Evrensel bir din olan İslâm'ın mensuplarına Arapça'da “müslim" denir, bu kelime Türkçemize “müslüman" olarak geçmiştir. Müslümanlık aynı zamanda bir kimliktir; bu kimliği taşıyanlar, dil, renk, vatandaşlık, coğrafya, sosyal sınıf, millî kültür, etnik özellikler üstünde bir birliğin üyeleridirler; bu birliğin adı “İslâm Ümmeti"tir.
İslâm ümmetini (müslümanlar bütününü) diğer din ve ideoloji mensuplarından ayıran ve tanınmalarını sağlayan işaretlere, sembollere, nişanlara, belliklere “şi'âr" (çoğulu: şe'âir) denir.
Müslümanları birbirine bağlayan ve guruplara göre farklı olan tabîî, sosyal, siyasî, coğrafî... bağlar vardır. Bu bağlar ümmet birliğine, dolayısıyla İslâm'a aykırı olmadıkça meşrûdur, çoğu teşvik de edilmiştir. Ancak bütün bu bağların üstünde olan, onları destekleyen, kontrol eden ve aşan bağ “dindaşlık bağıdır", müslüman kimliğinin temsil ettiği ilişkidir. Kur'ân'a göre bu ilişkiyi ifade eden ve yönlendiren temel kavramlar “kardeşlik, velâyet (birbirinin velîsi, koruyucusu, temsilcisi, tarafı olmak), yardımlaşma, dayanışma, hep birden Allah'ın ipine sarılmadır". Müslümanlar bu kavramları hayatlarını yöneten ve yönlendiren kurallar haline getirmedikçe ümmeti oluşturamazlar, ümmeti oluşturmadıkça da güçlü olamaz, diğer kültür ve medeniyetlere alternatif olacak çağdaş İslâm medeniyetini dünyaya takdim edemezler. Tarihte oluşturulan İslâm medeniyeti ne Araba, ne Aceme, ne Türk'e, ne de başka bir kavme aittir; o, bütün müslüman kavimlerin, etnik ve kültürel gurupların ortaklaşa oluşturdukları ve katkı sağladıkları “müslümanlar medeniyeti" veya “İslâm medeniyetidir".
Yukarıda tanımı geçen şiarlar, müslüman kavimlerden, uluslardan, guruplardan birine veya birkaçına değil, bütün müslümanlara (ümmete) ait şiarlardır; semboller, işaretler ve belliklerdir. Onlar, seküler kimliklerdeki vatandaşlık sembollerine benzerler. Bir kimsede, gurupta, kurumda, yerleşim bölgesinde... İslâmî şiarlar görüldüğünde veya işitildiğinde o kimsenin, o şeyin ve orasının müslüman olduğu, İslâm'a ait bulunduğu anlaşılır. İslâmî şiarlar için verilen listelerde şunlar zikredilmektedir: Besmele, selâm, dinî günler (Ramazan ayı dahil) ve bayramlar, ezan, kıble, cemâatle namaz, cum'a namazı, câmî, minare, Kur'ân, Hac ibâdeti, Peygamber (s.a.v.) in sünneti.
Dinî günler ve bayramlar:
Kavimlerin, bölge ve cemâatlerin, günümüzde ulusların her birine mahsus şenlik ve bayram günleri vardır; bunların tarihî sebepleri, ihtivâ ettikleri inançlar, değerler ve semboller İslâm'a ters düşmedikçe dinî bakımdan sakınca yoktur, her biri kutlanır ve yaşanır. Bunların yanında bir de bütün müslümanların ortak “dinî günleri ve bayramları" vardır; kandil geceleri, Ramazan ve Kurban bayramları bunların en meşhur ve yaygın olanlarıdır. İşte bu günler ve geceler de ümmetin birliğinin hem destekleyici ve besleyicileri hem de işaret ve nişanlarıdır. Bunların değiştirilmesi ve “ulusallaştırılması" mümkün ve câiz değildir.