Bugün ilahiyat fakültelerinin sayısı yüze yaklaşmış, öğretim üye sayısı da bini aşmıştır. Bu binlerce öğretim üyesinin çoğu dalında iyi yetişmiş, mesleğinde tecrübe kazanmış, iyi niyetli, dava sahibi insanlardır. Müslümanların her işi aralarında danışma ile yürütülmelidir. İlahiyat fakültelerinde eğitim-öğretim, dolayısıyla okutulacak dersler, bunların miktarı ve yıllara dağılımı gibi konular da bu binlerce öğretim üyesine bırakılmalı, onlar kendi aralarında yapacakları işbirliği ve düzenli toplantılarla danışarak kararlar almalı, alınan kararlar uygulanmalı, uygulama sonuçları değerlendirilmeli, gerekli ikmaller yapılmalıdır. Esasında ilgili kanun da bunu amirdir. Ama gel gör ki, YÖK'te görevli bir iki şahıs ikide birde yetkisini aşmakta, kanuna aykırı kararlar alınmasına sebep olmakta, bu da İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinin infiâline sebep olmakta, birlik, beraberlik, kardeşlik, huzur ve başarıyı olumsuz etkilemeketdir.
Şimdi YÖK'ün son kararı ile bunun sebep olduğu tepkiyi ilgililerin dilinden aktarayım da okuyanlar kararı kendileri versinler:
YÖK YÜRÜTME KURULU'nun 24.07.2015 tarihli kararı:
1) Arap Dili ve Belagati, Tefsir, Hadis ve Fıkıh (İslam Hukuku) derslerinin en az altı yarıyıla yayılarak okutulmasına,
2) Kur'an-i Kerim Okuma ve Tecvid derslerinin, hali hazırda olduğu üzere, her yarıyıla yayılarak okutulmasına karar verilmistir.
Bu karara ilk tepki Uludağ Üniversitesi ilâhiyat fakültesi öğretim üyelerinden şu bildiri ile gelmiştir:
“YÖK YÜRÜTME KURULU 24.07.2015 tarihli “Dersler” konulu yazısında bazı İlahiyat Fakültelerinde Arapça hazırlık sınıfının zorunlu olmaktan çıkarılmasından hareketle bütün fakülteleri kapsayan bir karar almıştır. Bu kararın 2013 yılında alınan kararın devamı olduğu açıkça bellidir. Hatırlanacağı üzere YÖK GENEL KURULU 2013 tarihinde bir eğitim programı hazırlamış, ancak akademik camia ve kamuoyundan gelen tepkiler sonucu kararını geri çekmiştir. Bu durum YÖK'ün web sayfasında kamuoyuna şu şekilde duyurulmuştur: “
Genel Kurulumuz 15.08.2013 tarihli toplantısında alınan İlahiyat fakültelerinin isimlerine ve müfredatına ilişkin kararların yürürlükten kaldırılmasına karar vermiştir. Bundan sonraki çalışmalar 2547 sayılı Kanun ve ilgili mevzuata göre, yükseköğretim yeterlilikler çerçevesi de dikkate alınarak yetkili kurum ve kurullar marifetiyle yürütülecektir.”
“2547 sayılı Kanun'un 7. maddesinde YÖK'ün görevi “Yüksek öğretim kurumlarında eğitim öğretim programlarının asgari ders saatlerini ve süresini belirler,” hükmü ile açık biçimde sınırlandırılmıştır. Fakültelerin eğitim-öğretim programını hazırlama görevi adı geçen kanunun 17. maddesi ile fakülte kurullarına, bu programı karara bağlama görevi ise aynı kanunun 14. maddesi ile üniversite senatolarına verilmiştir. (Yani YÖK, bir fakülte veya bölümden mezun olabilmek için toplam kaç saat (kredi) ders okunması gerektiğini belirler, dersleri, her bir dersin saatini, yıllara dağılımını… ise üniversitelerin ilgili kurulları tespit eder. H.K.) YÖK GENEL KURULU 2013 yılında eğitim programına müdahale ederek kanunun dışına çıkmış, ancak daha sonra bu konudaki yetkinin ilgili kurullarda olduğunu kamuoyuna duyurmuşken 2015 yılında programların düzenlenmesine ilişkin, bu kez YÜRÜTME KURULU yeni bir karar almıştır. Böylelikle YÖKbir kez daha kanunun dışına çıkmış; fakülteleri ve senatoları tekrar işlevsiz hale getirmiştir. Akademik etik ve özerkliğe, ayrıca hukuka aykırı bu uygulamanın iki sene içinde tekrar gündeme gelmesi İlahiyat camiasında ciddi kaygılara neden olmaktadır. Talebimiz, diğer fakültelerde olduğu gibi İlahiyat fakültelerinde de program işinin, mevzuata uygun olarak fakülte kurullarına ve üniversite senatolarına bırakılması, lehte veya aleyhte ayrıcalıklı bir tasarrufta bulunulmamasıdır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
Bu bildiriyi hazırlayanlardan öğr. Üyesi Vecdi Bilgin, YÖK adına yapılan problemli bir bildiriye karşı şu önemli açıklamayı yapıyor:
“İnternette YÖK'ÜN DEKLARASYONU başlığı altında birtakım bilgi ve kanaatleri içeren bir site açılmıştır. Bu sitenin U.Ü.İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinin yayınladığı bildiriye bir cevap niteliğinde olup olmadığına dair sorular gelmektedir.
1. YÖK Yürütme Kurulu'nun aldığı kararın içeriğine dair olan bu açıklamanın Fakültemiz öğretim üyelerinin bildirisiyle bir ilgisi yoktur. Zira U.Ü. İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinin bildirisi YÖK Yürütme Kurulu kararının içeriğine değil, şekline karşıdır. İçerik ayrı bir tartışma konusu olup bildiri, YÖK'ün 2547 sayılı Kanun'un 7. Maddesinde belirtilen yetkisinin dışına çıkıp mezkur kanunla Fakülte Kurullarına ve Üniversite senatolarına bırakılan eğitim programını hazırlama görevine doğrudan müdahil olmasını eleştirmektedir.
2. Bu açıdan konu sadece İlahiyat Fakültelerini ilgilendirmemektedir. Bugün bir fakültenin eğitim programına doğrudan müdahale etme yetkisini kendisinde gören YÖK'ün yarın diğer fakültelere müdahale etmeyeceğinin garantisi olamaz. Bundan dolayı internet ortamındaki genel bildiriye İlahiyatçı olmayan pek çok bilim insanı da imza atmıştır.
3. Web sitesinde “YÖK'ün Deklarasyonu” başlığıyla yayınlanan açıklama Temel İslam Bilimleri dışındaki öğretim üyelerinin, Kur'an, Arapça, Tefsir, Hadis, Fıkıh derslerine karşı olduğu şeklinde bir düşünce empoze etmektedir. Oysa söz konusu bildiriye imza atanların bu derslerin kredisinin artmasına veya yayılmasına yönelik bir eleştirileri olmadığı, resmi web sayfamızda bizzat Fakültemizin Sayın Dekan'ının açıklamasında ifade edilmiştir. Kaldı ki, söz konusu bildiriye imza atanlar içinde Temel İslam Bilimleri Bölüm Başkanı, ilgili ana bilim dalı başkanları ve pek çok Temel İslam Bilimi (Arapça, Kur'an, Tefsir, Hadis, Fıkıh) öğretim üyesi bulunmaktadır.”
Hasılı ilahiyat fakültelerinin vesayete ihtiyacı yoktur.