Türkiye'ye
siyaset üzerinden, medya üzerinden, sermaye üzerinden ve terör üzerinden müthiş bir tuzak
kuruldu. Görünüşte AK Parti'yi iktidardan uzaklaştırmaya dönük bu tuzağın arkasında, Türkiye'nin
büyük dönüşümünü engelleme, bu dönüşümün öncülerini tasfiye etme, eski iktidar yapılarını tekrar ayağa kaldırma
ve ülkeyi yeniden dar bir alana sıkıştırıp, kolay yönetilebilir hale getirme hesabı vardı.
“
” planları yapılıyordu. Bu yüzden de geniş bir cephe inşa edildi.
Geleneksel muhalefet, eskinin iktidar kurucu sermaye çevresi
, onların kontrolündeki
organları, Türkiye'nin
alanlarından güç devşiren örgütler ve son olarak da
bu cephenin unsurları haline getirildi.
Meşru siyasetle terör saldırılarını aynı torbaya yerleştiren oyun kuruldu
. Bu çarpıklık, bu
medya üzerinden servis edildi ve aklandı.
Akılalmaz bir ortaklık örneği
Eskinin darbecilerini, hükümet kurup yıkanlarını, daha yeninin devlet iktidarını ele geçirmek için
bir çok ülke istihbaratıyla ortak
hareket edenlerini ve
örgütlerini böylesine yakınlaştıran bir proje örneği Türkiye'nin siyasi tarihinde hiç olmadı.
Onlar
kimliğini ve
kimliğini bir şantaj ve korku aracı olarak ülkenin önüne sürdü. Hepimizi tehdit ettiler. Zihinlerimizi karıştırıp neye inanacağımızı belirleyemez hale getirdiler.
kendileri değildi. Onlar ihale alıyordu, bazıları
ama hesap Türkiye hesabıydı.
Günlerdir “
” kavramına bu yüzden vurgu yapıyorum. Bir uyarı, bir çağrı yapmaya çalışıyorum. Oysa “
entelektüel terör” büyük cephenin sadece bir unsuru ve o büyük günahı aklama
servisi.
Siyasi ehliyetsizlik,Siyasi iktidarsızlık
Devamında detaylı bir şekilde sorgulanması gereken, en az entelektüel terör yöntemleri kadar direnilmesi gereken “
” sorunu var. Siz buna “
” da diyebilirsiniz. Hemen sonrasında bu iki tehdidin
olan ve bazı sermaye gruplarından oluşan bir güç blokunun
karşı harekete geçirdiği kendi irade ve iktidar hesapları var. Bunlara da “
” diyebilirsiniz.
O sermaye gruplarının ihaneti, aldıkları ihaleler bu
karşılığında giriştikleri “
” ve “
” çok ciddi biçimde ele alınmalı,
, vicdanlarda mahkum edilmelidir.
Türkiye'nin geleceğine nasıl mayın döşendiğine
dair kamuoyu uyarılmalıdır.
Hepsinin üstünde bir üst irade var..
Son olarak da hepsine ihale dağıtan, Türkiye
içindeki ve dışındaki cepheyi biçimlendiren, yöneten
bir irade var. Bu irade,
'nda Osmanlı siyasi otoritesini darmadağın eden, coğrafyayı parçalayan,
Türkiye'yi yüz yıldır Anadolu'ya hapseden iradedir.
. Bu tehdit, yükselen Türkiye'yi durdurmak için,
örneğinde olduğu gibi bir iç müdahale senaryosu uygulamaktadır. Senaryo ise, Birinci Dünya Savaşı'nda
Osmanlı'ya yönelen yıkıcı tehditle aynıdır
, nitelik olarak aralarında hiçbir fark yoktur.
Bugün coğrafyanın fay hatlarını harekete geçiren, ülkeleri örgütler üzerinden dağıtan, örgütleri devletlerin yerine ikame eden ve bölgesel
fırtınasını Türkiye içlerine taşımaya çalışan işte o iradedir. 1991'deki
'ndan bu yana devam eden ve bir çok ülkeyi etkisi altına alan çözülme ve yıkım projesi
Türkiye'nin sınırlarına dayanmıştır
. Tam da bu dönemde, içerideki siyasi entrikaların, sistemi kilitleme planlarının bu tehditle
birbirini besliyor görüntüsü
oldukça vahimdir.
İç işgalciler ve terör silahı
Entelektüel öfke ve kapasitesizlik ile siyasi ehliyetsizlik ve iç işgal arasında birebir ilişki vardır.
Bunun “bu kadar da olamaz” denilecek boyutu da bu iç unsurun
kuşanmış olmasıdır.
Meşruiyeti sorgulanamaz bir şekilde yetki alanların devleti
yönetme konusundaki isteksizliği, beceriksizliği
, küçük hesapları artık ciddi bir
, kötü niyet hatta
halini almıştır. Bu kötü niyetin arkasındaki hesapları sorgulamak bir tarafa, o siyasi partilerin hiçbir şey üretememe,
Türkiye'yi yönetebilecek beceriden yoksun
olma, ülkenin önüne iktidarı aşacak bir şey koyamama gibi tükenmişlik gerçeğini de ortaya çıkarmaktadır.
Sistemi kilitleme, AK Parti'yi iktidardan indirme adına ülkeyi kaosa sürükleme, feda etme,
öfkenin bedelini kendine oy verenlerden çıkarma
gibi akıl almaz bir sorumsuzluk örneği sergiler olmuşlardır.
Entelektüellerin düşünce üretemediği, kısır çatışmalara gömülüp gittiği,
hareket ettiği ülkemizde
aynı davranış bozukluğu siyasi kimlikler üzerinden de kendini göstermiş
, iki çevre de birbirini bu anlamda besler olmuşlardır. Hiç biri diğerine bir yol gösterme, çıkış önerme sorumluluk ve becerikliliğe sahip değildir. Bu yüzden siyaset, geleneksel muhalefet hızla erimektedir.
Bugünlerce öfke ve çatışma ile Erdoğan ve AK Parti düşmanlığını tahrik ederek varlıklarını sürdürseler de bir süre sonra bunların
etkisiz kalacağını, inandırıcı olmayacağını
ve kamuoyunda bir yankı uyandırmayacağını göreceklerdir.
Kişisel hınç ve beklentiler
ülke çıkarlarının çok ötesine taşınmış, ülkenin huzur ve geleceğini tehdit eder hale gelmiştir. Kendini yenileyemeyen,
yeni siyasi söylem ve proje üretemeyen geleneksel muhalefet
çevreleri
, muhalefet yükünü örgütlerin almasının en büyük sorumlularıdır.
Siyasetin dışında bir beklentiniz mi var?
Seçimle Meclis'e gönderilmiş insanların, ülkeyi yönetme amacıyla kurulmuş siyasi partilerin siyasi sorumluluktan, ülke yönetiminden kaçma görüntüsü,
öfkesiyle
kamufle edilebilecek bir ayıp olmaktan
çıkmıştır.
Bütün bu çatışma haline rağmen yüzde 41 oy alan AK Parti, siyasi
yerine getirdi, hükümet kurma taleplerini kendilerine iletti, hiçbiri
girmeye ve ülkeyi yönetmeye yaklaşmadı. Seçim hükümeti için de AK Parti hepsine talep iletti, yine “
” dediler. Kabine için özel olarak teklif götürülenleri engellediler, kabul edenlere karşı linç kampanyaları başlattılar.
Bir oyun oynadılar.
seçim hükümeti görüntüsü vereceklerdi ve o
seçime gideceklerdi. Oysa hepsi, durdukları pozisyon itibariyle aynı safta yer aldıklarının farkında bile değildi. Bıraktık HDP'yi, yine
olduklarını anlayamayacak bir siyasi körlük örneği sergilediler.
Bu millet ülkeyi zor durumda bırakanı, kişisel hevesleri için onları gözden çıkarmaya girişenleri affetmez. Hiçbir formülle yönetme sorumluluğuna katkıda bulunmayanların
sözlerini ağızlarına tıkar
. Şimdiki durumda, AK Parti ülkeyi bu çıkmazdan kurtarmaya, onlarsa çıkmazı daha da derinleştirmeye çalışıyor.
Böyle bir pozisyon alış ya bir darbe beklentisi için, ya bilmediğimiz olağanüstü şartlara hazırlık için ya da “üst akıl” denilen ve yukarıda sıraladığımız oyun kurucuların talimatlarına göre hareket ettiği için alınır.
Peki sizi kim topladı oraya?
Talimat görüntüsü ağır basıyor
. En azından resim öyle görünüyor. Her şeye “
” diyenlerin çok ciddi bir siyasi akıl noksanlığı örneği sergilediklerini söylemek lazım. Muhalif olan bir siyasi parti, iktidardan çok daha güçlü bir siyasi söylem ve projeler önermek zorundadır. Oysa bu partilerin önerileri AK Parti söyleminin en az
kaldı.
Kendilerini yenileyemezlerse yerlerini
doldurabilir. Orta vadede bu partilerin hepsi
. Bugün sergiledikleri
tavır, siyasi söylem zayıflığının çok daha ötesinde bir beceriksizlik örneği olmuştur.
, talimatla parti yönetme, talimatla iktidar şekillendirme yirmi yıl öncesinde kaldı.
“İç işgalciler”i, “entelektüel terör”ü ve “siyasi iktidarsızlığı” üç büyük tehlike olarak tanımlıyorum. Bu üç tehdit üzerinden Türkiye'ye ayar vermeye çalışanların ilk kurbanları bence bunlar olacak.
Türkiye direnecek, yerini sağlamlaştıracak, gücünü artıracak ama Türkiye için kazılan kuyuya bunlar düşecek. Düştüler bile.
CHP, MHP, HDP, Paralel, PKK, DHKP
ve daha bir çok meşru veya gayri meşru yapı, “
bulundukları pozisyon itibariyle
” aynı cephede yer aldılar. Bundan daha vahim bir fotoğraf karesi olur mu?