Her ülke
geri dönüyor. Coğrafyasına, etkinlik alanlarına,
geçmişteki ortaklıklarına
, en güçlü olduğu alanlara, en
olanlara dönüyor.
20. yüzyıl boyunca devam eden zoraki haritalar,
zoraki iktidarlar, zoraki ülkeler
, zoraki dönüşüm programları bir kenara itildi. Artık herkes kendi kimliğine sarıldı. Bunu güçlendirmek, ayakta kalmak, geleceğin
dünyasına direnmek için
20. yüzyılda aklımıza bile gelmeyen ortaklıklara
, ulus üstü yapılanmalara, bölgesel ittifaklara girmek bir zorunluluk haline geldi.
Artık
hiçbir ülke tek başına ayakta kalamaz
. Hiçbir ülke tek başına bir güç merkezi olamaz. Hiçbir ülke, sadece kendi imkanlarıyla, etrafından soyutlanarak
dünyasına direnemez.
İşte bu yüzden, her ülke, imparatorluk dosyalarını
indirmek, kendi haritasına dönmek zorunda. Dikkat ederseniz,
Rusya aynısını yapıyor, İran aynısını yapıyor
, İngiltere ve Fransa aynısını yapıp eski sömürge bölgelerine dönüyor.
Rusya ve İran'ın yayılma haritası
Türkiye de aynısını yapıyor. Yapmak zorunda
. Bunu yapmazsa Anadolu bile elimizde kalmayacak çünkü. Anadolu'ya sahip çıkmak için
Araplarla, Kürtlerle, İran'la
ya da coğrafyamızda kim varsa hepsiyle yeni bir ilişki modeli geliştirmek zorunda.
Eğer
Putin Rusya'sını Çarlık Rusya'sı ile kıyaslıyorsak
, eğer Moskova'nın yeni emperyal haritası üzerine kafa yoruyorsak, eğer
Ukrayna'ya, Güney Kafkaslar'a
neden yöneldiğini, Akdeniz'e ve Suriye üzerinden Ortadoğu'ya
şekilde müdahale ettiğini anlamaya çalışıyorsak bundandır. O da imparatorluk geçmişine dönmüştür.
Eğer Tahran'ı artık
devriminden farklı görüyorsak, yeni bir
olarak izliyorsak,
ve son olarak da Suriye'ye müdahalesinin anlamını kavramaya çalışıyorsak bundandır. O da
İslami İran olmak yerine emperyal İran olmayı
, geleneksel Fars haritasının dışına taşmayı, bölgesel bir
olmayı seçmiştir.
O da eski hesaplarını raflardan indirmiş,
Basra Körfezi'nden Akdeniz'e ve Kızıldeniz'e
kadar bütün bölgede ihtiraslı bir
izler olmuştur.
Anadolu, Şam ve yeni dayanışma haritamız
Bu aşamadan sonra
Türkiye'yi sadece Anadolu sınırlarına hapsetmek mümkün değildir
. 20. yüzyıl Türkiye'si bizim için bir gelecek güvencesi vermemektedir.
Kızıldeniz'de ne varsa, Basra Körfezi'nde ne varsa, Doğu Akdeniz nasıl bir hükümranlık alanıysa doğrudan bizimle ilgilidir. Kafkaslardan
elimizi çektiğimiz an,
uzaklaştığımız an, Irak'tan
'ye uzanan yeni harita çalışmalarını uzaktan seyrettiğimiz an
elimizde Anadolu bile kalmayacaktır
. Suriye sınırı boyunca oluşturulan yeni cepheyi sınırlarımızın
karşılamayı seçtiğimiz an, bu
Anadolu içlerine, şehirlerimize, köylerimize
gelecektir.
Biz biliyoruz ki,
Anadolu'nun savunması Saraybosna'dan, Bakü'den, Şam'dan, Bağdat'tan başlar
. Dahası Kızıldeniz'den, Hazar'dan, Süveyş'ten başlar. Bizim
bize bunu söyler. PKK üzerinden güney ilçelerimizin
, o savunma hattının ülkemizin
kadar geriletildiğinin işaretidir. Çok acıdır ama bu böyledir.
Türkiye için yeni bir coğrafya haritası en azından
şekillendirir olmalıdır. Bizim
coğrafyamız sadece Anadolu değildir
. Ortak tarihimiz, ortak mirasımız, ortak
, bir emperyal hırsın değil,
coğrafyanın istila edilmesine karşı yeni ortak dayanışma haritamız
olmalıdır.
Bu haritalar on yıl sonra olmayacak
Bu aşamadan sonra
. Bu aşamadan sonra
Türkiye bir Osmanlı'dır. Fatih'i de olması gereken, Yavuz'u da olması gereken
, coğrafyayı zihnen birleştirme amacı güden bir
, ortak iradedir. Böyle olmak zorundadır. Türkiye dahil, bölgede hiçbir ülke tek başına ayakta kalma şansı bulamayacaktır.
Her ülkenin, her toplumun birbirine ihtiyacı vardır. Çünkü
ilmik ilmik işlenen çözülme, ayrıştırma, çatıştırma
stratejilerinin üstesinden gelemezsek bütün coğrafya
Moğol istilasından daha kötü
bir dağılma sürecine girecektir. Dağılma, sınırlarımıza kadar dayanmıştır ve bunu sınırlarımızdan uzaklaştırmak, dahası coğrafyamızdan uzaklaştırmak belki
yüzlerce yıllık yeni tarihin başlangıcı
olacaktır.
Açık konuşma ve gerçeği
ile de olsa ortaya koyma vaktidir. Yirmi yıldır devam eden yıkıcı
bugün geldiği nokta bütün coğrafyanın haritasının yeniden çizilmesidir.
Bugün gördüğünüz siyasi haritaların, ülkelerin sınırlarının birçoğu on yıl sonra, yirmi yıl sonra olmayacaktır.
Küçük devletler,büyük cepheler
O zaman
küçük devletler ve büyük cepheler
göreceğiz. Öyleyse bu haritaya müdahale etme zamanıdır. Bu bir yayılmacılık,
emperyal hırs değil, kendimizi koruma kavgası
dır.
Eğer bugün haritaya müdahale etmezsek, edemezsek, bir yüz yıl boyunca bizim için çizilen haritalar için savaşlar veriyor olacağız.
Türkiye'nin siyasi aklı, yüzyıllara dayanan birikimi bütün coğrafya için bir yol çizebilir, bir ortak akla dönüşebilir,
oluşturabilir. Tekrar söyleyeyim,
coğrafyayı kurtarmak Türkiye'yi kurtarmaktır
. Coğrafyadan koparılan bir Türkiye asla ayakta kalamayacaktır.
Türkiye ile Rusya arasında başlayan uçak krizi, derinlerde devam eden
savaşın üstündeki örtüyü kaldırdı
. Her ülkenin
ortaya çıkardı.
Rusya'nın hesaplarını, İran'ın hedeflerini
görünür hale getirdi. Böyle bir ortamda Türkiye'yi eleştirmek, yapıp ettiklerini sorgulamak artık
. Çünkü Türkiye bu emperyal hırsların ortasında
olarak kalamaz. Yapması gereken ne varsa yapmak, cesur adımlar atmak zorundadır. Çünkü bu, ülkenin varlığı ya da yokluğu meselesidir.
Suriye sonrası hedef Körfez ve S. Arabistan
Rusya ve İran açıktan Türkiye'yi hedef alıyor. Suriye'de Türkiye'ye karşı savaş veriyor. Suriye'de istediklerini elde ettikleri anda Basra Körfezi'ne yönelecekler, Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan'ı vuracaklardır
. O dönemde de Türkiye'yi hala
üzerinden etnik terörle mücadele etme zorunda bırakacaklar.
'nu bu yüzden inşa etmeye çalışıyorlar. Türkiye'nin coğrafya ile bütün bağlantı noktalarını bu yüzden denetim altına almaya çalışıyorlar.
Türkiye'nin
Musul'a asker gönderme meselesinde Bağdat'ın sert tavrı doğrudan Tahran'ın tavrıdır. “O zaman biz de Rusya ve İran'ı davet ederiz" blöfü
aslında oluşan cepheyi deşifre eden bir tutumdur. Rusya, İran ve Irak ortak bir cephe haline gelmiştir. Buna bir de Suriye eklenirse ortaya nasıl bir harita çıkacak, bir düşünün derim.
Biz de kendi haritamızı çizelim
Kartlar açık oynanıyor artık. Diplomasi değil güç kendini hissettiriyor. Her ülke bu
bütün yeteneklerini göstermek zorunda. Bu, Türkiye için de böyle. Küçücük bir ihmal, bir
geleceğin tarihinde çok ağır bedeller anlamına geliyor.
Bütün coğrafya yüz yıl sonra yeniden şekillenirken bu şekillenme yeni bir Türkiye'yi de ortaya çıkaracak. İşte bugün bizler, bu yeni Türkiye'nin nasıl olacağına karar vereceğiz.
ve kontrol altında olan bir ülke mi, yoksa yüz yıl sonra kendini yeniden kuran bir Türkiye mi?
Bu haritanın Türkiyesiz çizilmesine asla izin vermemeliyiz. Yoksa Anadolu haritası da yeniden çizilecektir
.
Bu aşamadan sonra
. Bize harita dayatanlara
kendi haritamızı dayatmanın
başkaca hiçbir yolu kalmadı.