Dinimizi teröre, şiddete ve cana kıymaya alet edenlerin çokça kullandıkları âyetlerden dördününün mealini verecek, sonra bunlardan çıkan manayı ve hükmü özetleyecek, ardından da Müslümanların büyük bir kısmının itikadda (inanç konularını anlamada) kendisine tabi oldukları Ebu Mansur Mâtürîdî ile büyük müfessir Kurtubî'den, yaptığım özeti destekleyen nakiller yapacağım.
(Maide: 5/44-47)
44. âyette, Tevrat'ın Allah tarafından insanlar için gönderilmiş bir ışık ve bir kılavuz olduğu, Hz. Mûsâ'dan itibaren Hz. Peygamber'in zamanına kadar gelmiş geçmiş peygamberlerin Yahudilerin davaları hakkında onunla hüküm verdiği anlaşılmaktadır; hatta peygamberlerin vârisleri olan takvâ sahibi rabbânîler ve ahbâr (din bilginleri) dahi onunla hükmederler. Çünkü peygamberler de âlimler de Allah'ın kitabını korumakla görevlendirilmiş ve buna şahit yani gözetleyici olmuşlardır.
Allah'ın emir ve yasaklarını çiğneyenlerin durumu bu bağlamda üç açıdan değerlendirilmiştir: Birincisi (44. âyet), Allah'ın indirdiğini inkâr ettikleri veya hafife aldıkları için onunla hükmetmeyenler olup bunlar kâfirlerdir. İkincisi (45. âyet), Allah'ın indirdiğine inandığı halde onunla hükmetmeyenler zalimlerdir. Üçüncüsü (47. âyet), Allah'ın indirdiği ile hükmetmemek, O'nun emrinden çıkmak mânasına geldiği için onunla hükmetmeyenler fâsıklardır.
Şu halde şeriatı uygulamayanlar onu inkâr ederler ve önemsiz sayarlarsa dinden çıkıyorlar, inkar ve hafife alma sözkonusu olmaksızın şeriatı uygulamayarak günah işleyenler ise zalim ve fasık oluyorlar, ama kâfir olmuyorlar.
İmam Mâtürîdî bu âyetlerin tefsirinde özetle şöyle diyor:
“Uygulamayanların kâfir olduklarını” ifade eden âyet Allah'ın indirdiği hükümleri inkar eden ve bunları hak olarak görmeyen kimselerle ilgilidir. Bunlar aynı zamanda zalim ve fasıktırlar. Bu manada âyetlerin tamamı kâfirlerle ilgilidir. Yalnız fâsık ve zalim olduklarını ifade eden âyetler ise müminlere ait olup onlar inandıkları halde amel etmedikleri için zalim ve fâsık olmaktadırlar; çünkü zalim bir şeyi ait olduğu yere koymayan, fâsık ise Allaf'ın emrinden sapan ve çıkan denektir.
Kurtubî:
Allah'ın gönderdiği hükümleri uygulamayanların kâfir, zalim ve fâsık olduklarını ifade eden ayetlerin üçü de kâfirlerle ilgilidir ve bu husus sahih hadisin açıklamasıyla malum olmuştur. Müslümanlara gelince bunlar, -âyetleri uygulamadıkları için- büyük günah işlemiş olsalar bile kâfir olmazlar.
Bu üç âyet'in yalnız kâfirlere değil, Müslümanlara da hitap ettiğini ileri süren müfessirlere göre de mana şöyledir: “Allah'ın gönderdiği âyetleri uygulamanın gerekli olmadığına inanan ve amel etmemenin caiz olduğunu söyleyenler kâfir olurlar, ama bunlarla amel etmenin gerekli olduğuna iman ettikleri halde amel etmeyenler ise haram işlemiş olurlar, bunlar Müslümanların fâsık olanlarıdır, bunların işi Allah'a kalmıştır, dilerse bağışlar, dilerse cezalandırır.
Sonuç:
Şeriata iman ettikleri halde çeşitli sebeplerle onu uygulamayanlar kâfir olmadıkları gibi bunların yaşadığı ülke de küfür ve harb ülkesi değildir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.