Yeni dış müdahale alanı: Yakında ‘İslamcı faşistler’ bile diyecekler!

04:0021/04/2017, Cuma
G: 17/09/2019, Salı
İbrahim Karagül

Türkiye'nin yeni
yol haritası
;
dışarıda güç arayışı, içeride bütünlük ve vatan ekseni
olmalıdır. Dünya genelinde
güçlenen fırtınalara
hazırlık yapmak,
savunma
alanını alabildiğine
takviye
etmek, fırtınalara direnmenin
en güçlü silahının içeride dayanışma hatları
nı güçlendirmek olduğunu bilmektir.


Çünkü dünya, küresel ölçekte alabildiğine güç mücadelesine sürükleniyor,

ulus üstü yapılar anlamsızlaşıyor ve çözülüyor

, güvenlik stratejileri her şeyin önüne geçiyor, devletler bu büyük mücadelede

oyun alanını genişletmek

için olağanüstü bir çaba harcıyor.



Yine devletler, dışarıda bunu yaparken bütün

içeride bütün yatırımlarını toplumsal bütünlüğe ve dayanışmaya

ayarlıyor, kitleleri birarada tutacak siyasi söylemleri öne çıkarıyor.

AB ülkelerinde aşırı sağın bu denli yükselmesi bir projedir.

Gelecek olağanüstü dönemde toplumları

dayanışma içinde tutma planlarının parçası

dır. Çok büyük tehditlere hazırlanma hesabıdır.



Siyasi genetiği keşfetmek, bütün silahları kuşanmak


Siyasi genetiğini yeniden keşfetmiş

, yüzyıllara dayalı siyasi ve toplumsal zenginliğini bugüne taşımış Türkiye,

dünya tarihinin bu en önemli geçiş evresinde bütün silahlarını kuşanmak zorundadır

. Bu büyük küresel değişimi iyi okumak, tek yanlı bağımlılık ilişkilerine rehin düşmemek, içerideki küçük hesaplara yenilmemek,

dışarıdan müdahale alanlarını daraltmak

, yeni bir

tarih sıçraması

yapmak zorundadır.



Bunun alternatifi yoktur. Başka seçenek yoktur. Bunu başaramamak imha olmak, sahneden çekilmek demektir

. Türkiye'nin

gelecek sayfası

nın kapanması demektir.

Biz, on beş yıldır işte bu mücadeleyi veriyoruz.

Küresel güç kavgalarına yenilmemek için direniyoruz.

Büyük tarih yürüyüşü

nü devam ettirmek için bedel ödüyoruz. Darbelere, iç savaş senaryolarına,

ihanetlere

göğüs geriyoruz.



Selçuklu gibi, Osmanlı gibi…


Çünkü bunu,

Selçuklu yükselişi gibi, Osmanlı yükselişi gibi yeni bir yükseliş dönemi

,

tarih yapma rolünü yeniden üslenme

hali olarak görüyoruz. Böyle düşünürken önümüze değil ileriye bakıyoruz,

sadece Cumhuriyet tarihini değil bu ülkedeki bin yılık tarihe göre düşünüyoruz

, dar çıkar hesaplarına değil medeniyet tarihine göre hesap yapıyoruz.



İstesek de istemesek de dünya yeniden şekillenecek.

Sadece bizim coğrafya değil, bütün dünyadaki güç haritası değişecek

, yenilenecek. Bazı uluslar sahneye çıkarken bazıları silinecek.

Tarih yapıcı milletler geçmişine dönecek, eski hesaplarını ve iddialarını bugüne taşıyacak

.



Her millet kendi kodlarına dönüyor


Hiçbir ülkenin hiçbir gücün sadece içinde bulunduğu

ittifaklara dayanarak ayakta kalamayacağı bir dünya

olacak bu. Bu yüzden her millet, hızla kendi siyasi genetiğine,

kodlarına

dönüyor. Etrafınıza bakın.. Dünyaya bakın, bütün ülkelerde aynı arayışı, hazırlığı göreceksiniz. Çünkü bunun başka yolu yok,

21. Yüzyıl dünyasında

da olmayacak.



İşte biz de bu yüzden,

sadece Kurtuluş Savaşı'na değil, Çanakkale'ye, Kutu'l Amare'ye, Gazze/Kudüs savaşlarına da bakmak zorundayız

.

Moğol

istilasından

Haçlı Savaşları

'na kadar

bütün tarihi masanın üstüne sermek zorundayız

. Başka türlü yeniden kuruluş mümkün değildir.



Suskun kalmak yok olmaktır


Başka türlü yeni yükseliş tarihi başlatmak mümkün değildir. Bütün uluslar, devletler bunu yaparken, bu yola girerken, yeni dünyada oyun alanını genişletmeye çalışırken

bizim suskun kalmamız parçalanmak, yok olmaktır

.



Siyasi genetiğimiz Cumhuriyet kadar Osmanlı'dır, Selçuklu'dur. Coğrafyamız Orta Asya kadar Ortadoğu'dur

. Ait olduğumuz coğrafyaya, ait olduğumuz siyasi kimliğe, beraber olduğumuz toplumlara uzak bir Türkiye ayakta kalamayacaktır.

Coğrafya algımıza, tarih algımıza, ortak geçmiş birikimimize sarılmak zorundayız

. Geleceğimizi bugünün öncüleri ile geçmişin öncüleri birlikte şekillendirecektir.



Yeni siyasi dil üretilmeli, Türkiye ortak dil olmalı


Öyleyse

yeni bir dil geliştirmek, Atlantik kıyılarından Pasifik kıyılarına kadar derin sarsıntılara, uyanışa neden olacak yeni bir siyasi söylem üretmek

,

Türkiye'yi ortak dil haline getirmek zorundayız

. Bunu yaparken asla yerli olmayan yollara sapmamak, bize dayatılan söylemlere kanmamak,

ısmarlama

projelere yüz vermemek, Türkiye içinde yeni operasyon alanlarına tahammül etmemek durumundayız.



Bunu yaparken,

bu büyük yolu beraber yürüyeceğimiz insanları yabancılaştırmamak, yabancı unsurları ise “yerli” kategorisine sokmamak durumundayız

. Zira bunun sonucu

ölüm

gibidir, bizim için

tarihin sonu

gibi olacaktır. Bu dönem, sağlam kararlar verme, sağlam insanlarla yol alma dönemidir.

İdeolojik kimliklerden çok vatan ekseni öne çıkmalı

, büyük tarih yürüyüşü hedef olmalı, coğrafya düşüncemiz alabildiğine genişlemelidir.



'İslamcılık' kategorisine sıkıştırıp tasfiye etmek


Son zamanlarda, bu yürüyüşün

ana omurgasını

oluşturan, hiçbir hesap gütmeden, yüzyılların yolculuğuna bakıp

sağlam adımlarla omuz omuza yürüyen insanların

, toplumsal kesimlerin

yeni bir operasyonla karşı karşıya

olduğunu düşünüyorum.



Muhafazakar yerli damarı “İslamcılık” tanımı içine sıkıştırarak marjinalleştirme, milliyetçi çevrelerle birlikte iki tehdit haline getirip tasfiye ettirme yönünde bir çaba var

. Oysa bu çevreler, şu anki büyük yürüyüşün, yüzyıllara dayalı tarihin, Türkiye'nin bel kemiğidir. Onların yabancı unsurlar gibi

operasyonlara maruz bırakılması

Türkiye'yi, bu büyük hedefe, yeni tarih yükselişine kurulan en büyük tuzaktır.



Bu operasyon tamamen

dışarıdan yürütülmekte

, operasyonu planlayanların,

15 Temmuz saldıranları ile kökleri derinlerde birleşmektedir

.



Hepsi birer neocon gibi: Aynı proje, aynı servis!


Dikkat ederseniz bu,

İsrail aşırı sağı ile ABD'nin neoconlarını, İslamofobi kavramını üretenlerin ortak dilidir

. Son zamanlarda Avrupa'da yükselen ırkçılığa malzeme sağlamak için üretilen

“Turkofobi”
kavramını üretenlerin söylemidir

.



Bu çevreler, her ne kadar içeride ise de, çok yakınımızda ise de,

“yerli olma”

söylemini dillerinden düşürmüyor olsa da, aslında

yeni çokuluslu müdahale için alan açmak

tadır, bu yönüyle

“yabancı unsur”

dur.

Hangi küresel sermaye çevresi

ne, hangi operasyon alanına mensup oldukları bilinmektedir.



Bu çevreler üzerinden yürütülen yeni operasyon hali, bu

ülkenin ana omurgasını imha etmeye, o direnç cephesini zayıflatmaya dönüktür

. Bunu yaparlarsa, asıl operasyon ondan sonra gelecektir.



Patronları, “İslam-terör“ eşleştirmesini yapanlar


Kullandıkları dilin seyrine dikkat edin. Çok yakında

“Radikal İslam”

,

“İslamcı teröristler”

,

“İslamofaşizm”

kavramlarını öne çıkaracaklar, bu tür kavramlar üzerinden

birer neocon gibi,

FETÖ'nün düşman bellediği her çevreye saldıracaklar.



ABD öncülüğündeki

küresel aklın İslam'ı terörle eşleştirdiği 1990'lara dönüp bakalım

. Dünya genelinde İslam'a karşı Haçlı Savaşı işte bu terör dili üzerinden başlatılmıştı.

Nasıl da birbirine benziyor!



#ABD
#FETÖ
#İslam
#İsrail
#Osmanlı
#Selçuklu