Sakın gevşemeyin, bu iş henüz bitmedi

04:0026/09/2016, Pazartesi
G: 16/09/2019, Pazartesi
İbrahim Karagül

Yeni bir
darbe girişimi
olur mu?

Ya da Türkiye'yi
iç savaşa
sokup dize getirmeye yeltenenler bundan sonra
nasıl bir senaryo
ile karşımıza çıkar? Hiç
ummadığımız yerden ve türd
en bir ters yumruk yer miyiz?


Etrafımızdaki ülkelerde yaşananlar, Türkiye için neler planlanmış olabileceğine dair bize

ipuçları

sunuyor mu? Ya da sadece

15 Temmuz

dehşeti,

nasıl bir tehditle

yüz yüze olduğumuza dair bize gerçek bir perspektif sunmaya yetti mi? Yoksa yine

“bu iş bitti”
kolaycılığına

mı sığındık?



Hesaplaşma küresel ölçekli, bu iş bitmedi


Çok

ciddi sorularımız

var? Bu sorulara verebileceğimiz cevapların hemen hepsi

can yakıcı

türden. Ciddi endişelerimiz var.

Endişelerimizin kanıtı

, bugüne kadar yaşadıklarımızdır. Daha bugüne kadar yaşananlarla ilgili

hesaplaşma tam yapılamadan, sorgulama tam yapılamadan

, resmin tamamı tam görünmeden hiçbir şey için

“tamam, bu iş bitti”

kolaycılığına sığınmasın kimse.



15 Temmuz'dan önce de

aynı kolaycılığa teslim olmuş, Gülen ve teröristlerinin yeni bir hamle yapamayacağını sanmış

hatta 17-25 Aralık saldırısını

unutturma

yoluna gitmişlerin yeniden bir

uyku dönemi
önermesine

kanmasın kimse.



Bu

hesaplaşmanın küresel ölçekte

yaşandığını,

tarihsel bir planın
“esası”

olduğunu,

Osmanlı

'nın yıkılışından bu yana devam ettiğini, Türkiye

meydan okudukça

devam edeceğini, meselenin sadece

FETÖ

ile başlayıp bitmediğini bilenler endişenin gerçek anlamını da biliyorlar.



Savunma hattını zayıflatanlar var


Onların dışındakiler ya

saflıklarından

ya resmi tamamıyla okuyamamaktan ya da

“her krizi kâra dönüştürme”

gibi çirkin planlardan hareketle Türkiye'yi bir şekilde

o savunmasız alana itmeye

çalışıyorlar. Bu tuzağa birkaç kez düştük! Siyasetten, bürokrasiden, iş dünyasından gelen

“normalleşme” adı altında “örtülü müdahaleler” ile savuma kalkanlarımız zayıflatıldı

.



İşte tam bu dönemde bizler hep,

“acımasız mücadele

” çağrıları yaptık. Bunun ne anlama geldiğini de, Türkiye'nin nasıl bir küresel saldırı dalgasına direndiğini de, coğrafyaya yönelik harita taslaklarının

Türkiye ayağının

nasıl hazırlandığını da biliyorduk.



Bu yüzden

fert fert, ev ev, sokak sokak, mahalle mahalle savunma hatları

oluşturulması gerektiğini çokça ifade ettik. Türkiye

diz çökmedikçe

, Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana devam eden

vesayete isyan ettikçe

, Türkiye coğrafyayı ayağa kaldıracak siyasi söylemlere ev sahipliği yaptıkça bu mücadelenin devam edeceğini biliyorduk, biliyoruz.



Tehdit müttefiklerden, o ittifaklar bizi korumaz


Meselenin

sadece FETÖ

olmadığını,

sadece PKK

olmadığını, PYD olmadığını, çoklu,

çok cepheli

bir saldırının söz konusu olduğunu, bu örgütlerin operasyonel anlamda

tetikçi

olarak kullanıldığını, bütün örgütlerin bu

büyük savaş için

seferber edildiğini,

Kuzey Suriye Koridoru

'nun Türkiye'yi

çevreleme/kuşatma

planı olduğunu, artık

saldırının Türkiye'nin müttefiklerinden geldiğini

ve Güney'den yürütüldüğünü bir kez daha söyleyelim.



Türkiye derhal, bağlı bulunduğu

uluslararası kurumlarla ilişkisini sorgulamal

ı. Onlardan ayrılsın demiyorum, kimse yanlış anlamasın. Sadece bu ilişkileri

rasyonel

bir zemine oturtmalı. Her ülke, her devlet,

bıçak kemiğe dayandığında kendi savunma refleksiyle

hareket eder.

Hiçbir ülke, kendi geleceğini içinde bulunduğu ittifaklara emanet edemez, kendi savunmasını onlara havale edemez. Bu tam anlamıyla bir intihardır.


Yalama olmuş, eskimiş palavralar


Türkiye'nin içinde bulunduğu

güvenlik eksenli ulusüstü kurumlar

ın tavırları Türkiye için

tehdit kaynağı

haline gelmiştir. Sağlıklı bakabilenler karşı karşıya olduğumuz tehditlerin doğrudan bu merkezlerden kaynaklandığını görecektir.

Ülkenin egemenliği, bağımsızlığı, yarın hesapları NATO ya da başka örgütlerin desteğine bağımlı halde tutulursa bu ülkenin bir geleceği olmayacaktır

.



ABD'nin Suriye politikalarına bakın, Almanya'nın ya da İngiltere'nin politikalarına bakın

, Avrupa Birliği'nin genel anlamda Türkiye'ye bakışına dikkat edin. Hepsi Türkiye'nin aleyhinedir, daha ötesi Türkiye'yi vurmaya,

Suriyeleştirmeye

dönük kurgulanmıştır. Kimse bu gerçekleri

Batı karşıtlığı

,

ABD karşıtlığı

gibi

yalama olmuş, eskimiş palavralar

la örtmeye kalkışmasın.



Bu halde bile yine o kapılara dayanıp

“acaba bana da bir iktidar alanı çıkar mı”

gibi arayışlarda olanlar, ya bu ülkelerin kötü niyetini bilmiyor, ya bu

kötü niyetten medet umuyor

ya da Türkiye'nin ve bölgenin genel eğilimlerini okumakta zorlanıyor demektir.



Dostları Türkiye'ye kurşun sıkarken..


15 Temmuz açıkça ABD planıyken, darbe girişimi değil bir iç savaş müdahalesiyken

, Türkiye'nin haritası değiştirilmek istenirken bize düşen, geriye kalan tek bir zorunluluk vardır, en büyük mücadeleye hazır olmak.



Açık söyleyeyim,

artık o ittifakların bizim için anlamı kalmamıştır

. Böyle bir dünya da kalmamıştır.

Çok kutuplu, çok başkentli, çok daha karmaşık

uluslararası ilişkiler ağı ortadayken Türkiye'yi yeniden

tek yanlı bağımlılık

lara mahkum etmek bizi öldürür.



Zaten bu bağımlılığı

reddettiğimiz için

saldırı altında değil miyiz? Özgürleşme istediğimiz için bütün terör örgütleri ile vurulmuyor muyuz? Bu

örgütlerin büyük çoğunluğunun arkasında bizim müttefiklerimiz yok mu?

17 Aralık onların planı değil mi? 15 Temmuz onların değil mi?



Bize kurşun sıkanlar onlar değil mi?

7 Haziran seçimlerinden sonra mücadele ettiğimiz terör işgali onların planı değil mi? Bundan sonra karşılaşacağımız

kötü senaryoları

daha şimdiden onlar pişirmiyor mu?



Sadece siyasi ve güvenlik eksenli değil,

ekonomik

anlamda da Türkiye'yi onlar çökertmek istemiyor mu?

Erdoğan'ın New York görüşmeleri

nden ve kararlı tavırlarından hemen sonra

Moody's'e o kararı onlar aldırmadılar mı?


Bunları söyleyin bir günde biter..


Dünyayı yönetenler bu acımasız saldırıları, Türkiye'yi yönetemedikleri için yapmıyor mu?

“Tamam, bıraktık, biz sizinleyiz”

desek,

“sizin sözünüzden çıkmayacağız”

desek,

“bütün dünyada sizin operasyonlarınız için mücadele edeceğiz”

desek,

“tek yanlı bağımlılık ilişkisine yeniden teslim oluyoruz”

desek, “

Osmanlı sonrası vesayeti kabul ediyoruz, 21. Yüzyılda da aynen devam edelim

” desek, bütün bu saldırılar bir günde sona erecektir.



Ama biz bir

yüz yıl daha

kaybetmiş olacağız. Büyük hedeflerin büyük mücadeleleri olacaktır.

Yüzyıllardır büyük devlet olmaya alışmışlara, küçülmeyi dayatamaz, kabul ettiremezsiniz

. Teslim olduğumuz anda Türkiye küçültülecektir, hesap budur.



Ya büyüyerek var olacağız ya küçülerek.

Küçülmeyi kabul edenler kenara çekilsin

, onlar bu ülkenin geleceğinde hiçbir rol oynayamayacaktır. Bedel ödense de tarih yazanlar yüz yıllık hesaplaşma için ortaya atılanlar, bütün ülkeyi

direnç haritasına

dönüştürenler olacaktır.



Bize terör örgütü rolü verecekler..


Ve biz teslim olduğumuz anda, diz çöktüğümüz anda,

“tamam, siz ne derseniz o”

dediğimiz anda

PKK'nın, DAEŞ'in

, bugün bize saldırtılan örgütlerin

seviyesine

düşeceğiz. Çünkü onlar

vekalet savaşlarını

artık örgütlerle yürütüyorlar ve bize dayatacakları tek şey de

vekalet savaşlarında cephe tutmak

olacaktır.



Bu

hesaplaşma kaçınılmazdır

. Zaten Türkiye, hesaplaşma olmadan yeniden biçimleniyorsa orada ciddi bir sorun vardır ve

yeni tür vesayet

e teslim olmuş demektir. Bugün olanların tarihi bugünkü gibi yazılmayacak.

Tarih dönüştürücü rol gelecekte yazılacak

ve coğrafyanın siyasi tarihinin nasıl değiştirildiği işte o zaman anlaşılacak.



Bu yüzden, bugünün

mücadele öncülerinin

temelini attığı şeyi gelecek nesiller bizden daha net anlayacak.

Başını önüne eğmiş

, hafızasız ve perspektifsiz çevrelerin

“uyutma”

operasyonlarına karşı işte bu yüzden dikkatli olunmalı.



Açık savaş yaşıyoruz


Türkiye yeniden kuruluyor

. Bir geleceğin temelleri atılıyor. Bu büyük yürüyüşü durdurmak için saldırılar devam edecek, mücadele hiç kolay olmayacak. Ama bu ülkenin insanları, Anadolu

asla pes etmeyecek

. 15 Temmuz'da nasıl sokaklara akın ettiyse çok daha başka formatlarla yeni mücadele yöntemlerini göstermekten çekinmeyecektir.



Tam da bu yeni kuruluş döneminde kimse bizi

sınırlarımızın sıfır noktasında

kilitlemeyle kalkışmasın. Bu hal

savunmasızlık

halidir. Hiçbir devlet kendini sınırın sıfır noktasında savunmaz, savunamaz. Bunu yaparsak

savaşı ülkenin içlerine servis edecekler

ve bu savunma hattı Anadolu içlerine kadar gerileyecektir. Şurası net,

açık bir savaş yaşıyoruz

. O darbe girişimleri, o terör saldırıları, o koridor projeleri, o

yönetici aklı sabote etme

, tarih yapıcı öncüleri saf dışı bırakma müdahaleleri hep savaşın bir parçasıdır.



Biz bu savaşı gördük, anladık!


Biz bu savaşı gördük

. Arkasındaki güçleri gördük. Türkiye içindeki

vatan hainlerini

gördük. Biz bu topraklarda

Haçlı Savaşları'

nı gördüğümüz için, Moğol istilasını gördüğümüz için,

Birinci Dünya Savaşı

'nı gördüğümüz için bu

yeni savaş türünü

de gördük.15 Temmuz'da en kanlı, en

alçakça

olanı da gördük. Yeniden saldıracaklarını, daha çirkin hazırlıklar yaptıklarını da öngördük.



Darbe girişimi de olsa, iç savaş girişimi de olsa, ekonomik kaos planları da olsa, işgale bile yeltenseler, bu ülke asla diz çökmeyecek

, vatan hainleri dışında hiç kimse sendelemeyecek, dizleri titremeyecektir.



Bu aşamadan sonra hiçbir planlarında başarıya ulaşamayacaklar. Tam tersine, Türkiye'deki

mücadele ruhu ve söylemi

dalga dalga bütün coğrafyaya yayılacaktır.



Belki de korkmaları gereken şey budur.


#FETÖ
#Darbe girişimi
#15 Temmuz
#ABD
#PKK