Aydın Doğan, son kurşunu atmak için fırsat kolluyor..

04:001/03/2017, الأربعاء
G: 17/09/2019, الثلاثاء
İbrahim Karagül

Hürriyet gazetesinin
“Karargah rahatsız”
başlığına yönelen
öfke
, basit bir tepki değil. Mesele bir gazetecilik işi,
başlık
ya da
haberin nasıl görüleceği
meselesi değil. Teknik bir hata, bir çalışanın
kişisel
kusuru ile sınırlı da değil.


Mesele bir hafıza meselesidir

.

Bir kötü sicil meselesi

, Türkiye'nin siyasi tarihine işlenen

kötü anılar

meselesidir.

Aydın Doğan'ın ve kurmay ekibinin,

ısrarla diri tutmaya çalıştığı bir anlayışı her fırsatta öne çıkarması,

boşluk araması, fırsat kollaması

, operasyonel güç olarak bekleyişte olması meselesidir.



Türkiye karşıtı her ülkenin doğal ortağı


Milletin
eğilimlerine

, hedeflerine,

kimliğine

karşı yelken açan,

en önemli sermayesi bu pozisyonu olan

, bu rol üzerinden

güç ve zenginlik

devşiren söz konusu grubun,

hareket alanı ne kadar daralmış olsa da

, içeriden ve dışarıdan gelecek her

güç takviyesiyle asli cephesine döneceği

meselesidir.

AK Parti
ve Erdoğan histerisi

nin genlerine kadar işlediği,

hazımsızlığın

kontrol edilemez noktalara ulaştığı görüntüsüdür.



Türkiye'nin,

çok güçlü bir dalga yakalayarak,

başlattığı büyük dönüşüme dair her girişiminin, her büyük çıkışının karşısında yer alan,

Türkiye'yi durdurmak isteyen her ülke ve güç için “doğal ortak olma” niteliğini hiç kaybetmeyen bu grup

, ülkemize

özür

borçludur.



Doğan grubu özür dilemeli


Geçmişin kötü anılarını silmek mümkün olmasa da, bir şekilde,

güven tazelemek

için milletimizi

ikna etmek

zorundadır. Bu başaramadığı ölçüde,

tarihin yanlış sayfasında yer alan bir çevre

olarak kalacak, güç kaybedip

eriyecektir

. Düşünüyorum da,

son otuz yılı

göz önüne alınca,

bu grubun Türkiye için ne anlama geldiği

meselesi oldukça hassas bir soru olarak ortada duruyor.



Kendini

hangi değer

üzerinden tanımlayabilir?



İslam karşıtlığı ve Baasçı yapı..


Demokrasi mi, özgürlükler mi, vatanseverlik mi, milliyetçilik mi, İslami kimlik mi?

Tek tek bütün bu kavramlar üzerinden bir sorgulama yapsak,

Hürriyet

'in ve söz konusu grubu yerleştireceğimiz hiçbir yer yoktur. Toplumsal tabanı silinmiştir, iktidar alanı daralmıştır.



Askeri darbeleri savunan, destekleyen hatta tahrik eden, özgürlükleri sadece kendi münhasır alanlarına hapseden, demokrasiyi seçkin bir zümreye hasreden, devlet algısını ve milliyetçiliği Baasçılık olarak algılayan, İslami kimliğe karşı açık savaş yürüten bu yapı
neyi temsil eder?


Türkiye'nin

toplumsal haritasında

, devletin sistematik sancılarında, toplumun büyük

dönüşüm rüzgarında

nerede durur?

Anadolu'nun neresinde yer alır?

Hangi toplumsal tabanla özdeşleşir?

Hangi siyasi kimliğe

mensuptur? Hiç birine..



Vesayetin içerideki uzantıları


İçeriye bakınca sadece eski iktidar alanları kalıyor geriye. Artık Türkiye'yi

yönetmeyen, yönetemeyecek olan, tarih dışı kalan, küresel ölçekte değişimlere ayak uyduramayan

yapılarla eski ortaklıklar kalıyor.



Dışarıya

yakınca daha şanslı görünüyorlar. Eskiden de öyleydi.

Dışarıdan güç alıp içeriyi yöneten, dış vesayetin içerideki uzantıları olan

bu çevrenin

müdahale alanları

oldukça daraldı. Ancak durum daha da tehlikeli hale geldi. Dışarıdakiler için müdahale araçları azaldığı için onların değeri daha da arttı.



Çünkü onlar bir şirket, ekonomik bir yapı ya da medya kuruluşu değil

. Siyasi tarihimize damga vurmuş,

hükümetler düşürmüş, bakanlar atamış ya da azletmiş

, iç politikayı dizayn etmiş, merkez iktidar alanını belli ölçüde yönlendirmiş bir yapıdır söz konusu olan.



Türkiye kavgası bitmedi, yeni saldırılar gelecektir


Bundan sonra daha da

“dışarıdan”

olacaklar, daha da yabancı güç haline gelecekler. Türkiye için daha bir

ulusal tehdit

kategorisine girecekler. Çünkü

temsil ettikleri iktidar kimliği tehdit edicidir

. İçeride de dışarıda da tehdit edicidir.



Çünkü

Türkiye'ye yönelik müdahalelerin sonu henüz gelmemiştir

.

15 Temmuz

gibi çok ağır bir

travma

yaşamış olsak da,

yüz yıllık Türkiye kavgasında vesayet çevreleri henüz pes etmemiştir

. Saldıracaklar, yeni yöntemler deneyecekler. Bu grup, Türkiye için değil, onlar için değerlidir, doğal ortaktır. Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra

Türkiye'ye yönelecek her çokuluslu müdahalenin ortakları yine onlar olacaktır

.



Bunları

kişisel intikam

duygusuyla yazmıyorum. Geçmişe bakıp bir değerlendirme yapıyorum.

Hürriyet

gazetesi,

Aydın Doğan

'ın medya yapılanmasının tarihine bakan herkes,

en kritik zamanlarda kimlerle ne tür ortaklık ilişkisine girdiklerini

görecektir.



O kibir, o şantajlar, linç haberleri unutulmayacak


“Kara Cuma”

manşetleri,

Refahyol

'a karşı

28 Şubat

cuntacılarıyla, İsrail aşırı sağıyla, ABD'li neoconlarla işbirliği gün gibi ortadadır. Bu ülkenin

muhafazakar insanlarına karşı yürüttükleri savaşın

anıları canlıdır. O aşağılamalar,

o kibir, o tepeden bakış, o linç haberleri, o şantajlar

unutulur gibi değildir. En son

7 Haziran seçimleri öncesi yürüttükleri operasyon

başlı başına bir suçtur, teröre dolaylı destektir.



Eğer bu grubu

masum

ilan edeceksek,

ülkenin en az otuz yılını silip atmak

zorunda kalacağız demektir. Bugün siyasi tarihi yazan,

merkez güç alanını oluşturan kitlenin hepsi onların düşmanıydı. Açık savaş yürüttüler

.

2003 yılından bu yana AK Parti iktidarına karşı her saldırıda yer aldılar

, destek verdiler hatta medya operasyonları yürüttüler.

FETÖ'nün ortakları da, HDP'yi pazarlayanlar da

onlardı.



Aydın Doğan kaybetti, ama kaybettiğini hala anlamadı


Aydın Doğan ve ekibi

yanlış bir tarihe yatırım

yaptı. Hesaplarının doğru çıkması için de

acımasız

bir savaş yürüttü. Öyle ki, Türkiye'nin

siyasi kaderine müdahale

edeceğini sandı ve bu yönde çabaladı. Çünkü bu savaşı kaybederse her şeyi kaybedeceğini görüyordu. Bu yüzden direndi, direndi.. Her karşı çıkışı bir umut olarak gördü, hepsine sarıldı.



Ve kaybetti… Ama kaybettiğini daha tam olarak anlayamadı.

Bu yüzden, her boşlukta öne çıkıyor, eski haline dönüyor. Görüyoruz ki,

hala bir yerlerde umut kalmış

. Oraları arıyor, oralara yatırım yapıyor, oraları

kaşıyor

. Mesele o haber değil, atılan başlığın hatırlattıklarıdır. Tepkinin, öfkenin kaynağı da burasıdır.



Doğan grubu kendi geçmişi altında eziliyor


Doğan grubu kendi geçmişinin altında eziliyor

.

En büyük düşmanı geçmişidir. Kimseyi suçlayacak halleri yoktur

. Bu aşamadan sonra bile hala aynı noktada taarruza girişebiliyorlarsa

intihar etmeyi

tercih etmişler demektir.



Merhum

Necmettin Erbaka

n'ın vefat yıldönümünde,

28 Şubat

yıldönümünde,

15 Temmuz

'un çok büyük acıları hala tazeyken ve de

16 Nisan Cumhurbaşkanlığı referandumu

öncesi, böyle bir çıkış gerçekten de intihardır.



İşte biz bu yüzden16 Nisan diyoruz..


İşte biz, bu yüzden

16 Nisan

'ı çok önemli görüyoruz. Eski

iktidar artıklarının, o dar oligarşik kadroların, o imtiyazlı yapıların tasfiyesi

nin vesayetin sonu olacağını biliyoruz.



Küçük, kontrol edilebilir, birilerinin elinde oyuncağa dönüştürülen, bir İsrailli generalin talimatlarına mahkum edilen Türkiye

defterinin kapanıp bir üst ligde, küresel ölçekte oyuncu olacak bir Türkiye için mücadele ediyoruz. Bugüne kadar hep yaptıkları gibi, referandumdan

evet

çıkmaması için yürütülen söylemin de bu dar çevrelerden beslendiğini biliyoruz.



Son kurşunu atmak için fırsat arıyorlar


Merkez iktidar alanı güçlü, tarihi sorumlulukları olan,

Batı'dan gelen talimatlarla yönetilmeyen, hızlı hareket edebilen, karar mekanizmaları iyi işleyen

güçlü bir Türkiye için yol alıyoruz.



Referandum, bugüne kadar yapılan reformların, yeniden yapılanmanın zirvesidir. 15 Temmuz olmasaydı, 16 Nisan'a karşı çok büyük operasyonlar yapacaklar,

büyük krizler

çıkaracaklardı.



Hala öyle arayışları var. Bu yüzden,

“Türkiye kavgası” henüz bitmedi, devam edecekler, yeni yollar ve yöntemler deneyecekler”

diyorum.



Son kurşunu atmanın

bir yolunu bulacaklardır. Göreceksiniz!


#Aydın Doğan
#Hürriyet gazetesi
#15 Temmuz
#28 Şubat
#FETÖ