD, FETÖ, IŞİD: Hepsi aynı gücün tetikçisi


Bakın o zamandan bu yana ne oldu?

Harita büyük oranda gerçekleşti

.

PKK da FETÖ de o içerideki lobi de Türkiye'ye yönelik büyük projenin öncü güçleri

olarak rollerini oynamaya devam etti. Onlar, içeriden işgalin Türkiye içindeki

cephe

unsurlarıydı, hepimiz oyuna geliyorduk.



Şimdi bakıyoruz,

Suriye'ye yönelik bütün askeri unsurlar FETÖ'nün adamlarıymış. O koridor boyunca görev yapan subaylar onun adamlarıymış

.

TSK içindeki terör örgütü

, bütün sınır boyunu kendi kontrolüne almış.

PKK ile, PYD ile, IŞİD

ile birlikte Türkiye'ye operasyonlar çekmiş.



İşgal girişimi, Silopi'den, Cizre'den, Suriye sınırına kaydırılmış

.

Kuzey Suriye Koridoru

'nu hep birlikte uygulamışlar. Türkiye'yi boğmaya, Güney'le bütün bağlarını koparmaya dönük projeyi

ABD ile, PKK ile, IŞİD

ile birlikte uygulamışlar. Bizler kendi

evimizde vurulmuşuz

. Vatan hainleri üzerinden, terör örgütleri üzerinden içeriden vurulmuşuz.



Ankara'dan bile işgale uğramışız


Güneydoğu şehirlerinden işgale uğramışız. Suriye sınırından işgale uğramışız. Ankara'dan bile işgale uğramışız.
Türkiye'nin askeri birimleri, istihbarat birimleri, sermaye çevreleri, eğitim kurumları, emniyet teşkilatı, medyası uzunca bir süre işgal altındaymış

.



MİT krizinden,

dershanelerin

kapatılması tartışmasından itibaren aslında biz bu işgallere karşı

ülkeyi kurtarma

mücadelesi başlatmışız. İşgal edilmişiz de ülkemizi

geri almaya

çalışıyormuşuz. Savaş bu yüzden şiddetlenmiş.



Siyasi ve askeri bürokraside,

sermaye ve medyada

, sivil alanlardaki işgallerle PKK üzerinden yürütülen işgal girişimi,

IŞİD üzerinden yürütülen büyük terör saldırıları

, Kuzey Suriye Koridoru ile Türkiye'yi boğma planları,

7 Haziran

seçimiyle iç politikayı dizayn çalışmaları aynı çokuluslu iradenin projesiymiş.



“Miş”

derken bunları yeni gördüğümü, yeni fark ettiğimi değil, ortak bir algıyı, kanaati, gerçekliği paylaşıyorum. Zira Güneydoğu'daki terör değil işgal girişimi diyen de,

Kuzey Suriye Koridoru tehdidine karşı feryat edenler

den biri de benim.



Projeleri ellerinde patladı


İşte bu yüzden 15 Temmuz sadece işgal girişimi, sadece içeriden

çökertme

planı değil. Sadece

darbe

girişimi de değil. O saldırı,

tankların

insanlarımızı ezmesi,

üniformalı teröristlerin

milletimizi kurşuna dizmesi,

F-16

'ların bu ülkenin

Meclis

'ini bombalaması bir intikam saldırısıymış. Dershane krizinden bu yana verilen mücadele bir

bağımsızlık, işgalden kurtulma

mücadelesiymiş.



O günden bu yana gerileyenler,

Türkiye projeleri ellerinde patlayanlar

son bir hamle ile

en tehlikeli saldırıyı

planlamış. İşgale direnen

siyasi aklı, ona destek veren milleti, medyayı, iş dünyasını

, Türkiye'nin ana omurgasını oluşturan

derin milleti

imha planıymış. Başarsalar hem direnişi kıracaklarmış hem de ülkeyi

sonsuz iç savaşlara

sürükleyeceklermiş.



Bu yüzden acımasız direniş çağrıları yaptık


İki yıldır,

“Acımasız direniş”

diye bir çağrıyı yaymaya çalışıyorum.

Son İstiklal Savaşı

diyerek, evlerimizi, mahallelerimizi

direniş kalelerine

dönüştürmeyi öneriyorum. Bu yüzdendi. Hala bu yüzden. Hala direniyoruz, hala onlar saldırıyor, bu

hesaplaşma

daha uzunca bir süre devam edecek.



Ama

15 Temmuz bu milletten aldıkları en ağır cevaptı

. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en güçlü yumruktu.

Cumhurbaşkanı'nın dediği gibi “dünyayı başlarına yıktık.”

O acımasız direniş içeride aynen devam etmeli,

o istihbarat aparatları

temizleninceye kadar devam etmeli. Bu ülkeyi yeniden kurmaktan başka seçeneğimiz kalmadı çünkü.



Yeni saldırı Suriye sınırından gelecek


Bundan sonra özellikle

Suriye sınırına dikkat

edilmeli.

Çokuluslu işgal

o koridor ve terör koalisyonu üzerinden gelecektir. Belki de son imha saldırısını, intihar saldırısını buradan yapacaklar. Baksanıza,

bölgeye yönelik bütün askeri unsurlar Gülen'in terör örgütü mensubu

çıktı. Peki bölgeye yönelik

sivil unsurlara

hiç dikkat ediyor muyuz?



İşgal bitmedi, devam ediyor. Öyleyse yeni direniş hatları için, mücadele için dayanışma dışında seçeneğimiz yok.

Kişisel, dar çevre hesaplarını bir kenara bırakın

.

Hepimizin kaderi birbirimizin elinde

. O dayanışmayı, o acımasız direnişi sabote edecek,

kirletecek, sulandıracak

hareket, girişim, buna yol açan herkes bir şekilde bu işgallerle bağlantılı görülecektir.


#İç savaş
#FETÖ
#IŞİD
#PKK
#MİT krizi