16 Nisan’da hesapları bozulacak: Zafer içeride, hezimet dışarıda hissedilecek

04:0014/04/2017, Friday
G: 17/09/2019, Tuesday
İbrahim Karagül

Türkiye, 17 Nisan sabahına
bambaşka bir ülke
olarak uyanacak.
16 Nisan siyasi tarihimizin dönüm noktalarından biri
olacak.


Nasıl 15 Temmuz,

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük saldırı

nın geri püskürtülmesi ise, ülkemizi

iç savaşlara

sürükleyip Suriyeleştirme projesine karşı

yerli bir direniş

ise,

Güneydoğu ve İstanbul'u Anadolu'dan ayırıp Türkiye'yi imha etmeye

dönük çokuluslu müdahaleye karşı bir kurtuluş mücadelesi ise, 16 Nisan da bütün bu müdahaleler tarihinin

defterinin dürüldüğü gün

olacaktır.



16 Nisan; 20. Yüzyıl'ın dondurulmuş,

içe kapanmacı

döneminin sona ermesi,

yeni yükseliş dönemi

nin başlangıcı olacaktır. Türkiye'nin,

orta ölçekli

devlet kategorisinden çıkıp,

merkez ülkeler

kategorisine sıçraması olacaktır. Bütün dünyayı etkisi altına almak üzere olan

küresel fırtınadan sağ salim çıkmak

hatta çok daha ileri adımlar atmak için, kendi iç yapılanmasını sorun olmaktan çıkaran bir Türkiye'nin

yıldızlaşma

sının başlangıcı olacaktır.



16 Nisan: Tarih yapıcı milletler durdurulamaz


16 Nisan; darbelerin, ekonomik müdahalelerin, bir tür Baasçı karaktere sahip

çevrelerin iktidar ömürlerini tükenmesi

,

sistemik dönüşüm

ün tamamlanması, Türkiye'nin

yeni kuruluşunun ilan edilmesi

anlamına gelecek. Tarih yapıcı milletlerin

tarih seyri

dar zamanlara sıkıştırılamaz. Bu yürüyüşler, yüz yılları içine alan çok

uzun yürüyüşler

dir. Böyle milletlerin belli kalıplara, dar tarih aralıklarına, iktidar hesaplarına

hapsedilmesi

mümkün değildir.



Değişe değişe, dönüşe dönüşe, dünyanın içinde bulunduğu dönemlere göre kendini yeniden formatlayarak yürür onlar. Bu uzun seyahatte,

yolda kalanlar

olur, belli dönemlere

saplanıp

kalanlar olur, büyük yürüyüşü ve değişimi algılayamayanlar ya da

sindiremeyenler

olur.



Onlar, o çevreler,

o iktidar grupları

, içeride ve dışarıda edindikleri

ortaklarla

o ülkeleri yeniden

küçültmek

, etkisizleştirmek, yönetilebilir alanda tutmak isterler. Ya bunun için görevlendirilirler ya da çıkarları buradadır, iktidar hesapları buna bağlıdır. Bunu yaparken,

her türlü ortaklığı, işbirliğini

mubah görürler.



'Hayır' cephesi dışarıda kuruldu, bir dış müdahaleye dönüştü..


Bu ülkede, hemen bütün siyasi çevrelerden birçokları,

hesaplarını Türkiye'nin bir 20. Yüzyıl devleti olarak kalmasına göre yapmıştır

. Ama aslında

hesap içeride değil dışarıda yapılmış

ve içeriye servis edilmiştir. Onlar; bir yüz yıl

kontrol

altında tuttukları Türkiye'yi,

yüz yıl daha

bir Ortadoğu ülkesi olarak tutmak için,

Anadolu sınırlarına

yeniden hapsetmek için hatta daha

küçük parçalara ayırarak garnizon devletçiklere dönüştürmek

için kurdular bu oyunu.



İçeridekiler ise

milletten alamadıkları iktidarı, gücü bu dış müdahalecilerden almak için ihaleye çıktılar

, oralardan iktidar devşirmeye giriştiler, çünkü ayakta kalmalarının tek yolu buydu.



Bu yüzden de referandumda

“Hayır”

çıkması için

cephe içeride değil dışarıda, Avrupa başkentlerinde kuruldu

. Türkiye'de ilk kez bir seçim, küresel ölçekte bir rekabete, yarışa, hesaplaşmaya döndü.



Ülkeyi, milleti, devleti tahkim etme çabası bu


Çünkü mesele artık

iç politik değildi

, küresel ölçekte güç mücadelesinin parçasıydı.

Türkiye'yi durdurmaya

ayarlı çok büyük bir kampanya yürütülüyordu. Bazı devletlerin açıktan, bazılarının içerideki muhalif cephelerin arkasına sığınarak yürüttükleri bu savaş, aslında

dışarıdan müdahale ile içerideki direniş arasında amansız bir hesaplaşma

ydı.



Sadece bu bile, 16 Nisan referandumuna yönelik kampanya şekli bile

Türkiye'nin ne kadar büyük bir güce dönüştüğü

ne yönelik bir göstergedir. Kimlerin kimlerin yanında, hangi pozisyonda,

ne kadar Türkiyeli

olduklarına dair bir ölçüdür.



İşte bu nedenle 16 Nisan

bir iç politik mesele değildir

. Yüzlerce yıllık tarihte derin bir dönüşümdür, yeniden kuruluştur, yükselen küresel fırtınalara karşı

ülkeyi, milleti, devleti tahkim etme

çabasıdır.



'Yabancı unsur'lara karşı 'Türkiyeli olma' mücadelesi


Hayır kampanyası yürütenler,

terör örgütleri

yle siyasi çevrelerin

aynı dili

kullanması, Batı blokunun toptan bu cephe ile birlikte hareket etmesi ve aslında cepheyi

yönetmesi

ibretliktir.



Artık içerideki

Türkiye'den beslenmediğinin, hızla birer yabancı unsur haline gelmeye

doğru sürüklendiklerinin işaretidir. Bu

“yabancı unsur, dış tehdit”

haline gelme örneği FETÖ yapılanmasının takip ettiği bir yöntemdir. Öyle görünüyor ki, diğer muhalif çevreler de

FETÖ'nün izinden

gitmektedir.



Bunları gördüğümüz için başından beri referandumun bir

seferberlik hali

olduğuna, bir Türkiye mücadelesi olduğuna inandım. Hiçbir politik amaç,

hiçbir siyasi hesap bu mücadelenin üstünde değildir

. Hiçbir dar, küçük hesap bu anlamda

zihinlerimizi

karıştırmamalıdır.



Dünyanın üç bölgesinde büyük krizler patlayacak


Dünyanın çok yakında

ağır travmalara

sürükleneceğine dair güçlü işaretler vardır.

Merkez güçler arası çekişme

tehlikeli boyutlara varmıştır: ABD'nin

Suriye'ye müdahale

ye hazırlanması,

Rusya'yı Akdeniz dışına itmeye

çalışması hatta

Çin ile yakınlaşarak Moskova'yı çevreleme

ye dönük girişimi dikkat çekicidir.



Kuzey Kore

üzerinden yeni bir kriz beslenmektedir. Bu da çok yakında hem Ortadoğu/Doğu Akdeniz'in hem de

Asya Pasifik

bölgesinin ciddi biçimde patlayacağı ihtimalini öne çıkarmaktadır. Şimdiden bu

iki kriz noktasına bir tane daha ekleyelim

ve Rusya'ya yönelik Batı cephesinin

Doğu Avrupa/Baltık

bölgesinde çıkarılacağını not edelim.



Kafalarındaki asıl plan Türkiye'yi küçültmek..


Yani

tehlikeli bir döneme

girildi ve bu dönemde krizler yerel ya da bölgesel değil küresel ölçekte olacaktır. Uluslararası iklim çok sertleşmiştir ve kopacak fırtınada

kimlerin ayakta kalacağı

belirsizdir.



İşte biz tam bu dönemde,

merkez iktidar alanını güçlendirmeye, Türkiye'yi bu fırtınalara dayanacak ölçüde kuvvetlendirmeye

çalışıyoruz. Referanduma böylesine uluslararası reaksiyon gösterilmesinin nedeni budur.

“Hayır” kampanyasını yöneten Batı'daki oyun kurucularının kafasında Türkiye'yi küçültme planları vardır

. Onlar aslında bu plana göre hareket etmektedirler. Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'ye karşı kurdukları tuzakla “Hayır” kampanyası aynı oyunun uzantılarıdır.



Biz, yüzyıllardır bu cepheyi bekliyoruz


Ülkemizin verdiği mücadele ortadadır,

durduğumuz yer nettir

.

Yüz yıllardır hangi cephede duruyorsak, hangi ruhla hareket ediyorsak, hangi siyasi genetiğe göre pozisyon alıyorsak 16 Nisan'da da onu yapacağız

.



Size tavsiyem; içerideki zihin karışıklığına itibar etmeden, sadece

“Türkiyeli olma” ekseninde durun

, ülkemizin verdiği büyük mücadeleyi iyi okuyun, Batı başkentlerinin oyununa gelmeyin.



Çünkü “Evet” demek sadece Cumhurbaşkanlığı sistemine evet demek değil, Selçuklu'dan, Osmanlı'dan gelen geleneğe “evet” demektir

. O uzun tarih yürüyüşüne “evet” demektir. 21. Yüzyıl'ın Türkiye'sine “evet” demektir.



Zafer içeride, hezimet dışarıda hissedilecek


15 Temmuz'da verdiğimiz mücadeleyi daha ileriye götürmek, Türkiye'yi küçültme hesabı yapanlara Türkiye'yi büyütme kararıyla meydan okumaktır

.



Unutmayın, Anadolu'da bin yıllık siyasi tarihi biz hep meydan okuyarak yazdık, el ovuşturarak, diz çökerek, yalvararak değil.



Yine öyle yapacağız.. Yola devam edeceğiz. Engelleri, krizleri aşa aşa yürüyeceğiz. Bu eşiği de geçecek, tarih yapmaya devam edeceğiz. Çünkü 16 Nisan bir büyük

hesaplaşma günü

dür, biliyoruz. Bu hesaplaşma Türkiye ile sınırlı değil, biliyoruz. Asıl oyun Türkiye dışında kuruldu, biliyoruz. O gün

zafer içeride, hezimet dışarıda

hissedilecek, onu da biliyoruz.


#Anayasa referandumu
#16 Nisan 2017
#15 Temmuz
#FETÖ