Rusya ve İran Suriye’ye el koydu

04:005/10/2015, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
İbrahim Karagül

Savunma hattınızı sınırlarınızda kurmayın.Eğer sınırlarınızda kuruyorsanız savaşı kendi topraklarınıza davet etmiş olursunuz. Eğer bunu yapıyorsanız şehirlerinizi, evlerinizi savunmanız imkansız hale gelecektir.İstanbul'u Bosna'da, Bağdat'ı Edirne'de savunan bir jeopolitik birikimden gelen Türkiye'nin kendi savunma hattını sınırlarının çok ötesinde kurması gerekir.Somali'den Yemen'e, Basra Körfezi'nden Balkanlara ve Kafkaslarakadar oldukça geniş bir savunma tahkimatı yapılamazsa Türkiye'ningelecek

Savunma hattınızı sınırlarınızda kurmayın.
Eğer sınırlarınızda kuruyorsanız savaşı kendi topraklarınıza davet etmiş olursunuz. Eğer bunu yapıyorsanız şehirlerinizi, evlerinizi savunmanız imkansız hale gelecektir.

İstanbul'u Bosna'da, Bağdat'ı Edirne'de savunan bir jeopolitik birikimden gelen Türkiye'nin kendi savunma hattını sınırlarının çok ötesinde kurması gerekir.

Somali'den Yemen'e, Basra Körfezi'nden Balkanlara ve Kafkaslara
kadar oldukça geniş bir savunma tahkimatı yapılamazsa Türkiye'nin
gelecek planları
çok ağır bir sınavdan geçecek demektir. Sınırların ötesinde oluşturulacak bu dairenin sağlam zemine oturması, başarılı olması ya da imkansızlığı, Türkiye için güçlü bir gelecek olup olmayacağının da
habercisi
olacaktır.

Vekalet savaşının Türkiye ayağı başladı

Çünkü, sınırların ne kadar güven içinde olduğu,
askeri/güvenlik
tahkimatının ne kadar sağlam olduğu artık ülkelerin güvenliği için
birebir ölçü
olmaktan çıkmıştır.
Vekalet savaşlarının
alabildiğine yaygınlaştığı, örtülü savaşların alabildiğine geniş coğrafyalara yayıldığı bir dönemde, bütün bunların aslında
devletler
savaşı
olduğunu, bir tür küresel
hesaplaşma
olduğunu söylemeye bile gerek yoktur.

Türkiye'nin
Güney'den gelen
, özellikle bugünlerde Suriye'den gelen bütün
tehditleri
kendi sınırlarında karşılaması
bölgesel kaos
fırtınasının içeriye davet edilmesi olacaktır. Nitekim son üç aydır karşı karşıya bulunduğu iç güvenlik sorunları,
PKK ve YPG üzerinden Türkiye'ye açılan bir savaştır, bir dış müdahaledir.

Bölgesel kaos fırtınasının Türkiye içine servis edilmesidir.
Suriye savaşının Türkiye'ye taşınmasıdır.
Bu müdahalenin içerideki
sermaye ayağı, medya ayağı, siyasi ayağı
da şekillendirilmiş, bu çevreler arasında bir koordinasyon da biçimlendirilmiştir.

Büyük
tehlike buradadır
ve birileri bunu sanki adım adım gerçekleştirmektedir.

İç işgal girişimi

Suriye'nin Kuzeyi'nde oluşturulan
Kuzey Koridoru
, bu yönde planlanmış Türkiye karşıtı en tehlikeli projedir. Geçmişi Irak işgaline kadar uzanan bu plan, Suriye'nin de dağılmasıyla şimdi uygulanmaktadır. Türkiye'nin
son anda müdahale
edip bir yerde kestiği koridorun gerçekleşmesi için yeni adımlar atılmaktadır.

Bu yüzden
PKK ve YPG üzerinden ülke içinde saldırı merkezleri oluşturulmuş
, dar anlamda terörün çok ötesinde
iç işgal senaryoları devreye
sokulmuştur. Çözüm Süreci boşa çıkartılarak başlatılan bu müdahale,
hiçbir şekilde terör meselesi değildir
ve Kuzey Koridoru'nun kesilmesine duyulan öfkeden kaynaklanan bir
intikam
harekatı boyutu da vardır.

Bölgesel savaşa kadar gidebilir

Rusya'nın Suriye'ye önce hava saldırılarıyla girmesi, ardından İran ile ortak kara operasyonlarına dönüşme eğilimine girmesini bu çerçevede okumak lazımdır.
Rusya ve İran, Suriye'ye el koymuştur.
Hesapları sadece Şam rejimini korumak,
Beşşar Esad'ı ayakta tutmakla sınırlı değildir.
Bu, çok ciddi bir jeopolitik müdahaledir, Ortadoğu güç haritasını kökten değiştirecek etki bırakacaktır.

IŞİD bir kamuflajdır.

Operasyonlar için gerekçe olarak üretilmiştir. Rus hava saldırılarının da IŞİD'i değil doğrudan ılımlı muhalefeti hedef alması projenin gerçek niyetini ortaya sermektedir.

Rusya ve İran, yani Asyalı iki güç, İran-Lübnan hattını sağlamlaştırma, Atlantikçi güçlerin Suriye'deki mevzilerini geri itme, Moskova'nın tarihsel stratejik hedefleriyle İran'ın bölgesel emperyal hedefleri üzerinden bölgesel savaşa yol açacak bir işgal başlatmıştır.

Örtülü savaş devletler savaşına mı dönüyor?

İki ülkenin müdahalesi
Suriye'nin işgali
dir. Bunun,
ABD'nin Irak'ı işgalinden hiçbir farkı yoktur. Gürcistan'ı
vurduğunda,
Kırım
'ı ilhak ettiğinde Atlantik güçlerinin hiçbir şey yapamadığını,
aciz kaldığını
farkeden Moskova,
cesaretini İran'ın hırçınlığı ile örtüştürmüş
ve böyle bir işgal planlanmıştır.

Rusya
çıkarlarını ve güvenliğini Akdeniz'de korumaktadır.
Savunma kalkanını Suriye'de başlatmıştır.
İran ise savunma kalkanını Lübnan ve Yemen'den sonra Suriye'de güçlendirmektedir. Tahran, bir taraftan
Basra Körfezi
'ni tam denetime almakta, bir taraftan
Akdeniz
'e yerleşmekte, diğer taraftan da
Kızıldeniz
'e ulaşmaktadır. Batı ile yaptığı son nükleer anlaşmanın verdiği
nefes aralığı
ile cesaretini tam bir
emperyal
hırsa dönüştürmektedir.

İki ülkenin açıktan müdahale ettiği Suriye'de, bu ülkelerin karşısına
başka güçlerin devlet olarak çıkması
bugünkü dünyada mümkün görünmemektedir. Böyle bir şey “
olağanüstü durum
”dur ve sonuçları çok
yıkıcı
olacaktır. Çünkü bir tür
dünya savaşı
anlamına gelecektir. Varolan örtülü dünya savaşının açık savaşa dönüşmesi ilan edilecektir.

Tanklar Kabe'ye doğru gidiyor!

Öyleyse
bu iki gücü Suriye'de durdurmanın tek yolu vekalet savaşıdır
. Örgütlerin birçok yerde devletlerin yerine
ikame
edildiği düşünülürse, örgütler üzerinden İran ve Suriye'ye karşı keskin bir savaş başlayabilir. Suriye, Moskova'ya
acı bir Afganistan
daha yaşatabilir. Rusya'yı açıktan karşılarına almayanlar bunu örtülü bir şekilde yapacaktır.

Böyle bir savaşın ise çok uzun süreceği,
müdahaleci güç için acımasız tecrübelere yol açacağı bellidir. Suriye muhalefeti ve örgütler artık yeni bir savaşla yüz yüzedir. Bu da yeni müttefikler ve yeni düşmanlar demektir.

Artık bu kesinlikle
Suriye savaşı değildir
. Bölgesel savaşın ilk adımı atılmıştır. Bundan sonra
Basra Körfezi ülkeleri, birkaç yıl içinde istikrarsızlaşacak, ardından savaş Suudi Arabistan'ın içlerine servis edilecektir.
İran'ın, daha doğrusu Fars emperyal arzularının son noktada
tanklarını Kabe'nin kapılarına dayamak istediğine
dair hiçbir kuşku kalmamıştır.

Rus füzesi Moskova'ya, İran kurşunu Tahran'a

Türkiye, müdahaleyi çok iyi okumalıdır.
Rus-İran aksının Suriye'deki tasarruflarının en şiddetli etkisi Türkiye'nin çıkarları üzerine olacaktır.
İşte o zaman savunma hattı sınırlara kadar çekilmiş olacak, bu da
istikrarsızlığın Türkiye içine yayılmasına
neden olacaktır. Ankara, Suriye muhalefetini hiçbir zaman yalnız bırakamaz.

Ankara,
YPG'nin hem Batı hem de Rusya ve İran için Türkiye'ye ve bölgeye karşı kullanılan bir Truva Atı olduğunu
hiçbir zaman unutmamalıdır. Dikkat ederseniz, PKK/YPG üzerinden doğrudan Türkiye vurulmaktadır. Suriye'deki Rus-İran müdahalesinin de en önemli ortağı yine bu örgüttür. Tehlike bu yönüyle
evlerimize kadar
yaklaşmıştır. Öyleyse bu tehlikeyi sınırların çok ötesine itmenin yöntemleri aranmalıdır.

Türkiye sınırlarının hemen güneyine yerleştirilen füzeler, kara birlikleri,
ağır silahlar neyin hazırlığı. Rusya ve İran kara birlikleri bu bölgede neye hazırlanıyor?

Ama unutmayın, böyle müdahaleler sürprizlere de gebedir. Her ülke, her güç birbirinin zaafını bilir. Rus-İran Aksı'nın Atlantik cephesiyle tek savaşı Suriye değildir. İran cinliğinin Rusya'yı provoke ettiği de düşünülürse Rusya için başka sürprizler de gelebilir.
Tartus'tan ateşlenen füze Kafkasları
da vurabilir.
Etnik zaafı
bölgedeki her ülkeden fazla olan İran, kendi kurşunuyla vurulabilir.
#PKK
#Ortadoğu
#Suriye
#İran
#Rusya