Şemdinli-Başika saldırısı: Bize yeni Musul oyunu dayatıyorlar

04:0010/10/2016, Pazartesi
G: 16/09/2019, Pazartesi
İbrahim Karagül

Dün
Şemdinli
'de ağır terör saldırısına maruz kaldık. 10'u asker,
18
insanımız hayatını kaybetti,
. Şüphesiz bu
PKK saldırısı sadece terör saldırısı değild
i. Özellikle
15 Temmuz
darbe ve iç savaş saldırısından sonra, terör görünümlü bütün saldırıların
çokuluslu saldırı
olduğunun altını çizelim. Aynı gün
DAEŞ
de
Başika
askeri üssüne
. Şemdinli'deki saldırı gibi, DAEŞ saldırısının da
çokuluslu niteliği
ortada.


ABD ve Avrupa'nın kiralık katilleri onlar!


Çünkü iki örgüt de, ülkemize yönelen, bölgemizi kana bulaşan

uluslararası müdahalelerin kiralık katilleridir

.

ABD ve Avrupa

tarafından yönetilmekte, saldırılarını onların

istihbarat

örgütlerinin

talimatları

doğrultusunda yapmaktadır. Bu yüzden,

artık terör meselesini yeni kavramlarla, yeni bir siyasi dille ele almak durumundayız

. Artık terör değil, savaş kavramı ile ifade etmek durumundayız.



Artık

Suriye

'de,

Irak

'ta olanları,

Halep

savaşını,

Musul

'a yönelik operasyon hazırlıklarını çokuluslu müdahaleler çerçevesinde sorgulamak, 15 Temmuz saldırısıyla

aynı senaryonun parçası

görmek, bölgedeki güç mücadelesini bu çerçevede izlemek,

Türkiye'yi Irak ve Suriye'den uzak tutmaya yönelik ABD-Avrupa iradesinin

yeni coğrafya haritası üzerinde uzun uzun düşünmek zorundayız. Artık eski sözlerle, ezberlerle, ön kabullerle, ittifak ilişkileriyle bu

karmaşık mücadeleyi

anlama imkanı kalmamıştır.



Halep ve Musul: Şehirler savaşı mı?


Peki;



Suriye savaşı ve Irak'taki belirsizlik,

şehirler savaşı

na mı dönüşecek?

Halep ve Musul

, coğrafyamızdaki en büyük hesaplaşmanın

iki ana cephe

si mi olacak? Bu iki şehir üzerindeki güç mücadelesi, Türkiye dahil, bölgedeki hemen her ülke ile ilgili

Batı başkentlerinde çizilen
işgal haritaları

na son şeklini mi verecek?

Şehirler savaşı, ülkeler savaşının yerini mi alacak?

Coğrafyanın yeni halini bu işgal haritaları mı, yoksa bölgemizin direnci mi şekillendirecek?



Halep'in kuzeyini bir terör örgütü ya da dışarıdan bir güç denetlemeye başladığı anda

Suriye sınırı boyunca bir düşman cephe inşa edilecek ve bu cephe on yıllarca Türkiye'ye saldıracaktır.

Musul'un kuzeyinde bir düşman güç demetim kurarsa

, o cephe de on yıllarca Türkiye'yi vuracaktır? Daha bugünden ülkemiz aynı bölgelerden ağır saldırılar altına alındı bile.

Tehdit güneyden

, bu bölgelerden geliyor çünkü. Bugünkü tehditler, gelecekte büyük saldırıların ya da

açık savaşın

da bu bölgeden geleceğinin işaretidir.



Bize yeni bir Musul oyunu dayatıyorlar


Türkiye bu iki şehrin ve kuzeyinde mutlaka ama mutlaka var olmak zorundadır

. Aksini düşünmek ürperticidir. Çünkü aksi şu demektir: Bugün

FETÖ

ya da başka terör örgütleriyle

içeriden

vurulan Türkiye, işte o zaman doğrudan açık, çokuluslu saldırılara maruz bırakılacaktır.



Ülkelerin kendini sınırlarında, topraklarında savunma anlayışı

, son yirmi yılda coğrafyamızda olanlar göz önüne alındığında

çok tehlikeli bir stratejik körlük

haline gelmiştir. Bunu tavsiye eden, dayatan her çevre, her ülke veya Türkiye içindeki lobiler, ya bu körlüğün kurbanıdır ya da

başka bir hesabın

parçasıdır.



1926'da Musul'un kaybedildiği dönem

de yeni kurulan Türkiye'nin yaşadığı iç sorunlarla, bölgede

İngilizlerin servis ettiği isyanlarla

, bugünkü olaylar birbirine çok

benziyor

.

Doksan yıl öncesi ile bugünü kıyaslamak bile olanları anlamak için yeterli olacaktır

.



ABD'nin, Suriye ve Irak'ın kuzeyinde Türkiye'ye karşı aldığı

düşmanca

pozisyon ile doksan yıl önce

İngilizlerin oyunları

birebir örtüşmektedir. O zaman isyanlarla iş yürütüyorlardı, şimdi terör örgütleriyle yürütüyorlar. Buradan bakınca, önümüzdeki dönemde

Şemdinli ya da bazı bölgelerde başka nelerin olabileceğini

sorgulamak zorunda kalıyor insan.



Tek ortakları terör örgütleri


PKK

ile,

PYD

ile,

DAEŞ

ile yürütüyorlar. Bütün bu örgütler bölgenin paylaşılmasına yönelik

jeopolitik hesaplaşmanın tetikçileri

olarak kullanılıyor. Ne hazindir ki, Türkiye'nin içinde bulunduğu

ittifak halkala

rı ya da müttefikleri, Türkiye'yi vurulacak hedef olarak belirlemiş, o örgütleri Türkiye'nin üstüne salmış durumda.



ABD'nin Irak ve Suriye'de Türkiye gibi müttefikini kenara itip

terör örgütleriyle açıktan ortaklık kurması yeni bir durumdur

ve bize çok şey söylemektedir. Çünkü bu önceden

örtülü

yapılıyordu, artık açık biçimde terör örgütleriyle ortaklıklarını ilan ediyorlar, onlara kendi

üniformalarını

giydirebiliyorlar.



Akdeniz-İran sınırına kadar dışarıdan ve içeriden koridor


Şemdinli'deki saldırı, haftalardır

Şemdinli, Aktütün, Çukurca

bölgesindeki çatışmalar,

Başika

üssünün İncirlik'ten bile çok tartışılır hale getirilmesi,

Fırat Kalkanı

'nın yine ABD eliyle

güneyden çevrelenmek

istenmesi,

Akdeniz kıyısından İran sınırına kadar Türkiye'nin güneyine terör örgütleri üzerinden bir kuşatma duvarı

inşa edilmek istenmesi,

çokuluslu bir operasyondur

, coğrafyanın yeni harita taslaklarıyla ilgili bir tasarruftur ve bu plan Türkiye'yi hedef almaktadır.



Ellerinden gelse, Türkiye içinde de bir koridor açmaya yeltenecekler. Şemdinli gibi bölgelerde böyle bir hesap yapılıyor oluşu dikkate alınmalıdır. PKK'nın Karadeniz'e yönlendirilmesi de bu çerçevede ele alınmalıdır. Bu yüzden Şemdinli'deki saldırı Musul-Halep'le bağlantılı saldırılardır.



Sadece bugüne değil,

bir kaç yıl sonrasına odaklanmak

, bugünün işaretlerinin nerelerde ne tür sonular ortaya çıkaracağını öngörebilmek, günübirlik tartışmalardan kurtulup geleceğe yönelik

çok ciddi hazırlıklar yapmak

acil bir zorunluluktur.



Türkiye'nin siyasi aklı derin değişimi okuyor


Türkiye'de

sadece hükümet, sadece güvenlik çevreleri, sadece istihbaratçılar değil

, az çok bölgeyi izleyen herkes, bu yeni durumlara dikkat etmek durumundadır.

Türkiye'nin
entelektüel aklı, düştüğü sığlıktan derhal kurtulmalı, öne çıkmalı, bu konularda Türkiye ve dünyaya bir şeyler söylemelidir

. Tarihin dönüştüğü bir dönemde yaşıyorsak ki yaşıyoruz, o zaman aydınlarımız, düşünce öncülerimiz bu açığı kapatmalı,

güçlü sözler

söylemeli, bu yönde kendilerini zorlamalıdır.



Türkiye'nin

siyasi aklının doğru yerde durduğuna

inanıyorum. Coğrafya ve dünyadaki

derin değişimi

, güç hesaplaşmalarını gördüğünü, buna göre

pozisyon

almaya çalıştığını, imkanları ölçüsünde müdahil olduğunu görüyorum.



Şaşırtıcı manevralar yapılmalı


Fırat Kalkanı

müdahalesi bu açıdan

kritiktir

, tarihi izler bırakacaktır, yoluna devam etmelidir.

Başika

'daki askeri üs daha şimdiden uluslararası boyutta

kritik bir stratejik pozisyon

olarak öne çıkmıştır. Türkiye, bölgede

asimetrik müdahalelere devam etmek durumundadır.


Şaşırtıcı manevralara ihtiyaç vardır

. Geleneksel pozisyon alışları bu çok cepheli mücadelede bize sağlam pozisyonlar kazandırmayacaktır. Bu yüzden beklenmedik müdahaleler yapılmalıdır. Bütün dünya, sadece Ortadoğu'da değil,

Baltıkla

r'da,

Pasifik

'te hatta

Balkanlar

'da bir süre sonra benzer şaşırtıcı müdahaleler görebilir. Dolayısıyla

ezberler yerine öngörüler

öne çıkmaktadır.



Onlar gerilerken, Türkiye yükseliyor


Türkiye'ye öncülük eden, onu

görülmemiş bir hızla küresel ölçekte güç arayışına yönlendiren iradeye neden müdahale ediliyor sanıyorsunuz?

Neden

Gezi

terörü,

17/15 Aralık

oldu, neden

15 Temmu

z'da o kanlı saldırı oldu sanıyorsunuz? Bu müdahaleler

bitti mi

sanıyorsunuz? Neden Cumhurbaşkanı

Erdoğan'ı devreden çıkarmak

için bu kadar uğraş veriyorlar, dalga dalga saldırıyorlar sanıyorsunuz?



Onların hesabı Türkiye'yi

avuçlarının içine almak

. Geçmişte olduğu gibi. Bugünkü

siyasi akıl ve öncülük

buna izin vermiyor. Türkiye ellerinden çoktan kayıp gitti ve kendi yolunu çizdi. Eski

vesayetçilerden bir çoğundan daha güçlü

hale geldi. Bunun

intikamını

almak alıyorlar. Zaman geçtikçe ellerindeki kartlar zayıflıyor, müdahale araçları, içerideki ortakları güç kaybediyor.



Geçen her zaman Türkiye'nin güçlenmesi, onların zayıflaması demek. Çünkü Türkiye

yükseliş dönemini

yaşarken onlar duraklama hatta gerileme dönemlerini yaşıyor. İşte bu yüzden

mücadele her yerde, çok boyutlu. Güneydoğu'da, Suriye'de, Musul'da, Ankara'da, İstanbul'da…


Cepheyi daha da ileri taşımak


Biz

bu ülkeye inanıyoruz

.

Gücüne, imkanlarına, derin tarihi tecrübesine

inanıyoruz. Bugünkü

siyasi aklına, siyasi öncülüğüne

anıyoruz. Bölgeyi ve dünyayı okuma biçimine inanıyoruz. Coğrafyamızda yaşanan

Doğu-Batı

mücadelesinde Türkiye'nin

tek yanlı bağımlılık

ilişkisi yerine karmaşık güç ilişkilerine göre pozisyonlar almasını doğru buluyoruz. Yapmamız gereken tek şey,

evimizi daha da güçlendirmek

, sınırlarımızı,

sınır ötesindeki savunma kalkanlarımızı daha da güçlendirmek

.



Korkmak değil diri durma

k için sürekli teyakkuzda olmak. 15 Temmuz sonrası neler olacağına dair sağlam öngörülerde bulunmak. Yapmamız gereken tek şey, bugünkü mevzilerimizi daha da genişletmek. Onlar savaşı Türkiye'nin içine taşıdıkça cepheyi sınırların çok daha ötelerinde taşımak. Bugün yapılan o, engellemek istedikleri o…


#Şemdinli
#Musul
#ABD
#DAEŞ
#PKK