Hatay’a da göz dikecekler mi?

04:0015/08/2017, Salı
G: 17/09/2019, Salı
İbrahim Karagül

Oldukçaprovokatif bir başlıkattığımı biliyorum. Böyle bir şeye kimseninteşebbüsdahi edemeyeceğini, ülkeminbir karış toprağınıtartışmaya açmanın nasıl birbedelödeteceğini Anadolu’dakibin yıllık tarihimizin tanık olduğunubiliyorum.Sadece bir şeyleredikkat çekmeye, gelecekteönümüze konacak harita taslaklarınınneler olabileceği konusunda elimden geldiğince uyarılar yapmaya çalışıyorum. Aslındabugünü değil yarınıtartışmaya açmak, bugünküihmallerinyarının Türkiye’sine nasıl yansıtılacağını ortaya koymak

Oldukça
provokatif bir başlık
attığımı biliyorum. Böyle bir şeye kimsenin
teşebbüs
dahi edemeyeceğini, ülkemin
bir karış toprağını
tartışmaya açmanın nasıl bir
bedel
ödeteceğini Anadolu’daki
bin yıllık tarihimizin tanık olduğunu
biliyorum.
Sadece bir şeylere
dikkat çekmeye
, gelecekte
önümüze konacak harita taslaklarının
neler olabileceği konusunda elimden geldiğince uyarılar yapmaya çalışıyorum. Aslında
bugünü değil yarını
tartışmaya açmak, bugünkü
ihmallerin
yarının Türkiye’sine nasıl yansıtılacağını ortaya koymak istiyorum.
Zamana oynama: İnce ince işlenmiş biR plan..
“Zamana oynama”
son otuz yılda Türkiye’ye karşı hep
en etkili politika
oldu. Genelde
sonuç alındı
, kaybeden hep Türkiye oldu. Adım adım,
ince ince işlenmiş bir strateji
, Türkiye’nin gözlerinin içine baka baka bugüne kadar taşındı.
Planın her safhası, savaşı, yıkımı Türkiye’ye daha da yakınlaştırdı
. Ve genelde bu politika
Türkiye’nin ihmalleri
üzerinden, içerideki
ihanet çevreleri
üzerinden pazarlandı.
Bu ihanet çevreleri, Türkiye’ye kurulan
tuzaklarda
çok ciddi roller üslendi. Bu rolü
bazen sol, bazen etnik çevreler, bazen muhafazakar çevreler
üstlendi.
Siyasi kimlik üstlenilen rol açısından hiçbir zaman belirleyici olmadı
. Onlar, bu savaşı kapımıza getirenler, coğrafyayı yeniden dizayn edenler ve bizi
savunmasız
bırakmaya çalışanlar içeride
her kesimle iş tutabilmeyi
başardı.
Ellerinde Türkiye için de yeni harita taslakları var
Oysa bizler,
İstanbul’un savunmasının Bosna’dan başladığını
,
Anadolu’nun savunmasının Şam’dan başladığını
, Bağdat’ın veya Şam’ın savunmasının
Çanakkale
’den başladığını bilen bir
siyasi iklimden, birikimden
geliyoruz. Bizler,
Birinci Dünya Savaşı
gibi büyük bir yıkımı yaşayan insanlar
, o dönemin korkunç öğretici gücünü
idrak etmiş bir siyasi genetiğe sahibiz.
Küçücük ihmallerin, hele de içinde bulunduğumuz coğrafyada,
ne büyük yıkımlara
yol açtığını bilen bir milletiz. 21. yüzyıl küresel
güç haritası yeniden şekillenirken, coğrafyamızda statüko yeniden biçimlenirken
, haritalar yeniden şekillenirken, öylesine durup
yeni haritalara teslim olacak bir ülke değiliz
. Çünkü beklemenin, olana teslim olmanın Türkiye’yi de dağıtmak olduğunu,
Türkiye haritasının da yeniden biçimlenmesine teslim olmak olduğunu
anlamalıyız.
Milli iradenin
üstünde bir gizli el
Kısa bir hafıza tazelemesi yapalım:
1991 Körfez Savaşı’nda ABD ordusu Bağdat’a kadar geldi. Ama Saddam Hüseyin’i devirmediler
. İsteseler bunu yaparlardı ama yapmadılar. Çünkü
bölgesel denklem buna müsait değildi
. Hesap sadece Irak değildi, coğrafyanın geneliydi. Bunu
2003
’te yaptılar.
Kuzey Irak
’ta statükoyu oluşturdular. Ama onlara
bağımsızlık
vermediler. Neden? Çünkü bölgesel
denklem müsait değildi
.
Bu, ancak Suriye savaşı başladıktan sonra mümkün olacaktı. Onu beklediler. O zamanlar biz,
Türkiye, her altı ayda bir Çekiç Güç’ü TBMM’de oyladık, onayladık
. Hangi siyasi iktidar olursa olsun buna kimse itiraz bile etmedi.
Milli iradenin üstünde bir el
karar alıyor ve uyguluyordu.
Suriye’de kazanan PKK oldu, üst irade kim?
Suriye savaşı daha doğrusu
Suriye’nin parçalanması
başladı. Dikkat ederseniz
bu savaşta PKK’dan başka kazanan olmadı
.
Ülkenin kuzeyi, Arap ve Türkmen bölgeleri tamamen PKK’ya (PYD) devredildi.
Irak’ta olduğu gibi Suriye meselesinde de
oyun Türkiye’nin oyalanması üzerine
kurgulanmıştı. Harita yavaş yavaş şekilleniyordu.
ABD, İngiltere, İsrail eliyle bölgesel dizayn önlenemez bir şekilde devam etti. İran sınırından Akdeniz kıyısına uzanan haritanın tamamlanmasına çok az kaldı
. İdlib de ABD tarafından denetim altına alındığı anda o harita tamamlanmış olacaktır.
O savaşı Anadolu’nun içlerine taşıyacaklar..
Peki biz bu haritadan neden
rahatsız
oluyoruz? Çünkü
bu kuşak Türkiye’yi çevreleme, kuşatma kuşağıdır
. Ülkemizin güneyi boyunca tamamen bize düşman bir hat inşa edilmektedir.
Türkiye için en büyük tez onu yeniden Anadolu’ya hapsetme
, bir adım sonrasında da
savaşı Anadolu içlerine taşıma
hesabıdır.
Şimdi bunu
gözlerimize baka baka
yapıyorlar ve bizler yerimizden kımıldamıyoruz bile. Bu ülkenin geleceğini
rehin
alıyorlar, imha etmeye çalışıyorlar,
yüz yıl sonra yeniden yükselişimizi bu şekilde felakete dönüştürmeye çalışıyorlar
, hala anlamadık mı?
“Savaşa girme” diyenler işte bu oyunun içindedir
Bu
kuşağı yarmak Türkiye’nin yarınını kurtarmaktır
. Bugün Türkiye’ye
“savaşa girme”
diyenlerin büyük bir kısmı söz konusu projenin içerideki pazarlamacılarıdır, savaşı Türkiye içlerine taşımada rol üslenenlerdir.
Derin bir irade, görünmeyen bir el, Türkiye’nin kaderiyle oyun oynuyor
. Söz konusu irade
PKK iradesi, aklî değil, bir emperyal projedir
.
15 Temmuz
’da nasıl bir ihanetle sonuca varmak istemişlerse buradan da aynı sonuca varmak istiyorlar.
Krizi, tehdidi, savaşı
sınırlarında karşılayan
bir devletin geleceği tehdit altındadır
. Çünkü bir süre sonra o sınırlara ördüğümüz
beton duvarlar
bile bir güvence oluşturmayacak, savaş Anadolu içlerine taşınacaktır. Başlıkta
“Hatay’ı da alacaklar mı”
derken, 1991’den bu yana devam ettirilen
“konjonktür oluşturma”
taktiklerine dikkat çekmeye de çalıştım.
Bize bunu bile tartıştıracak ortamı oluşturmaları
muhtemeldir.
O gizli elin içerideki
temsilcileri kimler?
O gizli el içeride nasıl bir operasyon yürütüyor, devlet aklını nasıl sabote ediyor, Türkiye’yi nasıl hareketsiz bırakıyor
, hangi güvenlik konseptinden hareket ediyor, ne tür yeni oyalama taktikleri hazırlıyor?
O gizli el,
FETÖ’den sonra, onun yerine ikame edilen el, çevre, içeride ne tür operasyon yürütüyor
? ABD’nin söz konusu harita için Suriye topraklarında yürüttüğü operasyonun
Türkiye içindeki ayakları
kim? Böyle bir şey gerçekten var mı, varsa nasıl bir tehdit olduğunu kavrayabildik mi? Tehlikenin büyüklüğünü ve
yakınlığını
gördük mü?
Yanılmayı çok istiyorum…
Afrin
’e müdahale, söz konuşu kuşağın
Akdeniz kapısını kapatma
dışında hiçbir seçeneğimiz yok.
Mesele artık Suriye meselesi değil, Türkiye meselesidir
. O kuşak yarılamazsa çok yakında
yüzlerce kilometrelik “Türkiye cephesi”
ile yüzleşmeye hazır olalım.
Sadece
endişelerimi
paylaşıyorum, görebildiklerimi aktarmaya çalışıyorum. Bu tehdide karşı
Türkiye’nin gözlerini kör edenlerin 2019’dan önce nasıl bir senaryonun içinde olacaklarını
hep birlikte göreceğiz.
Dikkatleri çekmek için
“Hatay’ı da alırlar mı”
derken aslında savaşı Türkiye’ye taşımak için
çok beklemeyecekleri
konusunda kendimce bir uyarı yapmaya çalışıyorum.
Umarım yanılırım…
#Suriye
#PKK
#ABD
#Afrin
#Hatay