9- Meşrûiyeti kabul edilen bütün mezheplerin sâlikleri -kanunun çizdiği sınırlar içinde- mezhep hürriyetinden tam olarak istifade ederler. Dolayısıyla çocuklarına kendi mezheplerinin esaslarını talim, fikir ve görüşlerini serbestçe telkin edebilecekleri gibi ahvâl-i şahsiyyelerinde ancak kendi mezhep hükümleri ile hükmolunurlar ve bu mevzûlarda kendi mezheplerinden olan bir hâkimin (kadı) hükmetmesi daha uygun olur.
10- Devletin gayr-i müslim sâkinleri -kanunun sınırları içinde- tam olarak din, ibâdet, dinî öğretim ve kültür hürriyetinden faydalanırlar. Kezâ ahval-i şahsiyyelerinde dînî kanunları, örf ve merasimlerine göre hüküm giymek ve muamele görmeyi taleb etmek hakkına mâliktirler.
11- Yurdun gayr-i müslim sakinleriyle yapılan bütün anlaşma ve bağlantılara riâyet etmek devletin görevidir. Bu gibi sâkinler (devletin İslâm ülkesinde kalmalarına, muvakkaten veya daimî olarak izin verdiği gayr-i müslimler) 7. maddede sayılan bütün medenî haklardan istifade ederler.
12- Devlet reisinin erkek, Müslüman, halkın veya mümessillerinin; dindarlık, ehliyet ve akl-i selimine güvendiği bir kimse olması gereklidir.
13- Devlet işlerini yürütmekten asıl sorumlu olan devlet reisidir; ancak selâhiyetlerinden bir kısmını bir ferd veya gruba vermesi (tefvîz etmesi) mümkündür.
14- Devlet reisi işleri tek başına yürütmeye kalkışarak istibdad yolunu tutamaz; devlet işleri şûrâ usulüne göre yürür; bunun mânası devlet reisinin devlet işleri ile alâkalı tedbirleri almak ve vazifelerini yerine getirmek hususunda hükûmet üyeleri ve halk mümessilleri ile istişareye başvurmasıdır.
15- Devlet reisi anayasanın tümünü veya bir kısmını ilga edemez ve şûrâsız olarak tek başına (istibdad ile) idâreyi ele alamaz.
16- Devlet başkanını seçme hakkına mâlik olanlar aynı zamanda oy çokluğu ile onu azletme imkânına da sahiptirler.
17- Devlet reisi, medenî haklar bakımından diğer Müslümanlar gibidir; kanunun hâkimiyeti dışında kalamaz.
18- Hükûmet üyeleri, yardımcıları ve halk için tek kanun ve tek nizam vardır, bunlarla da umûmî mahkemeler hükmeder ve infaz eder.
19- Bütün ülkede yargı, yürütmeden bağımsızdır; yürütmenin tesiri altına girmeden vazifesini yerine getirir.
20- Devletin ana prensiplerine aykırı olan, anarşi ve yıkıcılık doğuran fikir ve nazariyelerin neşrine ve propagandasına izin verilemez.
21- Ülkenin vilâyet ve eyâletleri devletin idâri bölümleri (cüzleri)dir. Kabile, lisan veya soya dayalı üniteler olmayıp, merkezî hükûmetin murakabe ve idaresi altında duruma göre kendilerine bazı idarî selâhiyetler verilebilen, fakat asla merkezden ayrılıp müstakil olmalarına izin verilmeyen idârî bölgelerden ibarettir.
22- Anayasanın hiçbir yeri kitâb ve Sünnet'e aykırı bir şekilde tefsir edilemez.
Geçmişte ve günümüzde bu ilkelere riayet etmediği halde kendine İslâmî rejim veya devlet diyenler onu temsil edemezler.
Dini ve ahlakı ihmal eden, eşcinsellerle dindar Müslümanları hukukta, şerefte, itibarda, istihdamda eşit tutan, genelevleri serbest bırakıp bu işten vergi alan, faizi ve zinayı (evli olmayan ergin çiftlerin karı-koca gibi yaşamalarını) serbest bırakan, laiklik adına din hürriyetini kısıtlayan, ulusçuluk adına ümmetin parçalanmasını esas alan… bir rejimi bir Müslüman savunamaz, böyle bir rejimde yaşamak durumunda kalırsa muhalefetini bir şekilde ortaya koyar, birilikte yaşama mecburiyeti sebebiyle de tahammül eder.