Türkiye ne yapıyor? Yoksa teslim mi oldu!

04:004/07/2016, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
İbrahim Karagül

Türkiye ne yapmaya çalışıyor?
İsrail'le mutabakat
tan sonra Rusya ile
kaldığı yerden devam
etme kararı alırken,
Mısır'la yumuşama
için adımlar atılırken,
Suriye konusunda köklü değişiklik
beklentileri açıktan ortaya koyulurken, kendisiyle mi çelişiyor?


Savruluyor mu?



Diz mi çüktü?

Bugüne kadarki politikalarından

vaz mı geçti

? Geri adım mı atıyor? Suriye halkını yalnız başına mı bırakıyor?

Yeniden 28 Şubat günlerine ve Türk-İsrail eksenine mi dönüyor?


Ya da Rusya ile hiçbir şey olmamış gibi

parantezi kapatırken yeniden eksen kayması mı yaşıyor?


AK Parti'yi o ana omurgadan ayırmak


Kamuoyunda, medyamızda, köşelerimizdeki tartışmalara bakılırsa herkes

şokta ve çoğu insan pek bir şey anlamamış gibi.

Bazıları ise bu değişimi

Ak Parti'de ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'da bir kimlik değişimi

ne kadar vardırdı? Neredeyse son on yıla sövecekler.



“İyi ki kurtulduk”

naraları atıyorlar. AK Parti'yi muhafazakar kimliğinden ve toplumun

ana omurgasından kurtarma

derdine düşmüşler. Birileri adına

rehin

almak istiyorlar.

Çaplarına bakm

adan, Ak Parti tabanında yerlerinin ne kadar olduklarına bakmadan,

Türkiye'nin genel eğilimlerinin ne kadar dışında

olduklarına bakmadan... Onların ciddiye alınacak yanı yok, onları

gaza getiren

birilerinin olduğu ihtimali ağır basıyor.



Yeni operasyonel çevre şekilleniyor


Eğer öyleyse bu, sadece AK Parti'ye yönelik bir

operasyonel hazırlık

değil, olsa olsa yeni bir dalga, yeni bir Türkiye var demektir. Gezi'den bu yana bunun türlü örneklerini gördük, sanırım görmeye de devam edeceğiz.

Ekim-Kasım aylarında yeni operasyonel çevrenin biraz daha somutlaşacağını

, görünür olabileceğini tahmin ediyorum.



Onlara bakılırsa yeni bir AK Parti inşa ediliyor: Batılı sistemle iç içe, “

milli” ama bir o kadar vesayet altında bir hükümet

hayal ediyorlar.

Nasıl olacaksa artık!


Son diplomatik manevra sonrası yapılan tartışmalar,

işin içeriye yansıtılışı, bir tür iç cepheleşme olarak biçimlendirilmek istenmesi

çok tehlikeli ve bu yüzden hiç de iyi niyet içermiyor. Bazı

dar, marjinal, dengesiz kişi ve çevrelerin, üç kuruşa zihin, kimlik ve kişilik değiştiren tipler

in bütün Türkiye'ye ayar verme girişimleri bir sabun köpüğüdür ve bir süre sonra onları kimsenin ciddiye almadığını görebiliriz.



Son bin yılın tarih yapıcısı


Kendilerini bile yönetecek

akıl olgunluğuna

sahip olmayanların hükümete, AK Parti'ye ve Türkiye'nin bu

uzun yolculuğuna

, milletimizin geneline

yol haritası

çizmeye girişmelerinin entelektüel bir çaba ile alakası bile olmadığı pekala biliniyor.



Türkiye'nin son bin yıllık tarihini kesintisiz yapan ve yazan o ana omurganın aşındırılması, yıpratılması

, AK Parti ile bu omurga arasına güvensizlik oluşturulması önümüzdeki en büyük tehlikedir.

Ayakları sağlam basanların

, kökleri derinlere inenlerin bu tuzağa düşmemesi gerekiyor.



Devlet aklı, cemaat aklı


Evet, Türkiye'de

devlet iktidarı

nın yer yer

cemaat, STK

, siyasi çevrelerle sorunları olmuştur.

Devlet aklı, devlet iktidarı

dediğimiz güç, ülkeyi bu çevrelerle yönetir. Onlara ihtiyacı vardır.

Toplumsal barış ve uyum

onların

kaynaştırıcı

harcıyla korunur. Ama

hiçbir cemaat ve STK devlet iktidarının yerine ikame edilemez

.



Devlet aklı

bütün bunların tecrübesini toplar

ve

bir üst akıl üretir

. Aksi takdirde, hangi STK, hangi cemaat olursa olsun,

o iktidar alanına girdiği anda, oradan pay istediği anda işler karışır

. Türkiye'de

darbelerin tek sebebi

bu olmuştur. İktidar talep eden bazen

solcu

, bazen

milliyetçi

, bazen

İslamcı

olsun farketmiyor. Devletin

kontrol çizgisi

nin üstüne sıçradığı anda müdahaleler gelmiştir.



Dış politikayı rehin vermek


Mesela

“Türk dış politikasını cemaatlere rehin vermeyin”

sözünü çok kişiye söylemişimdir.

Suriye

meselesinde,

Mısır

meselesinde, bölgesel bazı meselelerde böyle bir

kaygıyı

hep hissetmişimdir.

Cemaat adı üstünde çevre-örgüttür

. Cemaat aklı ile devlet aklı hiçbir zaman örtüşmeyecektir.



Paralel müdahalenin ne tür sancılarını çektik, ortada. Bir uluslararası irade

“cemaat”

görüntüsü altında yapılanan bir

istihbarat

teşkilatını seferber etti. Neredeyse Türkiye'ye

rehin alacaklar, teslime zorlayacaklar

, üç kuruşluk bir ülke haline getireceklerdi!



Ancak

cemaatlerin ve STK'ların, Anadolu'nun her köşesine yayılmış direnç merkezlerinin
olmadığı bir devlet ise zalim olacaktır

. Kendi halkına

yabancılaşacak

, onları tehdit görecek, vatandaşıyla çatışmalar yaşayacak, işte tam o sırada dışarıdan bir

vesayet bu boşluğu dolduracaktır

.



Entelektüel akıl fiyaskosu


Türkiye artık bu konuda tecrübe sahibidir. Kolay kolay o hataya düşmeyecektir. Siz siz olun, kendilerini bile yönetmekten aciz

bazı şarlatanların, bazı küçük çıkar çevrelerinin zihinlerinizi bulandırmasına izin vermeyin

. O ana omurgadan bir milim ayrılmayın.



Maalesef son diplomatik hareketlilik Türkiye'de yeterince tartışılamadı.

Siyasilerin bilgilendirmelerini

, doyurucu açıklamalarını

takdir etmek

lazım. Ama

entelektüel akıl

bu konuda tam bir fiyasko! Oysa tam da bu dönemde çok ciddi destekler,

açılımlar

sağlayabilirdi, hala da bu beklenti ve fırsat var.



AB'de varoluş tartışması


Türkiye, artık büyük bir devlettir.

Kendi operasyonlarıyla, tercihleriyle uluslararası diplomasiyi sarsabilmektedir

. Suriye konusunda durduğu yer, Cumhuriyet döneminin en ciddi

jeopolitik manevralarından biri

dir.

Avrupa Birliği

tercihi de böyle bir manevraydı. Ama dostları Türkiye'yi yolda bıraktı.



Beraber giriştikleri projelerde aslında kendileri yolda kaldı.

İngiltere

'nin ayrılma kararı üzerine AB'de çok şiddetli, adeta

varoluş tartışmaları başlayacak

. Çünkü

Birlik ruhu

ağır bir yara aldı ve ilk kez

gerileme, küçülme

dönemi başladı. Artık AB'de işler Birlik'ten çok üyelerin

ulusal çıkarlarına

göre şekillenecektir.



Türkiye için tehdit Batı'dan geliyor


Bu anlamda

AB artık bir Almanya'dır

.

Rusya

gibidir.

Türkiye

de böyle bir güç merkezidir. Asya-Pasifik kendi güç alanlarını üretmiştir.

Latin Amerika

da üretme yolundadır. Dünya artık ç

ok başkentlidir

, çok kutupludur. Bu başkentler arasında

korkunç bir satranç oynanmakta, güç haritası sürekli değişmektedir

.



Bu güç alanları arasında kalanlar çatışma bölgeleridir. Dolayısıyla

güç inşa eden herkes sürekli manevra yapabilme yetkinliğinde olmalıdır

. Artık kalıcı ittifaklar olmayacaktır. Güç/çıkar alanları üzerinden sürekli

değişkenlikler

yaşanacaktır.



Türkiye, Suriye konusunda

Rusya ve İran'la ters

düştü, doğru. Ama beraber hareket ettiği

Atlantik çevrelerinin

de kötü niyetini gördü. Hatta onların

Suriye'den sonra Türkiye'yi

hedef alacağını anladı. Savaş, saldırı müttefiklerden gelecekti.



İçeride PKK, Suriye'de PYD üzerinden Türkiye'yi vuranların kafalarında yeni bir Türkiye haritası olduğunu

artık hepimiz çok iyi biliyoruz. AK Parti'yi ana omurgadan ayrıştırmayı teşvik edenlerin, o çevreleme,

PKK ve PYD
ile vurma planlarının

bir parçası olduklarını zamanla göreceğiz.



Yeni Kırım Savaşı planları bozuldu


Son üç yılda tam anlamıyla bir

çevreleme

operasyonuyla mücadele ediyoruz. İçerideki, daha açık söyleyeyim

Ankara'daki PKK-PYD lobisi de bu çevrelemede “iç işgalciler” olarak rol üsleniyorlar

. Bu anlamda Rusya ile ayrışma hatta çatışma bir projeydi. Yeni bir

Kırım Savaşı

tezgahlanacaktı belki de. Çünkü

Kırım Savaşı, Osmanlı'nın Batı tarafından ilk kez rehin alındığı bir savaştır

. Osmanlı o savaşla

vesayet

altına girmiştir. Vesayete karşı bir tür kurtuluş savaşı yürüten Türkiye, belki de yeni kriz üzerinden tekrar

rehin

alınacaktı.



Türkiye

tam zamanlama

ile harekete geçti.

Oyun bozucu

bir çıkıştı bu.

Denklemi

değiştirme yoluna gitti. Son beş yıllık hesaplar ters yüz oldu. Bu, çok ciddi bir hamledir ve Türkiye ilk kez bu kadar kapsamlı bir çıkışı aynı anda yapabiliyor. Buradan bize bir

İsrail aşkı, Rusya sevdası

çıkmaz. Burada güçler arasındaki hesaplaşmada

kim daha akıllı manevra yapabiliyor

, onu analiz etmek düşer.



Rusya'ya da aynı oyun


Aslında Türkiye'ye oynanan

oyunun bir benzeri Rusya'ya da oynandı

. Suriye'ye çekilip büyük bir

kaosun

içine sürüklendi.

Geri çıkamaz noktaya

getirilecekti. Türkiye'ye yaptıkları gibi,

Rusya için oyun kuran da Atlantik'ti

.



Moskova için de tehdit Batı'dan gelmekteydi

. Onların nihai hesabı Rusya'nın,

Sibirya'nın kaynakları

ydı ve Rusya

ikinci kez parçalanma

lıydı. Bu hesabı hiç bir zaman bırakmadılar.



Bu hareketlilik üzerine çok tartışacağız. Çok şey değişecek. Sürprizler olacak. Daha çok şey yazılacak. Ama

on gün müsaade

istiyorum. Üç yıldır kesintisiz on gün dinlenme fırsatı bulamamış biri olarak Bayram fırsatından yararlanacağım.



Hepinize iyi bayramlar diliyorum.

#İsrail
#Rusya
#İran
#Kırım
#Cumhurbaşkanı Erdoğan
#AK Parti