O haritayı biz çizeceğiz, bunu kafanıza sokun!

04:0029/01/2016, Cuma
G: 13/09/2019, Cuma
İbrahim Karagül

Bu savaşı anlamıyoruz. Bu savaşın
mahiyetini, genişliğini, yüzyılı biçimlendirme gücünü
anlamıyoruz. Küçük cepheler arasında boğulup giderken, zihinlerimiz bulanırken biraz açılıp
aslında ne olduğunu
, ne yapılmak istendiğini,
nasıl bir coğrafya
şekillendirildiğini göremiyoruz.


Göremediğimiz için de hala

eski cümlelerle, algılarımızla, perspektifimizle

bir şeyleri çözmeye çalışıyoruz.

Çözemeyiz, çözemezsiniz, göremezsiniz

. Dünya ve coğrafya bambaşka bir hesaplaşma içindeyse, bir paylaşım mücadelesi veriyorsa ve siz hala eski durduğunuz yerde duruyorsanız, oradan bakarak bir şeyleri anlamaya çalışıyorsanız kaybedersiniz.



Her ülke için Suriye projesi


Bu yüzyıl için coğrafyamızı

kaos coğrafyası

ilan edenler, buna göre adım adım

yeni cepheler

kuranlar, bunu

değerler, kimlikler

ve

kaynaklar

üzerinden pazarlayanlar aklınızı karıştırmayı başarmışlarsa kaybedersiniz.



Bırakın coğrafyayı kurtarmayı, bırakın

cepheleri kapatmayı

yeni cephelerin açılmasını önleyemeyeceğiniz gibi bir süre sonra

ülkenizi kurtarmayı

da beceremezsiniz.

Hepiniz Suriye olursunuz. Çünkü onların bu bölgedeki her ülke için birer Suriyeleştirme projesi vardır

ve bu, gün gibi açıktır.



Kimliklerimiz Ege denizi'ne gömüldü


Milyonlarca Suriyeli

misafirimiz

var. Bu ülkede

yüzbinlerce ölümüz

var.

Harabeye dönüşen şehirlerimiz

var.

Denizlere gömülen çocuklarımız

,

vatansızlarımız

var. Ege Denizi insanlarımız için bir mezarlığa dönüştü. Bizim insanlarımız için. Bizim kadınlarımız.. Bizim çocuklarımız için.. Türkiye'nin birçok yerinde

kimsesizler, sahipsizler mezarlığı

kuruluyor. Sadece

cinsiyeti ve yaşı

yazılan mezarların sayısı hızla artıyor.

Coğrafyanın kimliği etnik değil, mezhep değil bu kimliksiz mezarlardır

.



Avrupa sınırlarında

tel örgüleri

aşmaya çalışan, insanca sığınmaya çalışan yüzbinlerimiz var.

Aşağılanan, horlanan, Müslüman olduğu için düşman bellenen, Avrupa için ulusal güvenlik tehdidi ilan edilen kadınlarımız, çocuklarımız

var. Sadece insan olarak kapılarına dayandıkları ülkelerin aşağılamalarına maruz bırakılanların ülkeleri bu güçler tarafından

tarumar

ediliyor. O ülkeler bir

gizli koalisyon

la Suriye insanlarının ölümü üzerinde, onlara yönelik

kıyımlar

üzerine oyun kuruyor.



Avrupa değerlerini kendi elleriyle yok ederken, hızla

yeni ırkçılık dalgasına

teslim olurken

insan onuruna sahip çıkan Türkiye'yi Suriyeleştirme

projesi sürpriz değil. Çocuklarımızı

Ege

'nin derin sularına gömen Avrupa, bu ölümler üzerinden

Cenevre tiyatrosu

uygulayan

Avrupa, Rusya'sıyla, Amerikalı'sıyla

birlikte bir Suriyeleştirme senaryosu da Türkiye'ye karşı yürütüyor.



Terörle mücadele değil, savaşıyoruz!


İşte bu yüzden

Sur'da, Cizre'de ve diğer şehirlerimizde yürütülen mücadele bir savaştır

. İşte bu yüzden su savaşı da Suriye'yi çıkmaza sürükleyenler şekillendirmektedir. Bu yüzden

ortada terör yoktur, terörle mücadele yoktur, Türkiye'yi Suriyeleştirme senaryosu vardır

. Bu terör olmadığı gibi

etnik

bir savaş da değildir.

Dinle, kimlikle, değerle alakası yoktur

.



Bu bir

çevreleme, kuşatma

, kendi içinde boğma,

içeriden vurma

projesidir. PKK da, diğer örgütler de bu yönde

talimat

almıştır, bu yönde yönlendirilmiş ve savaşa sürülmüştür. Güneydoğu illerimizde devam eden operasyonlar bir

iç işgali sona erdirme

operasyonlarıdır. Türkiye'yi, insanlarımızı, ülkemizi, vatanımızı

kurtarma

mücadelesidir.

Çokuluslu bir cepheye

karşı verdiğimiz amansız bir direniştir.



İki cepheden saldırıyorlar!


Çünkü

ikili

bir saldırı altındayız. İçeriden ve dışarıdan

tehdit

altındayız. Dışarıdan çevreleyenler,

güneyimizdeki coğrafya ile bütün bağlantımızı kesenler, İran'ı Türkiye'ye karşı konumlandıranlar

, Rusya'yı karşımıza dikenler içeriden terör adı altında, PKK adı altında Türkiye'yi vurmaktadır.



Çünkü İran'ın pozisyonunun değişmesiyle Türkiye bir yerlere itilmeye çalışılmakta, bir ortak düşmana dönüştürülmek istenmektedir. Bu yüzden de İran için,

1979 devriminin 2016 itibariyle bittiği ilan edilmiştir

. Tahran'ın

“Büyük Şeytan”

la anlaşması, kendi içinde bir çözülmeye yol açacağı gibi, coğrafya için

Irak işgalinden daha büyük bir jeopolitik dönüşüm

dür.



Önlenemez yükseliş ve Türkiye mucizesi


İran'ın küresel sistemle uzlaşması ve Rusya'nın Türkiye karşıtı pozisyonu birlikte değerlendirildiğinde daha doğru sonuçlar belirecektir. Birileri Türkiye'yi küresel

sistemin dışına

itip düşman ilan etmeye ve hedef haline getirmeye çalışmaktadır. Bunun tek sebebi,

Türkiye'nin önlenemez, kontrol edilemez yükselişi

dir!



Türkiye,

mucizevi

bir ülkedir. Yüzlerce yıldır bu

özelliğini

hep korumuş,

tarih değiştirmiş

,

harita değiştirmiş

, küresel ölçekte bunalımlardan sıyrılmayı başarmış,

“yok oldu”

denildiği her dönemde yeniden dirilmeyi bilmiştir. Bizim için

Haçlı Savaşları

,

Moğol

işgalleri ve

Birinci Dünya Savaşı

böyle bir tarihtir. Ve tarihin bu en ağır bunalımlarından çıkabilmeyi başaran tek ülke Türkiye'dir. Coğrafyayı toparlama ehliyetine ve birikimine sahip tek ülke olduğu için de

hesaplaşma Suriye'de değildir. Hesaplaşma Türkiye iledir

.



Yeni haritayı onlar değil, biz çizeceğiz


İşler bu kadar karıştıysa,

saflar

bu kadar netleştiyse, savaş bu kadar açık edildiyse, müttefikler bile bizi içeriden vurmaya başladıysa

o mucizevi yükselişin kapıları da yeniden açılmış demektir

. Bu yüzden ısrarla;

“Onlar ne kadar harita çizerse çizsin, ne kadar Suriyeleştirme projesi uygularsa uygulasın, asıl harita bu toprakların insanları tarafından çizilecektir”

demekten çekinmiyoruz. Bir hamaset, bir moral operasyonu yapmıyoruz, bir gerçekten söz ediyoruz ve inanmayanlar gün gelip bu gerçekle yüzleşecektir.



Böyle bir dönemde

her ikili ilişki, her bölgesel oluşum, her küresel ölçekte eğilim biçimi yeniden sorgulanmalı

.

Stratejik ortak

kavramı tarih olmuştur.

Konjonktürel ortaklık

lar dönemi başlayalı yirmi yıl oldu. Türkiye,

iç politik dizaynı

ndan, toplumsal bağlarına, dış politikasından enerji denklemine,

yeni stratejik değer tanımlarına

kadar her şeyi yeniden yorumlamak zorundadır. Soğuk Savaş döneminin devlet yapılanması, bu

yükselen tehditlerle

mücadele edecek, fırsatlardan yararlanabilecek yetenekte değil. Türkiye,

klasik Baasçı yapılardan

, yüklerden, o döneme ait

ezberler

den, coğrafya okumalarından hızla kurtulmak zorundadır.



Türkiye bu tehditlerin üstesinden gelecektir


Milli savunma

atılımını daha da hızlandırmak, yerli imkanlarını güçlendirmek,

ekonomik mucizesine

devam etmek, içeride

“terör”

adı altında servis edilen işgal girişimlerine

acımasız bir reaksiyonla

son vermek,

yeni toplumsal sözleşme

girişimleri başlatmak,

yeni bir üst değer ve kimlik

üretmek, devlet yapılanmasındaki hantallıktan kurtulmak,

“Başkanlık sistemi”

tartışmalarını bütün ciddiyeti ile ele almak,

karar mekanizmalarını hızlandırmak

, böylece yeni coğrafi ve küresel gerçeklerle

yüzleşmenin altyapısını

tamamlamak zorundadır.



Bu tehditle mücadelede güvenlik birimleri kararlılıkla

seferber

edilmek zorundadır ancak asıl yapılması gereken

devletin kendini daha mobilize bir yapıya dönüştürmesi

, hantallıklarından kurtarılması, toplumsal bağların güçlendirilmesidir. Türkiye toplumu yeni tehditleri de görmüştür, tehditle

yüzleşmenin bütün araçlarına

ve yöntemlerine açıkça destek vermiştir. Bu fırsat çok iyi değerlendirilmelidir.



Türkiye'nin

siyasi aklı, birikimi

, bugünkü siyasi öncülük yeterliliği bütün bunların üstesinden gelecek kabiliyete sahiptir. İçerideki bütün

direnç merkezlerine

rağmen,

iç işgalcilere

rağmen, siyasi partilerle terör örgütlerini

tek çatı

altında birleştiren

iradeye

rağmen

ülkenin ana omurgası kaya gibi sağlam

ve yerindedir.

İşte tarih değiştirecek, harita değiştirecek irade buradadır

. Bu irade ile siyasi akıl arasındaki bağ ise, modern Türkiye tarihinde ilk kez bu kadar sağlamdır.



O cephe vurulmalı


Güneydoğu illerimizde yaşananlar ile Kuzey Koridoru Projesi aynı savaşın tek cephe

sidir.

Azez-Cerablus arası aynı cephedir

. Eğer Cizre'de mücadele ediyorsak bu bölgelerde de mücadele etmek zorundayız. Oraları boş bırakarak Cizre'yi kurtarmak mümkün olmayacaktır. Öyleyse, Türkiye'ye karşı en büyük boğma operasyonu olan bu kuşağa,

bedeli ne olursa olsun, müdahale edilmelidir

. Eğer edemeyeceksek Suriyeleştirmeyi önleyemeyeceğiz demektir.



Cizre'deki mücadele

sınırın diğer tarafında

da devam edecektir. Eğer tehditleri sınırlarınızda karşılarsanız

o savaş sadece Cizre'ye değil, Konya'ya da gelir, Erzurum'a da gelir

. Türkiye bunun farkındadır



“Acımasız direniş” dönemi


Dışarıdan

çevrelenen

, içeriden

ihanetle

vurulan, bir tür iç savaşa sürüklenmek istenen Türkiye

kuşatmayı da yaracaktır, iç işgal girişimlerini de yok edecektir

. Bunu başaracaktır. Bugün cephenin diğer tarafından pozisyon alanlar işte o zaman lanetlenecektir. O iç işgalciler, o terör ihalesi alanlar, o

“aydın piyasasında”

nda ihale peşinde koşanlar lanetlenecektir.



Bu yüzden siz siz olun,

“iç işgalciler”

e karşı, terör adı altında işgal girişimlerine karşı

teyakkuzda

olun.



“Acımasız direniş”

üzerinden ahitleşmeyi sakın ihmal etmeyin.


#ortadoğu
#Kuzey Koridoru Projesi
#Azez-Cerablus
#Suriye projesi
#pkk
#pyd
#ışid
#iç işgalciler