Yalan söylüyorsunuz. Biz o ince hesabı biliyoruz..

03:0011/05/2016, Çarşamba
G: 13/09/2019, Cuma
İbrahim Karagül

Dün
Diyarbakır'da yaşanan terör saldırısı için Avrupa Birliği'ni itham ediyorum
. Aylardır şehirlerimize yönelen ve
“terör” adı altında yürütülen o işgal girişimleri konusunda da Avrupa Birliği'ni itham ediyorum
. Yüzlerce
şehidimizin
öfkesi, yüzlerce
yetimin
kini, şehirlerimize yönelen yıkımlar, mabetlerimize yönelen aşağılamalar yüzünden de
Avrupa Birliği'ni itham ediyorum
.


Yıllardır, AB üyeliği sürecinde Türkiye'ye çektirdikleri

sıkıntıları, mızmızlanmaları, fesatlıkları, ayak oyunlarını

bir kez daha hatırlatarak, artık karşılarında

birkaç milyar Avro için, vize serbestiyeti için diyet ödeyecek bir Türkiye olmadığını ve olmayacağını

bir kez daha not etmelerini öneriyorum.



İnsani mesele değil, bir ulusal tehditmiş!


Mülteci

meselesini

insani

mesele olmaktan çıkarıp

ulusal tehdit

haline getiren, sınırlara

tel örgüler

ören,

mülteci botlarını denizlere gömen

anlayışın,

Avrupa aklının

bir tahammülsüzlük

hastalığına

dönüştüğünün çoktan farkına varmıştık.



Birkaç milyar Avro ile herkese her şeyi dayatabileceğini zanneden bu akıl, yine ayak oyunlarıyla

Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya

çalışıyor.

Neymiş,
Türkiye “terör” tanımını değiştirmeliymiş

. Neymiş, bu mesele “özgürlük” meselesiymiş.



Bir insani krize karşı bütün sınavları kaybedenler,

Türkiye'nin bütünlüğünü

hedef alan tehditlerle mücadelesinde zaaf alanları oluşturmaya,

terörün önünü açmaya, terör örgütlerine alan açmaya

dönük çok sinsi bir müdahale yapmaya çalışıyor.



Terör örgütlerine silah akıtan kim?


Şehirlerinde terör örgütlerine şubeler açan, duvarları “Türkiye ile savaş” çağrılı afişleriyle donata

n, onların finans trafiklerine kolaylıklar sağlayan, Türkiye'de teröre bulaşmış ya da cinayet işlemiş hemen herkesi

kucaklayan ve koruyan, karşılıklı anlaşmalara rağmen bunların hiç birini iade etmeyen

, resmi olarak reddedip gayri resmi olarak

terörle kucak kucağa yaşayan Avrupa Birliği

, bize terörle mücadele yasasını değiştirme baskısı yapıyor.



Suriye'de, Kuzey Irak'ta, Türkiye içlerinde, şehirlerimizde saldırılara girişen yapılara istihbarat veren, taktik-yöntem öğreten

, terörle ortak bir şekilde Türkiye'yi yıpratma çalışmalarını yürüten, onları

silahlandırıp eğiten, istihbarat örgütleri terör örgütleriyle iç içe olan Av

rupa, bize temel haklar ve özgürlükler dersi veriyor.



Gelin o olağanüstü hal yasalarınızı tartışalım


Unuttuysanız, hatırlatalım:

Siz, temel hak ve özgürlüklerden çoktan vazgeçtiniz

. Hanginizi sayalım?

11 Eylül'den sonra değiştirdiğiniz terörle mücadele yasalarını, gözaltı sürelerini, vatandaşlık yasalarını, olağanüstü hal yasalarını gelin birlikte inceleyelim. Nasıl faşizan yasalar çıkarılırmış bütün dünya görsün.


2. Dünya Savaşı'ndan sonra en büyük

değer/sermaye

olarak pazarladığınız

özgürlükler, temel haklar, birlikte yaşama tezleri

nizin hepsini,

iki yılda çöpe attığınızı

ne çabuk unuttunuz? Artık Avrupa değerleri, birarada yaşama formüllerinin tutmayacağını bizzat kendi siyasileriniz

itiraf

etmedi mi?



Çok değil, sadece

on yıl geriye gidip gazete kupürlerine göz atın

isterseniz. O

ağır insanlık suçu içeren yasaları

gelin madde madde tartışalım. Tartışalım da, terör diyerek, olağanüstü durum diyerek nasıl alarma geçtiğinizi, nasıl özgürlükleri

silip attığınızı

beraber görelim. Avrupa şehirlerini vuran terör saldırılarından hemen sonra

medyaya nasıl yasak getirdiğinizi, nasıl olağanüstü hal ilan ettiğinizi

söylemeye bile gerek yok.



Çok sinsi bir hesap dönüyor


Mesele terörün ne olduğu,

tanımının

neler içerdiği, Türkiye ve AB'nin tanımları arasındaki farklılıklar değil.

Meselenin özü

çok daha başka.



“Terör tanımı”

meselesi

Türkiye'yi, savunmasını, terörle mücadele azmini, ülke bütünlüğünü hedef alan bir sinsi hesap

. Kendilerinin çoktan rafa kaldırdığı özgürlük şablonunu

kamuflaja

dönüştürüp, sonuçları çok

ağır olacak

bir operasyon yürütüyorlar.



Türkiye'nin bu kadar sert tepki vereceğini, teröre karşı bu kadar

başarılı mücadele vereceğini beklemiyorlardı.

Oyalayacak, ayak oyunlarıyla işi

sulandıracak

,

zaaflar

oluşturacak, terör üzerinden yürütülen hesap için

ortam

hazırlanacaktı. Böyle olmadı,

şoka uğradılar

, projeleri çöktü.



Şimdi

“nasılsa Türkiye'ye birkaç milyar Avro vereceğiz”, nasılsa yıllardır istedikleri vize serbestisi vereceğiz, tam sırası bu işi de kapatalım”

derdindeler. Bu dert, terörü koruma derdidir. Bu dert, Türkiye'yi

istikrarsızlaştırma, iç çatışmalara sürükleme, ülkenin bir bölümünde otorite zayıflığı oluşturma

ve daha sonra uygulanacak siyasi planlara göre şartlar oluşturma derdidir.



Türkiye oyunu nasıl bozdu?


7 Haziran

seçim sonuçlarıyla cesaretlenenlerin terörü

yeniden devreye almaları

boşuna değildi.

1 Kasım

sonuçları olmasaydı amaçlarına büyük oranda yaklaşmış olacaklardı.

Hem 1 Kasım seçimleri hem de çok kararlı terörle mücadele oyunlarını bozdu

. Aynı oyunu başka bir renge büründürüp sahneleme derdindeler.



Bu oyun, Türkiye'nin güneyine, Arap coğrafyasıyla bütün ilişkilerini koparacak şekilde, koridor oluşturma projesiyle aynıdır.

Terör üzerinden yürütülen işgalle, Kuzey Suriye Koridoru tek bir harita çalışmasıdır

.

Türkiye içinde PKK, sınırın diğer tarafında ise PYD üzerinden uygulanmaktadır

.



Dikkat ederseniz,

Cumhurbaşkanı Erdoğan

, her konuşmasında bu konuya dikkat çekiyor. Hatta

“sen yoluna, ben yoluma”

gibi restleşme cümleleri kuruyor. Yine de Türkiye'nin

işin vahameti

nin

yeterince farkına vardığını sanmıyorum

. Kuzey Suriye Koridoru

için de aynı şey olmuş, durumu çok geç anlamıştık.



Kaç terör örgütü yönetiyorsunuz?


Dikkatli bakarsanız, oradan da

PYD yorulunca IŞİD devreye alınıyor, o zarar görünce PYD'ye yeniden görev veriliyor. Türkiye IŞİD'e kör edilip PYD için alan açılıyor

.



“İç işgal”

derken, o koridora herkesten önce dikkat çekerken hep bu

endişeleri

dile getirmeye çalıştım ve

çokça

yazı yazdım. AB'nin yeni dayatması,

o harita çalışmasının ikinci aşamasıdır

. Kimsesizleri, mültecileri bile terörist görenlerin bize özgürlük kavramlarıyla konuşmasının bir karşılığı yoktur.



Terör meselesi bir “tanımlama” meselesi değildir

.

Hiçbir zaman dünya, böyle bir tanımda anlaşmayacaktır

. Kendi ülkelerinde münferit saldırılara karşı alarma geçenlerin başka ülkelerde açıktan terör örgütlerine silah yağdırdığını görüyoruz. Bir çok ülke,

hedef coğrafyaya yönelik politikalarını terör örgütleri üzerinden yürütüyor

. Bir çok ülke

istihbarat teşkilatı, birden fazla terör örgütü “işletiyor”.

Bu konuda ABD ve Avrupa'nın sabıkasına değinmeye gerek var mı?



Satın alınacak ülke değiliz!


Gezi

'yi,

17 Aralık

girişimini, Türkiye'ye

ihraç

edilen diğer müdahale yöntemlerini yutmadığımız gibi, bir tanım üzerinden ülkeyi dize getirmeye dönük bu

“müdahale”yi de yutmayacağız

.



Biz, siyasi nutuklara değil, uygulamalara bakıyoruz.

Bu ülke, Brüksel'den iki mesajla politika değiştiren bir ülke değil. Bu ülke, Suriyeleştirebileceğiniz bir ülke değil. Bu ülke, birkaç milyar Avro ile satın alınabilecek bir ülke değil

.



Bence şapkayı önünüze koyup düşünme sırası sizdedir!




#Avrupa Birliği
#İç işgal
#PYD
#IŞİD
#Kuzey Suriye Koridoru