Kimi yabancılar din veya dinsizlik gayreti ile kimileri de maddi, dünya menfaatine ait, stratejik sebeplerle Müslüman ülkeleri tökezletmeye, kendilerine gelip bütünüyle Müslüman olmalarını ve bu güzel dini insanlığa en uygun yöntemle sunmalarını engellemeye çalışıyorlar; bunun için kullandıkları bir taktik araç da “İslam'ı öcü göstermek, insanları ondan korkutmak ve soğutmak”tır.
Bu kötü maksada bilerek veya bilmeyerek destek verenlerin başında, sözde şeriat ilanından sonra İslam'ı uygulamaya el ayak kesme, kadınları ve erkekleri zina ettiler diye taşlayarak öldürme, olur olmaz sebeplerle insanların kanına girme ile başlayanlar vardır. İslamofobi mühendisleri de bunları abartarak kullanıyor, bu çeşit uygulamalar arttıkça emek çekmeden bol malzemeye kavuşuyorlar.
Bu kabilden bir olay da son günlerde iki İslam devletinin karşılıklı idam yarışına girmeleri ile gerçekleşiyor. Müslümanların başında bunca bela var iken, ümmeti parçalayıp birbirine kırdırma planı en feci şekliyle uygulanırken iki büyük İslam ülkesinin bu haksız idam yarışı yüzünden savaşın eşiğine gelmiş olmaları yalnızca şeriata değil, akla ziyan bir olaydır.
Şu haberlere bakın:
“İran 27 Sünni din aliminin idam kararını aldı. İdamların her an gerçekleştirilebileceği aktarılıyor. Geçen hafta hapishanede bulunan Sünni siyasi tutsaklar Son Haykırış başlıklı bir mektup yayınlamış ve kitlesel idamların gerçekleşebileceğine dair uyarıda bulunmuştu. Sünni tutuklular mektupta, 'İran rejimi son senelerde çok sayıda Sünni genci idam etti. Şimdi ise Reca-i Şehr hapishanesinde ölüm hücrelerinde geriye kalan Sünni tutukluları idam etmek istiyorlar' açıklamasında bulundu.”
2 Ocak 2016 tarihinde yayınlanan bir görüntülü ses kaydı da İran'da yakında idam edilen Sünni bir gence ait. Tanıtımı şöyle yapılmış: Bu genç 17 yaşında tutuklandı… 20 yaşında idam edildi… Onun tek suçu vardı, bilinçli bir Sünni Müslüman olmak, Halifeler ve Müminlerin anası Hz. Aişe'yi savunmak ve bu Şii İran'da en büyük ceza ile sonuçlanıyordu. Derdi din olduğu için İranlılar ona sahip çıkmadı, eline silah almadığı için “Kürtlerin hakkını savunduğunu iddia eden” hiçbir kuruluşun ona sahip çıkmadığı gibi. Ve o “İslam Cumhuriyeti” adıyla bildiğimiz İran'da idam edildi.
Diğer cepheden, Suûdî Arabistan'ın başlarında Aytullah en-Nemr Bakır en-Nemr olmak üzere 47 kişiyi terör suçlamasıyla aynı günde idam ettiği haberini okuyoruz.
Bir yanda Sünni gencin konuşmasını dinledim, kendi mezhebine göre açıklamalar yapıyor ve dinini yaşamak istiyor; başka suçlamalar için ise “İftiradır veya dayanılmaz işkenceler altında alınmış ifadelere dayanır” diyor.
En- Nemr'in de bir konuşmasını dinledim; o da mezhebine göre konuşuyor, eline silah almamış, silahlı ayaklanmaya destek verdiğine dair de ikna edici delil yok.
Ehl-i Sünnet'e göre sapkın olan mezheplere mensup olanların inançlarına uygun yaşama hakları vardır. Bu sebeple her iki cephede yapılan idamlar İslam'a aykırıdır ve ona büyük ölçüde zarar vermektedir.
Hem Sünnîlerin hem de Şîîlerin sevgilisi ve muktedâsı olan Hz. Ali örnek alınsa bu cinayetlerin işlenmesi mümkün olmazdı.
Gelecek yazıda onun ne dediğini ve ne yaptığını yazalım.