Ve Türkiye sahne alır, kavga burada başlar..

04:0025/01/2017, Çarşamba
G: 17/09/2019, Salı
İbrahim Karagül

Uluslararası sistemde
yeni bir masa
kuruluyor. Artık
kartlar
çok daha açık olacak,
restleşmeler
çok daha sertleşecek,
ittifaklar
belirsizleşecek,
dostluklar
ve
düşmanlıklar
konjonktürel olarak değişecek.


Demokrasi, özgürlük,

ulusüstü yapılar

, ulusları ve devletleri sınırlayan sözleşmeler,

ilkeler değersizleşirken

, ekonomik hesaplaşma ve

güvenlik eksenli

restleşme, buna bağlı olarak da geçici ortaklıklar öne çıkıyor.



Acımasız bir dünya: Güç haritası değişti


Acımasız bir dünya

şekilleniyor. Merkez güçler olarak gördüğümüz ülkeler, uluslararası sistem dediğimiz dengeyi, uyumu, güç haritasını oluşturmada

başarısız

oldu.



Bencilliklerinden

, aç gözlülüklerinden, yeryüzünün kaynaklarına tek başına hakim olma düşüncesinden,

insanlığı yağma ve talanın

şekillendirdiği bir dünyaya sürüklediklerinden başarısız oldular. Böyle bir uluslararası ortamda

hiçbir ülke kendini güvende hissetmiyor

. Güvensizlik ülkeleri daha da hırçınlaştırıyor,

pervasızlaştırıyor

.



Artık öyle bir uyum, denge olmayacak

. Merkez güçlerden bazıları etkilerini

kaybetti

, bazıları daha da

bencilleşti

. Özellikle

Atlantik

çevresi,

kibirleriyle

, hırslarıyla, aç gözlülükleriyle, yeryüzünün her köşesinde

sadece çatışmaya yatırım

yapmalarıyla

insanlığın güvenini

kaybetti.

Teknoloji

ise, artık ona başkaları da ulaşabiliyor.

Sermaye

ise, başka ülkeler, bölgeler ona da ulaşabiliyor.

Askeri/güvenlik

hesapları ise, Asya'nın yükselen güçleri bu alanda güçlü bir alan kaplıyor.



ABD kaybetti, Trump bile onu kurtaramaz


Bu eğilim devam edecek.

Batı'ya güvensizlik

, dünyada yeni güvenlik alanları, güçlü

ekonomik havzalar

,

refah çevreleri

oluşturma açlığını daha da perçinleştirecek. Bu anlamda

ABD en büyük kaybeden

durumda. Latin Amerika'dan Uzak Asya'ya kadar,

yeni yükselen güçlerin tamamı ABD'yi dünya için tehdit görüyor

.



Sınırsız ekonomik, siyasi, askeri ve teknoloji gücü

ile boy ölçüşebileceklerine dair kanaat güçleniyor. Bu durum

ABD'nin tarih yürüyüşünün duraklaması

yla sonuçlandı.

Donald Trump

gibi sıradışı, aykırı,

uçuk bir adam

la,

çılgınlıklar

peşinde koşarak dünyanın güvenini kazanmak artık mümkün değil.



Muhtemelen Trump, bu

güvensizlik oranını daha da artıracak

,

tehdit olma kanaatini daha da yaygınlaştıracak

. Bugünden bile birçok ülke, Trum'la ABD'nin dünyayı

nereye savuracağına

dair

endişeli tahminler

de bulunmaya başlıyor. İşte bu yüzden tarihsel kırılmanın, güç haritasındaki değişimin en büyük kaybedeni ABD olacak.



Gelecekte AB diye bir yapı olmayacak


ABD ile birlikte gerileyen bir diğer güç merkezi ise

Avrupa Birliği

… Açıktan söylemek lazım; AB'nin bundan sonra uluslara

model olma

özelliği kalmadı. Hantal yapısı yüzünden muhtemelen

küçülüp bir Alman imparatorluk projesine

dönüşecek. Ancak bu küçülmenin, bazı ülkelerin o

hantal enkazın altında kalarak heba olmasıyla,

sonuçlanması ihtimali de söz konusu.



Yeryüzünün gelecek güç haritasında

AB diye bir yapı olmayacak

, yerine kendi

ulusal politikalarına, emperyal geçmişlerine

dönen, sarılan, bu yönde

korumacı programlar

başlatan ülkeler olacak. Birçok AB ülkesi, önümüzdeki yıllarda kendi

güvenliğini garanti altına alma telaşı

na düşecek, ekonomik motivasyonunu büyük oranda kaybedecek.



Yeni güçler öne çıkar, insanlığa umut sunar


İşte bu

derin sarsıntı,
yeni güçler

ortaya çıkardı, çıkarıyor.

Yeni ekonomik ve siyasi başkentler

oluşuyor.

Bazı ülkeler merkez ülkelerin yerine geçti bile

. Tarih sahnesine yeniden çıktı. Bu

güç kayması, eksen kayması

hızlanarak, daha da sarsıcı bir şekilde

fay hatlarını

hareketlendiriyor. Yeni güçleri, yükselişe geçen ülkeleri bu

devasa güç boşluğu

besliyor.



Sahneye çıkan ülkeler,

küresel sistemi oluşturmaya aday ülkelerin bencilliklerini, zaaflarını, beceriksizliklerini, kötü niyetlerini

,

yeryüzünü talan etme hayallerini sınırlama imkanına sahip

. Bu ülkeler insanlığa yeni bir

umut

verebilirler. Tarihin akışını değiştirerek o güç boşluğunu doldurabilir.



Trump, Batı'nın son çılgınlık kartı olacak


Neden bunları söylüyorum: Çünkü

İkinci Dünya Savaş

ı'ndan bu yana ilk kez bu denli tehlikeli bir

iklim sertleşmesi

yaşanıyor. Soğuk Savaş'ın sona ermesinin

sancıları

şimdi daha belirgin hissediliyor. O savaşı kazananların dünyayla

tek başına hakim olma düşüncesi iflas etti, artık öyle bir ihtimal yok

. Şimdi, onun yerine geçecek güçlerin

meydan okuması

var. Bu meydan okuma, Ortadoğu'nun tamamen dışında yepyeni cephe hatları oluşturuyor.



Atlantik, bu yükselişi engellemeye, bu değişimin önüne geçmeye, dünyayı bir kez daha rehin almaya çalışıyor. İşte

tam burada Trump gibi bir çılgın ABD lideri sahne alıyor

. Muhtemelen Trump ve ekibi,

Batı'nın dünya hakimiyeti için son şansı

, son umudu olacak belki. Bu asla gerçekleşmeyecek ama onlar bu umuda bir kez daha sarılmayı tercih etti.



Ve Türkiye sahne alır, kavga burada başlar..


Şimdi tam burada, bu noktada, bu güç boşluğunda, bu eksen kayması ve yeni güç haritası sırasında

Türkiye'yi tartışma

zamanı.. Çünkü geleceğin

yıldız ülkelerinden, şaşırtıcı yükseliş tarihi yazacak ülkelerden biri Türkiye'dir

. Bırakın geleneksel düşmanlarını,

en yakın dostlarının

kendine ateş etmesinin, dolaylı yollardan

saldırmasının

,

terörle

vurmasının,

ekonomik

müdahalelerle çökertme girişimlerinin,

FETÖ

gibi istihbarat ağlarıyla yormasının nedeni de burada.



“Türkiye'yi durdurmaya çalışıyorlar”

derken hep bunu kastettik. Türkiye'nin, milletin

umudunu kırmaya

, moralini çökertmeye, içerideki

nüfuz

çevreleriyle teslim almaya çalışıyorlar derken,

“Acımasız Direniş Dönemi”

derken hep bunları kastettik. Türkiye hem

dışarıdan kuşatılıyor

, hem içeride vuruluyordu ve bunu yapanlar

ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri

ydi. Onların coğrafyamızdaki ortaklarıydı.



Elli-yüzyıl sonrasını Korkularıyla vurdular


Neden?

Yeni bir güç, iktidar alanında yeni bir ortak, nüfuz çevresi çok geniş yeni bir ülke

öne çıkıyordu.

Özgül ağırlığı

fazla olan,

iddiaları güçlü ve diri

olan bir ülke, tarih sahnesine çıkıyor,

ittifak vesayetinden

kurtuluyor, kendi

yol haritasını

çizmeye başlıyordu. Tercihini hangi taraftan yana koyarsa oranın

ağır basacağı

böyle bir uluslararası iklimde Türkiye'nin

kendi yürüyüşüne

çıkmasına izin verilemezdi.



Dostları” onu yeniden eve kapatmak istiyordu

. Onu kullanacaklardı, cephe yapacaklardı, kirli işlerini yaptıracaklardı. Onun

başka mahalleye

geçmesinin nasıl bir

tehdit

oluşturacağını çok iyi biliyorlardı. Yüzyıllara dayanan

Osmanlı-Avrupa

ilişkilerinden biliniyordu.



Türkiye ise

tarihi hafızasını

canlandırmış, kendini keşfetmiş ve büyük bir meydan okumaya girişmişti.

Bu yol yürünecek, o tarih dönüşü gerçekleşecek ve belki bu yüzyıllarca sürecekti

. Türkiye, bütün

coğrafya haritasını

değiştirecek, harita planlarını sıfırlayacaktı. Onlara göre

yeni bir Selçuklu, yeni bir Osmanlı

geliyordu ve

elli-yüz yıl sonrasının korkuları

harekete geçmişti.



Kavganın, mücadelenin büyüklüğü buradadır..


Ama biz biliyoruz ki, Türkiye ve yeniden tarih sahnesine çıkan ülkelerin

yeryüzünü kasıp kavuran

,

yağma ve talan zihniyetine

karşı insanlığa söyleyecekleri çok söz, gösterecekleri bir çıkış yolu vardı. Onlar

merkez ülkelerin yerine geçiyor

, böyle bir tarih süreci başlatıyordu. İçinde bulunduğumuz kavganın, mücadelenin büyüklüğü budur.



Ardı ardına yaşadığımız

çokuluslu müdahalelerin sebebi

budur. İçeride

sistemik dönüşüm

için yürütülen çabaların, dışarıda yeni bir

siyasi söylem

olarak meydan okumaların nedeni budur. Artık

kuşatılan, diz çöktürülen, rehin alınan

bir ülke olmayacaktık. Yüz yıl sonra yeniden 20. yüzyıla dönmeyecektik ve dönmeyeceğiz.



Üç kuruşluk adamlar bu mücadeleyi kirletemez


Bazılarına bunlar

hayal

gibi gelebilir. Bazıları bunları algılamada sorun yaşayabilir. ABD'deki, AB'deki, küresel güç haritasındaki, Doğu-ile Batı arasındaki değişimlere, gerilimlere dikkat etsinler,

o fotoğrafı iyi

anlasınlar. İşte o zaman Türkiye'nin mücadelesini anlayacaklardır.



Böyle bir dönemde,

küçük insanların, küçük hesaplarıyla zihinleri kirletmesine, zehirlemesine

,

fitne-fesat

la mücadele saflarını

gevşetmesine

, ülkeyi zayıflatmasını, toplumsal psikolojiyi sarsmasına izin verilemez. Bunlar,

kötülük olarak not edilecek

, bu kişiler bir süre sonra kendini

tarih dışına itilmiş

bulacaklardır.



Öyleyse, onların

yazılarına, sözlerine, ekranlarda atıp tutmalarına

hiç değer vermeyin.

Üç kuruşluk

olduklarını bilin,

kişisel hınç ve çıkar peşinde

olduklarını unutmayın.



Ülke burada, mücadele ortada ve saflar nettir..


Fikir, söylem, derinlik, ufuk hiç birinden nasiplenemeyenlerin

, böyle bir uluslararası iklimde, ülkelerin kapıştığı bir dönemde Türkiye'nin yükselişini,

yıldızlaşmasını

sahiplenmesine,

değersizleştirmesine

,

satışa çıkarmasına

aldırmayın.

Ülke buradadır, millet buradadır, mücadele ortadadır, saflar nettir

.



O yükseliş,

15 Temmuz
'da canlarını verenlerin kanlarını akıtanların mirası

üzerinde yükselmektedir. Yoksa onların hatıraları üzerinde

tepinenlerin

değil..



Aldırmayın ve tereddütsüz yola


devam edin!




#15 Temmuz
#Donald Trump
#FETÖ
#Avrupa Birliği