Tasavvufa saldırmak mı?

03:0012/05/2016, Perşembe
G: 13/09/2019, Cuma
Hayreddin Karaman

Selefî ve Hâricî çıkışlara karşı yıllardır İslam Tasavvufu'nu savunan, İmam-ı Rabbânî ve İslam Tasavvufu kitabını yayınlayan bir kimseyi “Tasavvufa saldırmak”la suçlamak, Şeriat'a bağlı ve zahir İslamî ilimlerin denetimine tabi olmayan Tasavvuf yorum ve hareketlerinin yanlışlığına dikkat çeken bir kimseyi ima ederek “o şöyledir, böyledir, ona itibar etmeyin, Tasavvuf'un yanlış kollarını ve yollarını tenkit etmek gerekirse onu da Tasavvuf'a mensup olanlar yapar, başkalarının haddi değildir…” kabilinden yazılar döktürmek de neyin nesi, hangi tarafın sesi oluyor!?



Günümüzde bazı tarikat uygulamalarında görülen yanlışlar, bid'atlar, hurafelerle ilgili onlarca mektup geliyor; bunlardan ikisini yayınladım, sonra da değerlendirme yazıları yazdım. Elbette Şeriat'a bağlı, bid'at ve hurafelerden uzak kalmaya özen gösteren tarikat uygulamaları var; peki bunlar diğerlerinden şikayetçi değiller mi, kendi imajlarına da zarar veren bu sahte, istismarcı, zararlı temsilleri tenkit etmiyorlar mı? Ben yakinen biliyorum ki, hem geçmişte hem de günümüzde bu şikayetler, tenkitler ve uyarılar yapılıyor. Ben de kendi bilgi ve bulgularıma dayanarak iyiye iyi, kötüye kötü deyince bu alınmalar, bu haksız ve çirkin saldırılar ne oluyor, hangi ahlak ve tasavvuf âdâbı ile bağdaşıyor!



Ağızdan çıkan her sözün bir sorumluluğu, bir hesabı vardır; ağızlarının ölçüsünü kaybetmiş kişileri sorumluluklarıyla baş başa bırakarak doğru bildiklerimi özetleyeyim:



İslam'da Fıkıh, Kelam, bunların mezhepleri nasıl varsa, nasıl bunlar İslam'dan çıkmış ise Tasavvuf ve tarikatlar da vardır, İslam'dan çıkmıştır. Ancak her İslam'dan çıkan ve çıkarılan (keşifler, ictihadlar, yorumlar…) mutlak manada isabetli ve tenkit dışı değildir. Peygamberimiz (s.a.) dışında her bir beşerin düşüncesi, yorumu, keşfi tenkide ve ilmî denetime tabidir.



Peygamberimiz (s.a.) dışında herhangi bir beşeri, yanılmaz ve günah işlemez kabul etmek Ehl-i Sünnet itikadına aykırıdır.



Bir Fıkıh, bir Kelam, bir felsefe, bir Tasavvuf İslam'ı olmaz; İslam bir tanedir, yorumlar İslam'a aittir, İslam bu yorumların birine mahsus değildir. İnsanlığı dünyada ve ahirette kurtaracak olan da İslam'dır; bu yorumların yalnızca biri değildir.



Ayrımcılık, çatıştırma, meşru farklılığa tahammülsüzlük, tekelcilik, medrese-okul-tekke üçlüsünü bütünleştirmek yerine ayırarak birini alıp diğerini atmak ümmete hayır getirmez, “Allah'ın kulları olarak kardeşlik” ümmetin harcı, dayanışma ise gıdasıdır.



Kırk yıldır bazı çevreler ısrarla beni Efgani, Abduh, İbn Teymiyye gibi zevatın peşine düşmekle itham ediyorlar. Ben de yıllardır bu isimleri, merhum Hamidullah, Mevdûdî, Seyyid Kutup gibi diğerlerini, kendi eserlerini okuyarak, leh ve aleyhlerinde yazılanları bilerek, taraf tutmadan oldukları gibi anlatmaya çalıştım. Bunları yerin dibine batıranlara da, göklere çıkaranlara da tabi olmadım. Birinin peşine düşmeye gelince, kimin peşine düşeceğimi Rabbim ve Resulü açıklamıştır: Kitab ve Sünnet. Bunların dışında kim ne söylemişse “sözü dinler en güzeline uyarlar(Zümer: 38/19)” düsturuna göre hareket ederim. Taklit benim işim değildir.



“Bazı kimseler için bazı durumlarda bayanla da el sıkışmak maslahat-zaruret icabı olabiliyor, temel ihtiyaçlarını başka türlü karşılama imkanı bulamayanlar faizli kredi alabilirler, zinet değil de nişan olarak kullanılan altın halka caizdir” şeklindeki açıklamalarımın delilleri ve fıkıh kitaplarından kaynakları yazılarımda vardır (siteme bakın.) Bunlara bakarak beni İbahiyyecilikle suçlayanlar, iftirayı mübah saydıkları için bu sıfat kendilerine daha ziyade yakışır.



Laikleşme ve sekülerleşme belasına karşı yaptığım uyarılar, yazdığım yazılar hacimli bir kitap eder. İslam'ı bütünüyle yaşamak, korumak ve yaymak davası manasındaki İslamcılık benim yolumdur. İslamcılığı, belli şahısları merkeze alarak farklı tarif edenlerin niyetlerini bilemem, ama yaptıklarını doğru bulmuyorum.


#Selefî
#Sekülerleşme
#Fıkıh
#Tasavvuf