Binali Yıldırım en zor döneme tanık olacak

04:0023/05/2016, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
İbrahim Karagül

Dünkü
, sadece
Genel Baş
kan
ve ardından
Başbakan
'ın değişmesiyle sınırlı bir durum değildi.
Bayrak değişimi
, yumuşak geçiş, sorunsuz devir teslimin çok ötesinde anlamlar içeriyordu. Kongre,
derin bir sistemik dönüşü
mün,
Başkanlık sistemine
geçişin açık ilanıydı.


Binali Yıldırım

'ın Başbakanlığı'nın başladığı tarih,

Cumhuriyet tarihinin en keskin dönüşümün başladığı tarih

olarak kayıtlara geçecektir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan

'ın Türkiye'yi dönüştürme projesinin

en önemli eşiği

bu kongre ile aşılmış, AK Parti, yeni döneme göre kendini

formatlamış

oldu.



Bundan sonra

AK Parti

'de

genel başkanlık güç/iktidar alanı değil

sadece koordinasyonla sınırlı bir yetkidir.

Başbakanlık

ise, Türkiye'nin

iç iktidar biçimlenmesiyle

bağlantılı bir yetki alanı değil, sadece

hizmet

ve hizmetlerin koordinasyonu ile alakalı bir pozisyon olacaktır.



Çünkü Başbakanlık makamı, geleneksel iktidar alanından çıkarılmıştır.

Bu içeride de böyledir, uluslararası ilişkilerde, dışarının Türkiye ile ilişkilerinde de böyle olacaktır. Dolayısıyla Başbakanlık bir

siyasi kimlik

,

sürükleyici bir önderlik

, toplumsal eğilimleri yöneten bir makam olmayacaktır.



Türkiye devrimi ne demek?

Devletin iktidar alanı güçlenmektedir

.

Çok parçalı

iktidar alanları terk edilmektedir. Sivil ve askeri bürokrasi, yargı ile ağırlıklı olarak Başbakanlık alanında yoğunlaşan çok parçalı iktidar alanları bir merkezi

devlet aklı ve iktidarı

olarak yeniden biçimlenmektedir.



Yaşananlar aslında bir

devrimdir

. 12 Eylül Anayasası her ne kadar Cumhurbaşkanlığı'nın pozisyonunu güçlendirse de, artık Türkiye için bu güç de yeterli olmamakta,

Türkiye büyüdükçe, değiştikçe iktidar gücü de yeniden formatlanmaktadır

.



Türkiye devrimi dediğimiz şey sadece duble yollar, köprüler, havaalanları, çılgın projeler, millet-devlet yakınlaşması, dışarıda daha geniş coğrafya ile ortak alanların yeniden keşfedilmesiyle sınırlı değildir

. Elbette bunların hepsi Türkiye devriminin yansımalarıdır.



Ama

asıl devrimin sistemin normalleştirilmesi

, 21. yüzyıl Türkiye'sinin kendini yeniden kurması, biçimlendirmesi ve bu

esaslı temelleri

atabilmesidir. Türkiye devrimi bu yüzden aslında

yeni bir kuruluş

, yeni bir toplumsal sözleşme, kurumların yeniden biçimlendirilmesi demektir.

Yeni Türkiye bu yüzden sadece bir söylem değildir

.



Türk Baasçılığı'nın sonu

Aslında

Cumhurbaşkanı'nın halkın oyuyla seçilmesi bu sistemik dönüşümün temelini atmışt

ı.

Erdoğan

'ın Cumhurbaşkanı olmasıyla süreç

fiilen

başlamıştı. Dikkat ederseniz her gelişme bu süreci besleyecek şekilde gelişmiştir.

Sistemik dönüşümün alt yapısı büyük oranda şekillenmiş

, Türkiye, Soğuk Savaş döneminin

ulus devlet

modelinin dışına taşmış, bir nevi

Türk Baasçılığı

anlayışını zihninden ve gönlünden çıkarmıştır.



Bundan sonra

çok parçalı iktidar

biçimlenmesi ülkeye büyük zarar verecek, bunda diretmemiz halinde

Türkiye'nin küçültülmesi tehdidiyle

yüzleşmek zorunda kalacaktık. Sürece direnç gösteren kişi ve çevrelere özellikle dikkat edin. Büyük oranda

“küçük ölçekli

” ve iktidarı halkın dışında bir çok alanda

paylaştırmış bir Türkiye

için mücadele ettiklerini, ağırlıklı bölümünün

dışarıyla bağlantılı

olduğunu, onların Türkiye algısına sahip çıktıklarını, onların içerideki uzantılarının

imtiyazlı
alanlarını

garantileme peşinde olduklarını göreceksiniz.



Terörle ortaklık kurma

dahil, bu yeni döneme karşı olan her güçle işbirliği yapmaları boşuna değildir. Türkiye'nin büyük yürüyüşünü engellemeye dönük

bütün projelerin dışarıdan servis edilmesi

ve içerideki

direnç odaklarının
aynı anda harekete geçirilmesi

her şeyi ortaya koyar niteliktedir.



Kan isteyenler bir şeylere hazırlanıyor

Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçildiği günden bu yana hızlanan sistemik dönüşüm Türkiye'yi aslında fiilen Başkanlık sistemine geçirmişti

. Geriye,

siyasi ve hukuki prosedür

ün, altyapının oluşturulması kalmıştı. Toplumsal eğilim hızla bu alana yönelmeye başlamıştı bile. AK Parti'deki genel başkanlık ve Başbakan değişimi de bu sürecin bir parçası.

Parti önce kendini formatlıyor

, yeni döneme hazırlıyordu.



Türkiye'nin artık bu yoldan

dönüşü olm

ayacak. Bundan sonraki bütün girişimler,

AK Parti'yi, hükümeti durdurmaya dönük değil, Türkiye'deki bu sistemik dönüşümü durdurmaya dönük

olacak. O tür müdahaleler de tamamen dışarıdan müdahale şeklinde kendini gösterecektir.



Kemal Kılıçdaroğlu

'nun

sözü tam da bu anlamda söylenmiştir ve basit bir söz değildir.

Gezi ve 17 Aralık benzeri bir cephe hareketinin altyapısı daha bugünlerden hazırlanmaya başlanmıştır

.

Sağımızda solumuzda gördüğümüz bir çok kişi ve çevrenin birkaç ay sonra nerelere savrulabileceği tahminini sizlere bırakıyorum

.



Davutoğlu'nu ötekileştirme

Sanırım bu gerçeklerin etkisiyle dünkü kongrede müthiş bir

olgunluk seviyesi

ne tanık olduk. AK Parti kimliğinin, özellikle de büyük Türkiye mücadelesinin pekiştiğini, yerleştiğini gördük. Değişimin

sancısız

geçmesi,

AK Parti'de değerlerin üstünlüğünün pekiştiğinin, üst kimliğin oluştuğunun ve bunun kişilerden bağımsızlaştığının göstergesi

oldu.



Davutoğlu

yaptı. Nefsini baskı altına alıp değerleri öne çıkardı. Böyle bir devir herkesin kolay

hazmedebileceği

bir şey değildir. Bu tür devirlerin ne örneklerini gördük.

Kavgalar, gürültüler, kırgınlıklar, küskünlükler, kopuşlar

gördük. Ama öyle olmadı. Verilen mesajlar, ortak değerleri öne çıkarmaya dönüktü.

AK Parti'yi ayakta tutan, milletin kalbine yerleştire

n de buydu.



Davutoğlu'nu ötekileştirmey

e dönük yoğun bir çaba vardı. Özellikle “

küçük çıkar grupları”

üzerinden operasyonlar yapıldı. Ama bu

yaygara

kimsenin düşüncesini aşındıramadı. Bazıları kopuşlar hayal etti. İkilik, ayrışma beklentisi içine girenler oldu. O da olmadı. Bunun olmasını önleyen Davutoğlu'nun kendisiydi.



Binali Yıldırım en zor döneme tanık olacak

Her ne kadar Başbakanlık makamı yeni dönemde,

Başkanlık sistemi uygulamasında nitelik değiştirse

de

Binali Yıldırım

, zor bir Başbakanlık dönemi geçirecek. Bu zorluk, hizmetlerle alakalı değil, parti ile alakalı değil. Bu

zorluk Başkanlık sistemine geçişten kaynaklanacak. Sancılı bir dönem olacak. Çok ciddi bir direnç, çok yıpratıcı saldırılar başlayacak. Doğrudan Erdoğan'ı hedef alan çokuluslu operasyonlar başlayacak

.



Gezi olaylarında havaalanı inşaatının bile iptal edilmesi istendiğini hatırlayalım. Bir havaalanına tahammül edemeyenlerin, bu

sistemik dönüşümü hazmetmeleri imkansızdır

. Çünkü bu, yüzyıllara dayanan bir

hesaplaşmadır

. Şimdi hesaplaşmanın belki en çetin dönemine gireceğiz. Bir nevi

son saldırı

olacak bu. Tam bu dönemde Başbakan olmanın, genel başkan olmanın zorluğu takdir edilmelidir.



Kurmay zeka

Ama AK Parti'nin bir

kurmay zekası

vardır. Diğer muhalif siyasi hareketlerden ve çevrelerden

fersah fersah

ileride bir üst söylemi ve güçlü perspektifi vardır. Bütün bunların üstesinden gelecektir.



Bu kurmay zeka değerledir.

Ülkelerin büyük yürüyüşü hep küçük kavgalarla heba olur. Dar hesaplarla, küskünlüklerle yarı yolda kalır. Hatta imparatorluklar, güçlü ülkeler bile bu iç çekişmeler yüzünden büyük yıkımlar yaşamışlar, fetret dönemlerine mahkum olmuşlardır

. Tarihimiz ve coğrafyamız bunun sayısız örnekleriyle doludur.



Bu kurmay zeka, işte bu dönemde,

son yıkıcı saldırılara direnmenin

yollarını bulacaktır.



Kurucu irade ve zor sınav


AK Parti'yi sadece bir

siyasi parti

olarak görmüyoruz. Bir

kurucu irade ve kadro

olarak görüyoruz. Türkiye'nin en üst projelerini,

devlet aklını, felsefesini ve vizyonunu biçimlendiren anlayış

, hareket olarak görüyoruz.



Öyleyse böyle bir yapının sağlam durması gerekiyor. İktidar kavgalarıyla, çıkar paylaşımlarıyla heba edilmemesi gerekiyor. Milletimizin

yüz yıl sonra yeşeren umutlarının, yükselen özgüveninin ve beklentilerinin

heba edilmemesi gerekiyor. Yani, kadrolara

çok ağır yükler, fedakarlıklar

düşüyor.



Önce kendileriyle,

kendi nefisleriyle

mücadele etmeleri gerekiyor. Küçük hesaplar peşinde koşanlar, dar çevre hesapları yapanlar,

kişiler üzerinden senaryolar uygulayanlar

, bu yapının çözülmesinin

herkesi yok edeceğin

i, herkesin kaybedeceği gerçeğini göremeyecek kadar

kördür

.



Dünkü kongre, bu yönden baktığınızda bir sınavdı ve başarıyla aşıldı. Şimdi

Anayasa, Başkanlık sistemi gibi sistemik dönüşümün en zor cephesi

açılıyor.


Bu da başarılacaktır, hiç şüphemiz yok.



Hayırlı olsun…


#Binali Yıldırım
#AK Parti