Zekat oturumu sonuçları:
“1) Zekât mali bir ibadet olup devlete verilen vergiler zekât yerine geçmez.
2) Devlet zekâtla ilgili mevzuat geliştirir ve zekâtı ayrı bir kalemde toplayıp İslam dininde belirtilen esaslar çerçevesinde dağıtmayı taahhüt ederse o zaman devlete zekât verilir. Devlet isterse bu zekâta vergi mevzuatında da yer verebilir.
3) Anayasal bir kurum olan ve Müslümanların ibadet hayatını düzenlemekle görevli bulunan Diyanet İşleri Başkanlığı, diğer ibadetler gibi zekât ibadetinin ifasında da vatandaşlarımıza yardımcı bir yapılanmaya gidebilir. Bu maksatla Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdürlüğü gibi bir de “Zekât ve Hayır Hizmetleri Genel Müdürlüğü kurulmasında yarar vardır. Bu düzenlemeler yapılırken günümüz İslam ülkelerindeki zekât uygulamalarından ve organizasyonlardan da istifade edilmelidir.”
Bu üç maddeye katılıyorum. Üçüncü maddenin hayata geçirilmesi halinde zekatın amacına daha uygun bir şekilde ve objektif ölçütlerle dağıtımının yapılacağına da inanıyorum.
“4) Gıda bankacılığı kapsamında zekât niyeti ile yapılan bağışların, zekât yerine geçmesi aşağıdaki şartlara bağlıdır.
a)Bağış kabul eden dernek ve vakıfların, “ihtiyaç ve muhtaç anlayışı” fıkıhtaki zekât/sadaka alabilecek muhtaç anlayışından farklı olmamalıdır.
b)Sistemin işleyişi devamlı kontrol edilmeli, fakirin menfaatinin öne çıktığı bir anlayışla uygulanıp uygulanmadığı denetlenmelidir.”
Bu madde vakıf ve derneklerin zekat toplayıp dağıtmalarıyla ilgilidir. Sıkı bir denetim yapılmadıkça toplanan zekatların şer'î şartlarına uygun ve adaletli olarak sarf edilip edilmediğinden emin olamayız. Bu bakımdan heyetin tavsiyesine itibar edilmelidir.
“5. Üretim, Hizmet ve Ticaret İşletmelerinde uygulanacak zekât hükümleri hususunda şu hükümler önerilmektedir:
Mahiyeti icabı zekât matrahını sermayenin oluşturduğu menkul mal alım satımına yönelmiş market, mağaza gibi ticaret işletmelerinde nisap ve yıllanma şartı aranır, zekât oranı ise %2,5'tur.”
Bu maddeye aşağıda gelecek olan “8. Stokların değerlemesinde cari maliyet esas alınır.” Maddesi de eklenince geriye soru kalmaz ve uygundur.
“6.Üretim ve hizmet işletmelerinin zekâtı hakkında yapılan müzakerelerde üç farklı görüş ortaya çıkmıştır. Bu görüşler kısaca şunlardır:
a)Söz konusu işletmelerin üretim araçları zekâta dâhil olmaz. Bu durumda yılsonunda net varlık toplamı üzerinden ticaret işletmelerinde olduğu gibi %2,5 oranında zekât verilir.
b)Bahsedilen işletmelerde sabit sermaye yatırımları matraha dâhil olmaz. Bu durumda zekât matrahı sadece gelirden oluşur. Elde edilen gelir; nisap ve yıllanma şartına tabi olmadan net gelirden %10, bürüt gelirden ise %5 oranında zekât gerekir.
c)Büyük işletmelerin üretim araçları da zekâta dâhil olur Bu durumda matrah, “üretim araçları artı elde edilen gelir”den oluşur. Üretim araçları artı gelir yıllanma ve nisap şartına tabi olarak %2,5 oranında zekâta tabi olur.”
Bu maddede b) şıkkı bizim tercih edip daha önce çeşitli vesilelerle açıkladığımız görüştür. “Sabit sermaye yatırımları”, zirai faaliyetlerdeki toprağa tekabül etmektedir. Nasıl toprak (tarla, bahçe, sera vb.) zekat matrahına dahil olmuyorsa o yatırımlar da dahil olmaz. Nasıl zirai ürünlerde duruma göre yüzde on veya beş alınıyor ve yıllanma şartı da aranmıyorsa o üretimde de bu hüküm uygulanır. Bu madde ile ilgili olarak benim farklı tercihim “nisap şartı aranacağı”dır; çünkü zekat belli ölçüde zenginden alınır ve yoksula verilir. Nisap ise zekat yükümlülüğü bakımından asgari zenginlik şartıdır.
“9. Tahsil kabiliyeti bulunan (kuvvetli) alacaklar, zekât hesaplamasına dâhil edilir. Şüpheli ve tahsil kabiliyeti olmayan (zayıf) alacaklar ise tahsil edildiği dönemde zekat hesaplamasına dahil edilir.
Kısa vadeli borçlar zekat matrahından düşülür. Uzun vadeli borçların zekat matrahından düşülmesi hususuna gelince; bir tebliğci hariç diğerleri bu tür borçların da matrahtan düşürülmesi hususunda ittifak etmiştir.”
Zamanımızda daha çok taşınmaz alım satımında çok uzun vadeli alacak ve borç oluşmaktadır. Son iki maddeye göre mesela bir daireyi bir milyon liraya on yıla bölünmüş taksitlerle satan kişi elde edemediği ve istifade de etmediği bir meblağın her yıl zekatını verecektir. Yine durmadan yatırım yapan ve borç eden bir iş adamı belki de ömrü boyunca uzun vadeli borcunu matrahtan düşerek zekat vermeyecektir.
“Şöyle düşünsek ve desek daha uygun olmaz mı” diye ehline sual etmek isterim:
Ne borç matrahtan düşülsün, ne de alacak matraha dahil edilsin. Zekat ödeyen kişi yıl tamam olunca o (geçmiş) yılın zekatını veriyor. Bu geçmiş yıl içinde ödenen borç zaten matrahtan düşmüştür, tahsil edilen alacak da matraha dahil olmuştur. Bundan sonraki yıllarda ödenecek borcu ve tahsil edilecek alacağı hesaba katmak -geçmiş yıl bakımından- olmayanı var saymak gibidir. Yalnızca yeni yıl içinde ödeyeceği borçlarını asli ihtiyaç hükmünde tutarak matrahtan düşmek makuldür.
Zekatta nisap olarak da ailenin yıllık geçimi için gereken mal ve meblağ esas alınabilir.Bu mala (havâic-i asliyeye) ek olarak bu kadar zekatlık mala sahip olan kişi zekat yükümlüsü olur.