Son günlerde medyaya düşen şu haber hatıralarımı canlandırmanın yanında yüreğimi de sızlattı:
1948 Filistin İslami Hareketi'nden yapılan açıklamada, İsrail makamlarının harekete bağlı 17 kuruluşun faaliyetlerini yasakladığı açıklandı. Açıklamada, İsrail polisinin harekete bağlı kuruluşlara baskın düzenleyerek, çok sayıda doküman ve belgeye el koyduğu, hareket lideri Şeyh Raid Salah, yardımcısı Kemal el-Hatip ve Mescid-i Aksa Dosyası sorumlusu Süleyman Ahmed'i de ifadeye çağırdığı kaydedildi. Hayfa'da polise ifade vermek için gelen Şeyh Raid Salah, ''Mescid-i Aksa'yı savunmamızı aksatmak için böyle bir karar almış olmalılar'' dedi. İsrail'in harekete bağlı 17 kuruluşun faaliyetlerini yasaklayan hukuksuz kararını tanımadıklarını belirtti ve ekledi: "İsrail makamlarının bu hukuksuz icraatları kesinlikle kabul edilemez. İslami Hareket, kuruluş nedeni olan başta Kudüs ve Mescid-i Aksa olmak üzere hiçbir hakkından vazgeçmeyecektir. İçinde yer almaktan onur duyduğum bu hareketin mesajını tüm dünyaya duyurmak için meşru yöntemleri sürdürmekte kararlıyız.''
İsrail hükümeti, 15 Ekim'de, 1948 Filistin İslami Hareketi lideri Şeyh Raid Salah ve Dış İlişkiler Büro Başkanı Yusuf Avavde'ye yurt dışına çıkış yasağı getirmişti.
Önce kısaca Râid Salah'ı tanıyalım:
1958'de Ummu'l-Fahm'da doğan Raid Salah Ummu'l-Fahm Lisesi'ni bitirdikten sonra El-Halil Üniversitesi'nde İslam hukuku okudu. 1989'da Ummu'l-Fahm Belediye Başkanlığı'na seçildi. 1993 ve 1998 yılındaki belediye seçimlerinde de yine o belediye başkanı oldu. 2001'de bu görevinden istifa ederek Filistin İslamî Hareketi'nin başkanlığını üstlendi.
Salah, Mayıs 2010'da İsrail ordusunun saldırısına uğrayan Gazze filosundaki aktivistler arasında yer almıştı. “Kudüs Muhafızı” lakaplı Salah, İsrail'in Mescid-i Aksa'ya yönelik girişimleri ve Filistinlilerin, "Yahudileştirme" olarak nitelendirdiği, Kudüs'te yeni yerleşim yerleri kurulmasına en çok karşı çıkan Filistinli liderlerden biri olarak tanınıyor.
1995 yılının son aylarında Ali Bardakoğlu, İ. Kâfî Dönmez, yakında merhum olan Mehmet Erkal ile birlikte, müslümanların açtığı İslam İlimleri Fakültesi'nin daveti üzerine Filistin ve İsrail'e gitmiştik.
Filistin'in içinde bazı şehirler var, bunlardan önemli bir tanesi de Nablus şehri. Diğeri de bizim özellikle merkezi olarak davet edildiğimiz Ummu'l-Fahm şehrindeki İlahiyat Fakültesi. Bunlar, daha önce bizim Marmara Üniversitesi'yle kardeşlik akdi yapmışlardı. Bu Ummu'l-Fahm denilen şehirdeki müstakil İlahiyat Fakültesi bizim İlahiyat'tan birkaç kişiyi davet etmeye karar vermişti ki, kendilerini tanıtsınlar ve sıkışıp kaldıkları İsrail'den dünyaya açılabilmek için bizim ne yapabileceğimizi görsünler, görüşelim diye.
Ben Gorion Havaalanı'na indik. Zaten orada bu isimde bir şehir de var. Oradan Tel Aviv'e geçerek, sonra İsrail'in kuruluşunda önemli bir isim olan Herzl adına kurulmuş olan Herzelia şehrine vardık. Orada bir namaz kılmamız gerekiyordu. Orası aynı zamanda Selahaddin Eyyübi'nin Ribat için kullandığı merkezlerden biri. Tam denizin kıyısında, denize hakim bir yerde büyük bir mescid yapmış. O mescidde namaz kıldık. Sonra, Râid Salah'ın belediye başkanı olduğu Ummu'l-Fahm'a gittik. Burası Celile dedikleri bölgede, Hz. İsa'nın şehri Nasıra'ya 70-80 km mesafede, tamamen Müslümanlar'ın oturduğu 40-50 bin nüfuslu bir şehir. Oradan gece Hz. İsa'nın şehri olan Nasıra'ya gittik. Sonra Nasıra merkez olmak üzere Gazze'ye, Halil kentine, Nablus'a ve Kudüs'e gittik.
Biz şöyle bir cümleyi ezberledik. Niye ezberledik, çünkü herhangi bir yerleşim yerinin yakınından geçerken, “Burası neresi?” diye ben soruyorum. Seyahatimizin önemli bir bölümünde bizimle beraber olan ve rehberliğimizi ifa eden değerli insan, alim ve hareket lideri Şeyh Salâh ve ondan sonraki rehberler de şu cümleyi tekrar edip durdular: “Burası vaktiyle bir İslam şehri idi, kasabasıydı, köyü idi. Şu tarihte geldiler. Bu köyü ya da kasabayı yıktılar, hiçbir şey bırakmamacasına, mezarlığını da yok ederek yıktılar. Eski adı şu idi, şu isimle yeni bir şehir kurdular…”
Ummu'l-Fahm'da örnek bir durum vardı. İslamî hareket tabirini kullanmıştım, burada bir parantez açayım. “Şuurlu Müslümanların fert ve cemiyet olarak İslam'ı yaşamaya ve müstakil bir Filistin oluşturmaya azmetmiş insanların oluşturdukları camia”nın adına İslamî hareket diyorlar. Bu camianın içinde adı şu ya da bu olan birçok birbirine bağlı hizmet grubu var. Ama hepsine birden İslamî hareket diyorlar. İslamî Hareket'in karşısında ne var? Laik olan Filistinliler var.
Ummu'l-Fahm'da belediye Müslümanlar'ın. Bir ilahiyat fakültesi kurmuşlar, yurtları var, 400 kadar öğrencileri var, yarısı kız yarısı erkek. İyi hocaları var. Sudan'da, el-Ehzer'de, Mekke'de okumuş, sonra yüksek lisans, doktora yapmış, hocaları var. Mektepleri var. 4 yaşından 7 yaşına kadar okuttukları mektepleri var.
İsrail kendi özel mekteplerini açmalarına izin vermiyordu. Bunlar da tutmuşlar 4 yaşından 6-7 yaşına kadar çocukları okutmak için yuva, ana okulu açmışlardı. Kendi dernekleri vardı, bu dernekler ana okulu açıyor, dispanser açıyor, bu dispanserlerde Müslüman uzman doktorlar bulunuyor ve halka hizmet veriyorlardı. İsrail hem şer'iye mahkemelerine hakim hem de camilere imam tayin etme yetkisini elinde tuttuğu ve bunu da kötüye kullandığı için Hareket, kadrosuz camiler yapıyor ve oraya, maaşını kendilerinin verdiği uygun imamlar tayin ediyorlardı.
Yirmi yıldır Râid Salah, Kemal el-Hatîb ve diğer hamiyetli Hareket adamları en uygun yöntemlerle İsrail'e karşı mücadele veriyorlar. Ne yazık ki, onlara dua etmek ve bazı destekler dışında bir şey yapamıyoruz!