Almanya’nın korkusu ne? Referandum öncesi yeni operasyon ne?

04:003/03/2017, Cuma
G: 17/09/2019, Salı
İbrahim Karagül

Cumhurbaşkanı Erdoğan
Avrupa'ya gider, vatandaşlarımızla buluşur,
Almanya
derin rahatsızlık duyar.
Cesaret
edip söyleyemezse, engelleyemezse de bunu hissettirir.


Başbakan Yıldırım

kapalı salon toplantısına gider,

bin bir türlü bahane

lerle engellemeye çalışırlar.

Düsseldorf

'taki kapalı salon toplantısını izlediğimde, organizasyonu yapan ekibin

anlattıklarını

dinlemiştim. Tahmin edemeyeceğimiz

engeller

çıkardıklarını anlattılar. Şaşırtıcıydı.



Şimdi de

Adalet Bakanı Bozdağ

ve

Ekonomi Bakanı Zeybekçi

'nin programına izin vermediler.

Referandum Almanya'yı neden rahatsız eder

, oradaki vatandaşlarımızın oy kullanması onları neden endişelendirir?

Neyin korkusudur bu?


Türkiye'nin düşmanı, PKK-FETÖ'nün dostu


Ama

PKK'nın canlı yayınlarına

, salon toplantılarına, her türlü etkinliğine

örtülü destek

verirler, geniş alan açarlar.

FETÖ'nün darbeci ekibini, 15 Temmuz katliamının suçlularını barındırırlar, koruma altına alırlar

. Terör suçundan, katliam suçundan arananlara sahip çıkarlar, teslim etmezler.

Kim Türkiye'ye karşı duruyorsa ona sahip çıkarlar

, ona sarılırlar, onu bir

kart

olarak kullanırlar.



Bu

utanç verici

engelleme basit bir tepki değildir. Sadece bir belediye yönetiminin eylemi değil,

bir merkez reflekstir

.

Almanya'nın Türkiye ile hesaplaşma içinde olduğunun göstergesidir

. Her alanda Türkiye karşıtı unsurların yanında olduğunun göstergesidir.



Derin siyasi hesap, değişmeyen ittifak


Sadece referandumla

, sadece iç politik gerekçelerle sınırlı değildir. Münferit örneklerle tartışılabilecek bir olay değildir. Bu,

derin bir siyasetin izidir

. Hem Türkiye'nin

iç politikasına nüfuz etme

planlarıyla, hem Türkiye'nin büyük yürüyüşünü durdurmaya dönük

çokuluslu müdahale

lerle hem de

coğrafyamızdaki yeni harita çalışmalarıyla

bağlantılı, bütüncül bir siyasetin yansımalarıdır.



Ülkemizi ilgilendiren her gelişmede,

iç bütünlüğümüzü, bağımsızlığımızı

ilgilendiren her durumda aynı politika, siyaset karşımıza çıkmaktadır. Almanya'nın terör desteği ile

ABD askerlerinin PKK/PYD'ye sahip çıkması

işte bu büyük hesabın ürünüdür.



Dikkat edin, son dört yılda,

ülkemizi karıştırmaya dönük bütün müdahalelerde aynı refleksi görürsünüz

. Tehditleri ortadan kaldırmaya dönük her mücadelemizde karşımızda

aynı ittifak

yer alır. Her olayda, içerideki

direnç

odaklarıyla, eskinin

imtiyazlı iktidar

çevreleri ile bu ülkelerin dayanışma içinde olduğunu fark edersiniz.



Erdoğan'ı durdurmak, ülkeye diz çöktürmek


İçeridekiler Erdoğan'ı ve AK Parti'yi, dışarıdakiler Türkiye'yi durdurmak

için seferber oldu.



Gezi

olaylarında terör üzerinden hükümet düşürmeye kalkışan işte bu

ortak cephe

ydi. Öyle ki sokaklarımızdaki terör gruplarını

Alman istihbaratının elemanları

yönetiyordu.

Sokak terörü üzerinden Ankara'yı ele geçirmeyi

, Başbakanlığı basmayı, ülke içinde kimlik savaşları başlatmayı denediler.



17-25 Aralık'ta yine aynı dayanışmayı, aynı ortak cepheyi gördük

. İçerideki darbe girişimine dışarıdan alabildiğine medya desteği verdiler.

Avrupa gazeteleri Erdoğan karşıtlığı ile Türkiye düşmanlığı ile dolup taştı

. Yazılar, karikatürler, medya kampanyaları çok çirkindi ve merkez iktidarlar tarafından yönetiliyordu.



Ve

15 Temmuz

'da karşımızda bir küresel ittifak gördük.

FETÖ üzerinden servis edilen darbe ve iç savaş planı

nın arkasında durdular. Başarıdan o kadar emindiler ki, iş

fiyaskoyla

sonuçlanınca şok oldular. Hiçbiri,

hiçbir başkent demokrasinin, millet iradesinin yanında durmadı

. Hatta 16 Temmuz'dan itibaren açıklama bile yapamadılar. Çünkü böyle bir sonuç beklemiyorlardı, bu sonuca göre açıklama hazırlamamışlardı.

Günlerce
nasıl cümle kuracaklarını bilemediler

.



Referandum üzerinden operasyona başladılar


Şimdi referandum üzerinden operasyon çekiyorlar

.

Bu da, Gezi gibi, 17-25 Aralık müdahalesi gibi, 15 Temmuz işgal girişimi gibi aynı merkezlerden yönetilmektedir

. Cephede yine aynı güçler vardır; devletlerin yönettiği, terör örgütlerinin kullanıldığı, bir takım siyasi çevrelerin harekete geçirildiği bir cephe..



Dışarıdaki tavırla, içerideki yıkıcı cephe arasındaki geçişkenlik dikkat çekicidir.
Hayır kampanyasının odak noktası bu ittifaktır

. Her ne kadar siyasi bir durum olsa da, bir demokratik hak olsa da,

“evet”

diyeceklerle

“hayır”

diyeceklerin kendi aralarındaki

dayanışma bize

çarpıcı bilgiler sunmaktadır.



“Hayır” diyenler yeni müdahale bekliyor!..


Türkiye'yi önceleyen, vatan ekseninde düşünen, ülkemizin büyük yürüyüşünün nihai amaca varması için her türlü fedakarlığı yapanlar saflaşırken

, kendi aralarındaki anlaşmazlıkları, ihtilafları bir kenara iterken,

siyasi kimliklerinden çok ülke geleceğini öne çıkarırken

“hayır” diyenler arasındaki yakınlaşma oldukça

tehlikeli

bir görüntü vermektedir.



Sadece siyasi çevreler değil,

terör örgütleri ve dışarıdan Türkiye'yi durdurmaya çalışanların aynı eksende buluşması

, referandumu anlamsızlaştırmaya çalışması, “hayır” oyu çıkmayacağı hesabıyla

başka yollara işaret çakmaları

endişe vericidir.



Türkiye olağanüstü bir
güce dönüşecek, biliyorlar


“Evet”i sabote etmek için, Cumhurbaşkanlığı sistemini engellemek için küresel ölçekte bir dayanışma ortaya çıkmıştır

. Bu dayanışma içeriden değil dışarıdan yönetilmektedir.

Referanduma açık müdahale

etmekten çekinmeyen bu çevreler,

Cumhurbaşkanlığı sistemine

geçiş sonrası Türkiye'ye müdahale alanlarının ne kadar daralacağının bilincindedir.



Türkiye'yi durdurma seçeneklerinin azalacağını

, ülkenin kontrol altında tutulmasının artık bir

hayal

olacağını, içerideki

sistemik

dönüşümü büyük oranda başarmış bir ülkenin

olağanüstü bir güce dönüşeceğini

,

karar mekanizmalarının hızlanacağını

çok iyi bilmektedirler.



AB ile ilişkilerden ABD ile ortaklıklara,

Suriye

'nin kuzeyindeki güvenlik operasyonlarından Rusya ve dünyanın diğer merkez güçleriyle

pazarlıklara

kadar

masaya çok güçlü oturacağını

bilmektedirler.



Referandum öncesi aynı cephe yeniden kuruldu


Dünya,

sert bir iklim

e girerken, bütün ülkeler aslında bu yönde hazırlıklar yaparken içeriden ve dışarıdan Türkiye'nin

elinin zayıflatmaya

çalışılması

bize yönelik en büyük operasyon

dur. Birinci dünya savaşı öncesi de

benzer

operasyonlara maruz kalmıştık.



Ama

o zaman çöküşte bir devlet vardı, bugün yükselişe geçen bir ülke var

. Başaramayacaklar, biliyoruz ama 15 Temmuz benzeri müdahaleleri yaşamış bir ülke olarak,

referandum öncesi de aynı cephenin yeniden bir araya gelmesini

görmeyecek kadar da kör değiliz.



Çok az zaman kaldı, her şeyi deneyecekler


Kritik eşiğin aşılmasına bir buçuk ay kalmıştır

. Dolayısıyla bu dar zamanda

şaşırtıcı müdahalelere, sabotajlara, örtülü operasyonlara

tanık olabiliriz. ABD'nin

Münbiç

üzerinden Türkiye'yi durdurmaya çalıştığı, Almanya'nın kampanya konuşmasına bile tahammül edemediği bir dönemde, yeni operasyon alanının referandum olduğunu herkesin görmesi gerekir.



Türkiye bu büyük adımları atacak, hiçbir güç ve ortak cephe bunu durduramayacak

, biliyoruz. Ama yine de dikkatli ve uyanık olmak, yeni operasyon hazırlıklarını görmek boynumuzun borcudur!




#Cumhurbaşkanı
#Recep Tayyip Erdoğan
#Anayasa referandumu
#Almanya
#ABD
#Münbiç