Yeni Avrupa haritası ve Avrupa iç savaşı..

04:0027/06/2016, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
İbrahim Karagül

2006 yılında Avrupa ve Amerika'yı vuran ekonomik krizi anlama konusunda
iki eğilim
ortaya çıktı.
Birincisi
,
hükümetlerin, şirketlerin, sermaye çevrelerinin, var olan küresel ekonomik statükonun taraftarlarının
tartışma şekliydi. Onlar krizin
geçici
olduğunu, hiçbir
yapısal
değişiklik gerekmediğini,
güncel
müdahalelerle üstesinden gelineceğini iddia ediyordu. Çünkü onlar, var olan
kar/kazanç
düzeni
nin yıkılmasını istemiyordu. Belli
“yama”
larla krizin üstesinden gelinecekti.


Özellikle

ABD-Avrupa ekseni

küresel ekonomik düzenin aynı zamanda

küresel güç

anlamına geldiğini bildiği için, daha

paylaşımcı

bir düzeni kabul etmenin

Batı'nın üstünlüğünü sona ereceğine

inanıyordu. Nitekim işin gerçeği de böyleydi.

Bir dünya imparatorluğuna hükmediyorlardı ve bunu kimseyle paylaşmak istemiyorlardı

.



Jeopolitik sarsıntılar başladı


İkinci çevre

ise; daha çok düşünen, politik baskılara mesafe koyabilen, sermaye kontrolünün dışına taşabilen çevrelerin tartışma biçimiydi. Onlar, “

ekonomik krizin aslında jeopolitik krizin habercisi olduğunu, Batı'nın kendi içinde güç mücadeleleri başlatacağını, sosyal huzursuzlukların artacağını, ulus üstü yapılanmaların tehlikeye girebileceğini”

söylüyorlardı.



Var olan ekonomik ve siyasi düzenin acımasız bir

Atlantik hükümranlığına

dayandığını, onların bu gücü dünyanın geri kalanıyla paylaşmadığını,

tek çözüm yolunun küresel ekonomik düzende yapısal/paylaşımcı yeni bir düzenleme

olduğunu söylüyorlardı.



Örtülü dünya savaşı dönemi


Asya, Latin Amerika, Ortadoğu

gibi, dünyanın güç arayışında olan başka bölgeleri bu anlamda Batı'ya

çok büyük itirazlar

yükseltiyor ama bunlar görmezden geliniyordu.

Soğuk Savaş

'tan sonra

yeni bir dünya düzeni inşa edilememesinin tek sebebi bu ayrışma, anlaşmazlık hatta örtülü dünya savaşı şekline bürünen krizdi

. Birçok ülke, itirazların açıktan dile getirmeye, yer yer meydan okumaya başlamıştı.



2006'tan bu yana hemen bütün yazılarda bu jeopolitik

ayrışmaya

, bunun nasıl bir çatışma hali alacağına,

dünyayı nasıl bir uçuruma sürükleyeceğine

, bir an önce

adil ve dengeli bir güç yapılanması

nın teşvik edilmesi gerektiğine dair konuları işlemeye çalıştım.



Türkiye'nin bu durumu iyi okuduğunu

, yeni bir yol çizmeye çalıştığını, hatta

açıktan itirazlar

yükselttiğini,

bu yüzden de ağır saldırılar altında kaldığını

tartıştım. Ancak finans çevrelerinin günübirlik gürültüleri, bu tür düşünceleri susturdu. Bu, hem dünya genelinde hem de Türkiye'de böyle oldu.



Refah düzenlerini ayakta tutmak için ölüyoruz


ABD ve Avrupa'nın yoğun bir şekilde

Ortadoğu/İslam dünyası

na

müdahale

etmesi,

kendi krizlerini örtme ve öteleme

amaçlıydı. Yeni kaynaklar ve pazarlar paylaşıyorlar, çıkış yolu arıyorlardı. Coğrafyamıza reva görülen

yıkım

, bu kirli düşüncenin ürünüydü. Birçok ülke, devlet, millet, şehir bu yüzden harabeye döndü,

büyük acılar

yaşandı. Aslında

hepimiz, Batı'yı kurtarmak için bedel ödüyorduk

. Ülkelerimiz, insanlarımız, şehirlerimiz bedel ödüyordu.

Onları kurtarmak, refah düzenlerini ayakta tutmak için ölüyorduk

.



Operasyonlarını ülkelerimizdeki

“iç işgalciler”

üzerinden servis ediyorlar, biz onları

kendi doğrularımız

sanıyor ona göre pozisyon alıyorduk. Ama aslında

ülkelerimizi, tarihimizi ve kendimizi vuruyorduk

.

21. Yüzyılın en büyük hesaplaşması

nın bizim coğrafyamızda olması bizi akıllandırmaya yetmedi maalesef. Oysa yaşanan büyük bir güç hesaplaşmasıydı ve biz burada sadece kurbandık.



Faşizm Avrupa'yı vuruyor


İngiltere'nin AB'den ayrılma kararı, bütün bu güç mücadelesini açık etti. Bu yönden hepimiz için hayırlı oldu. Resmi tam olarak ortaya koydu.

Batı'nın kendi içindeki güç savaşını

okuyabilecek hale geldik. Bize etnik, mezhebi veya herhangi bir kimlik üzerinden servis edilen ayrışmanın Batı içinde çok daha

ağır kökleri

vardı.

Onların güç mücadeleleri, etnik ayrışmaları, zaafları bizden çok daha fazlaydı

.



Ama bir şekilde

kamufle

ediliyordu. Şimdi

açık oynama

zamanı geldi.

ABD'de yükselen faşizm dalgası, Atlantik kıyılarını vurdu

. Avrupa uzunca bir süredir

Birleşik Avrupa ruhu

nu kaybetti.

Baltıklardan Doğu Akdeniz'

e uzanan 508 milyonluk nüfus, birlik ruhundan çok

milli kimliklerine

dönmeye başladı. Kriz sonrası birçok AB ülkesi milli değerlerini arayışlara yöneldi.

Almanların başını çektiği yeni Roma imparatorluğu çözülmeye, dağılmaya, çöküşe doğru gider oldu

.



Zaten Kıta Avrupası ile Kuzey Avrupa ülkeleri hiçbir zaman ortak bir değerde buluşamadı.

İngiltere, Alman-Fransız ekseninin oluşturduğu AB içinde dışarıdan bir güçtü ve Birliği her kritik durumda sabote ediyordu

. Yakın gelecekte Kuzey ülkelerinden sonra Güney Avrupa ülkeleri de kendi yollarına gitme arayışlarına girişecek. Özellikle

İtalya

ve

İspanya

'nın itirazlarını dikkatle takip etmek gerekiyor.



O hegemonya parçalanacak


22 Temmuz 2007 tarihindeki

“Avrupa Birliği Parçalanıyor”

başlıklı yazımdan birkaç not aktarayım: “Biz, krizin

jeopolitik çözülme

boyutuyla daha çok ilgileniyoruz.

ABD ve Avrupa'yı, dünyanın merkez ekonomisini vuran krizin, küresel denklemi kökünden sarsıp yeni güç yapılanmasının önünü açacağına inanıyoruz

. Çok yakın bir gelecekte bu değişimin dramatik örneklerini göreceğiz. Ekonomik, siyasi ve askeri

hegemonyanın parçalandığına

,

ABD'nin daha da içe kapandığına, Avrupa Birliği projesinin belki de çöktüğüne

tanık olacağız.”



Birkaç yıl önce, parçalanmanın haritaları tartışılıyordu. Bunların hiçbiri boşuna değildi.

“Birleşik Avrupa”nın, “Parçalanan Avrupa”ya veya bölgesel birlikteliklere

doğru gideceği söyleniyordu. Bu tartışmalara göre Avrupa Birliği'nin dağılma haritası şöyle gerçekleşecekti:



Yeni Avrupa haritası


Alman bölgesi:

Almanya, Avusturya, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Hırvatistan, İsviçre, Slovenya, Slovakya..



Kuzey Bölgesi:

İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka, İzlanda, Estonya, Litvanya ve Latviya… Bu Baltık ülkelerinin Rusya tehdidine karşı en yakın müttefiki Almanya olacak..



Doğu Avrupa ülkeleri

: Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Romanya ve Bulgaristan… Kendi içinde bölgesel bir yakınlaşmaya gidebilir…



Akdeniz ülkeleri

: İtalya, İspanya, Yunanistan, Portekiz, Kıbrıs Rum Kesimi ve Malta..



Fransa ve İngiltere ise her hangi bir bloka mensup sayılmıyor. En sonunda İngiltere kendi yolunu seçti ve çözülmenin ilk adımını atarak belki Birleşik Avrupa fikrini

mezara

gömdü.



AB 11 Eylül'de çöktü


Aslında

Avrupa ruhu ve değerleri

çoktan mezara gömülmüştü. Bunu yapan kendileri oldu. Özgür düşünceyi;

çok kültürlülüğü, birarada yaşama felsefesini

çoktan terketti Avrupa.

11 Eylül

sonrası, elli yıllık proje rafa kaldırıldı. Almanya Başbakanı

Angela Merkel

'in

“aslında biz yanılmışız”

itirafı

geçmişi değil geleceği

işaret ediyordu. 11 Eylül'den hemen sonra vatandaşlık yasalarından göçmen yasalarına, iç güvenlik uygulamalarına kadar her şeyi değiştiren Avrupa'nın merkez ülkeleri hızla otoriterleşmeye başladı.



Arap Baharı

ve üzerinde oynana oyun sadece bizim coğrafya ile sınırlı değildi. Yayılacak,

Batı başkentlerini, sokaklarını

vuracaktı. Ortadoğu'daki huzursuzlukların kaynağı

özgürlük, adaletse

Avrupa'da huzursuzluk sebebi

refah kaybı

olacaktı.



Bir süre sonra

refaha alışmış toplumların bencilliklerini, acımasızlıklarını, tahammülsüzlüklerini, devletlerin katı uygulamalarını, katı mali ve güvenlik önlemlerini, sosyal patlamalara karşı olağanüstü yasalar uyguladıklarını

göreceğiz.



Bu yüzden hep şunları söyledik:



Şam

'a bakarken,

Kahire

'ye bakarken,

Yemen

'e, Basra Körfezi'ne bakarken gözlerimizi kaldırıp

Atina'ya, Barselona'ya, Paris'e

de bakmak zorundayız.

Güç mücadelesi de, öfke de, hınç da, hesaplaşma da Batı'nın kendi içindedir.


Kanlı mı olacak kansız mı?


Atlantik'in iki yakası, Avrupa ve Amerika'yı yeni bir güç yapılanması bekliyor.

Bu çok sancılı, belki de kanlı olacaktır

. Yeni Avrupa haritasına göre

Rusya

da bu duruma taraf olacaktır.

Yeni kriz Avrupa'nın kendi içinde, Doğu sınırlarında patlayacaktır

. Kişisel olarak Avrupa'nın bu krizi yönetemeyeceğini düşünüyorum.



Belki de dünya, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'ndaki kamplaşma düzenine savruluyor.

Küresel travmalar hep bu coğrafyadan çıkmıştır

ve belki yine oradan çıkacaktır.

AB düşüncesi, 3. Dünya Savaşı'nı önlemeye dönüktü. Bunu belli bir süre başardılar ama yolun sonuna gelinmiş gibi

. Ayrıca, iki dünya savaşında da dünyanın geri kalanında hiçbir güç yoktu. Şimdi onlara her alanda meydan okuyabilecek güçler çıktı ortaya ve bu Avrupa'nın işini çok daha zorlaştırdı.



Herkes kendi evine dönüyor


Bizim coğrafyamız şu an dünyanın

kaos coğrafyası

dır. Öyle planlandı, krizler bu amaçla

servis

edildi. Ama inanın, asıl kavga Batı'nın kendi içinde yaşanacaktır.

Artık Atlantik dünyanın merkezi olma özelliğini kaybetmiştir

. Dolayısıyla bu kaybediş onları birbirine karşı daha da hırçınlaştıracaktır. Siz, tarihte İngilizlerle Almanların birlikte hareket ettiğini nerede gördünüz. Bu,

yapay

bir görüntüydü ve sona erdi.

Herkes evine dönüyor şimdi. Herkes tozlu raflardan kendi geçmişini çıkarıyor, onları bugüne çağırıyor

.



“Avrupa iç savaşı”

kavramını yadırgamayın.

Siyasi tarihin büyük bölümü Avrupa iç savaşından oluşuyor

çünkü. Bütün bunlar endişe verici gelimelerdir. Ama bizim için

tek teselli; belki ellerini biraz olsun bizim ülkelerimizden ve coğrafyamızdan çekerler

.



Yine

sağlam durmak, dik durmak, “acımasız direniş” ekseninde durmak düşüyor bize

.




#Avrupa Birliği
#Ortadoğu
#Batı
#Faşizm